Ben yanlış duydum galiba. Evet, evet. Bu beynimin bana bir oyunu olmalı. Savaş asla böyle bir şey söyleyecek bir tip değil sonuçta.
"Yani... ben lafın gelişi dedim. Yoksa öyle bir düşüncem yok di mi?" diye konuştuğunda transtan çıkmıştım.
"Çok güzel olmuş o yüzden sakın yanlış anlama" dediğinde kafamı salladım.
"Tamam" diye o da kafasını salladı.
"Tamam" diye onayladım. Şimdi benim şey yapmam lazım. Ha, evet kapı! Ona arkamı dönüp hızla kapıya yöneldim.
Karşımda Kuzey, Emre ve Emir vardı. Onlar içeri girerken bir yandan da soru soruyorlardı.
"Nerdesiniz kanka? Hem bu Savaş hasta değil mi? Neden ayakta? Hem senin elindeki ne?" diye soruları sıraladığında Savaş'ın elindeki kurabiye hızla alıp yemeye başladı.
"Ne yapıyorsun lan sen? O benimdi" diye Savaş'a Emir ilk başta umursamazca baksa da sonradan yavaşça ona dönüp sırıttı.
"Ne o kanka yoksa özel bir şey mi yapıyordunuz? O yüzden mi bu kadar sinirlisin? Ben size demedim mi Emre biraz markete uğrayalım. Oraya gitseydik Savaş kankam Nazlı kankamla o özel işini halledebilirdi" diye pişkin pişkin konuştuğunda ellerimle yüzümü kapadım.
"Ben buradayım lan! Ne ileri geri konuşuyorsun sen kardeşim hakkında!" diye konuştu Kuzey.
"Kusura bakma kanka ya senin burada olduğunu unutmuşum ben" derken Kuzey omzuna dokunmuştu Emir ama Kuzey sinirle onun elini itmişti.
"Savaş sen iyisin değil mi?" diye sordu Emre.
"İyiyim" diye kısaca cevap verdi.
"Endişelenmenize gerek yok. Hem artık ateşi de yok" dedim ekleyerek.
"Kanka?"
"Emir?" dediğimde oturduğu tekli koltuktan hızla kalkıp Savaş ve benim oturduğum koltuğa zıpladı. Ve şu an aramızda oturuyordu.
"Kız yüzüm artık asık değil" derken beni kendine çekmiş sarılmıştı. Bir süre sonra benden zorla ayrıldığında şaşkınca baktım.
"Lan bırakın beni ölüyorum" derken Savaş'ın onun tişörtünden tutup çektiğini anladım.
"Yok, bu sefer değil. Bir daha o şekilde sarılırsan o zaman seni öldürücem" dediğinde tişörtünü bırakmıştı.
"Allah'a şükür. Ölüyorum zannettim lan" diye güldüğünde bende güldüm.
"Ya kanka şu kurabiyelerden daha var mı?" dediğinde bu sefer kolunu omzuma atmıştı.
"Var"
"Yok"
Savaşla aynı an da konuştuğumuzda kısa bir süre ona baktım.
"Mutfaktan alabilirsin Emir" dediğimde kafasını sallayıp yanımdan kalktı. Salondan çıkmadan önce bir şeyi unutmuş gibi arkasına döndü.
"Unutmadan Savaş kanka sen muayyen gününde falan mısın? Bu asabiyetin başka bir açı..." derken Savaş'ın ona fırlattığı yastığın tam yüzüne isabet etmesiyle ve.
"Git lan buradan! Gözüm görmesin seni!" diyerek tabiri caize kükremesiyle mutfağa uçarak gitti. Ben ve Emre gülerken Kuzey tepkisizce bakıyordu.
"Ben göstericem sana muayyen günü! Seni o muayyen gününde si..." diye öfkeyle konuşurken etrafta sessizlik olmuştu. Hepimiz Savaş'a bakıyorduk. Kuzey ve Emre'nin öksürmesiyle Savaş'ın gözleri gözlerimle buluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri#SavNaz#
FanficVücudumun her bir noktası sızlıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan bir elini boğazıma dayadı. Az önceki eğlenen ifadesinden eser yoktu. Gayet ciddi ve korkutucuydu ve dişlerinin arasından tıslayarak konuştu. "İlk okul kuralı Savaş bir şey sorarsa cev...