3.BÖLÜM

2.1K 62 25
                                    

Multimedia : Burak

2 Ay Sonra

Ve sonunda Denizle Muğlada bi okul kazandık. İkimiz de BESYO istiyorduk ve oldu. Sonunda buradan uzaklaşacaktım. Hem de en yakın arkadaşımla. Okula kayıt yaptırdık ve sonunda hemen hemen bütün formaliteler hazırdı. Aslında bir ev kiralamayı düşünüyorduk. Ama Denizin ilk 3 ay okula gelmeme ihtimali var. Annesi tedavi göreceği için onunla ilgilenmesi gerekecek sanırım. Ben de bu süre zarfında geçici bir oda falan kiralarım muhtemelen. Yalnız kalmaktan hoşlansam da annem bunun güvenli olmadığını düşünüyor. Ben de şuan onunla hiç tartışacak havada değilim kabul ettim bu yüzden .

2 Ay Sonra

Ailemle vedalaştım. Tüm eşyalarımı toparladım. Denizin 3 ay sonra geleceği kesinleşti.

Deniz : Canıımmm..

dedi üzgün bi ses tonuyla.

Ben : Sen beni düşünme. Annen iyi olsun yeter. Hem ben haftasonları gelmeye çalışıcam zaten. Sen sadece ona odaklan tamam mı bitanem?

diyerek onu teselli etmeye çalıştım.

Deniz : Peki ama sen de söz ver otu boku kafana takmayacaksın. Okeeeeyyyy..

Ben : Okey okey sen beni merak etme.

dedim gülerek. Bazen Denizin renkli kişiliğine ayak uydurmaya çalışıyorum. Her neyse.

Her şey hazırdı görünürde. Gitmeye hazırdım. Akşam 5 e İstanbul-Muğla biletimi aldım. Ama daha 4 saat vardı. Peki... gerçekten her şey tamam mıydı ? Gerçekten gitmeye hazır mıydım Otobüse bindim. Gitmeden önce gitmem gereken son bir yer vardı. DEDEM. Mezarlığın girişine geldim. Dürüst olmak gerekirse biraz korkuyorum. Eylül ayında olduğumuz için hava da epey kapalı. Yağdı yağacak. Kimseye haber vermeden geldiğim için üç buçuk atmıyorum desem yalan olur. İç sesim sağ olsun pek özgüvenli. Korkmamam ve içeri girmem konusunda da oldukça ısrarlı. Giriyorum tamam. Derin bir nefes aldım ve girdim

"Korkmuyorum , korkmuyorum... La lalalallllallaaa..." "Saçmalama Azem. Kes sesini . Senin burada korkman gereken bir şey yok." İçimdeki iki Azem savaşırken epey yol aldığımı fark ettim. Ve sonunda dedemin mezarının başındaydım. Formaliteden bi Fatiha okudum. Yağmur yağmaya başladı ve gök gürlüyordu. İlk başta ne kadar korkuyorsam şuanda da bi o kadar haz duyuyorum bu durumdan. Sadece dedem , ben ve yağmur... Kokuyu içime çektim. Mis gibi toprak kokuyordu. Gerçekten şuan burada saatlerce oturabilirdim. Derken bu huzuru ses tonundan orta yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir adam bozdu.

"Bu yağmurda burada ne işin var?"

"Anlamadım ? Siz kim oluyorsunuz ?" dedim alaycı ve biraz da kızgın bir ses tonuyla.

"Ben..." dedi küçümseyerek beni süzerken "...ben buraların sahibiyim. Buradaki her ölü , her mezar hatta şu ormandaki her kuş. Ben bunların hepsini bilirim. Senin deden hakkında bilmediğin hatta belki babanın bile babası hakkında bilmediği her şeyi ben bilirim."

Şok olmuştım. Hatta bir anda gözlerim bile dolmaya başladı ama bunu çaktırmamak için –bir gözü kör olan- adamın suratına bakmayı kesip kafamı çevirdim. Ve şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım.

"Şaşırmak için henüz çok erken Azem. Daha yolun uzun. " diyerek şaşkınlığıma şaşkınlık katmıştı herif. Sesinde alaycı bir tavır vardı. Arkamı dönüp bir adım attım ve beni " Yo yo yo Azem.. Sakın bana dedene veda etmeden gideceğini söyleme.." diyerek durdurdu. Artık bu durum gitgide sinirlerimi bozmaya başladı.

"Sen!" diye sinirlice döndüm. Tam adama sövmeye başlayacaktım ki kafasını ormana çevirip hızla o yöne doğru yürümeye başladı ve benden uzaklaştı. Yağmur hızlanmaya başlamıştı. Sürekli gök gürlüyordu. Ve etrafta bir ademoğlu bile yoktu. Korkuyordum bu sefer. Hem de ilk seferkinden daha çok. Koşar adım mezarlığın dışına doğru ilerlemeye başladım. Sürekli arkama dönüp bakıyordum. Adımlarım hızlanmıştı. Sanki ben gittikçe yol uzuyordu. En sonunda arkama bakıp kapının oraya geldiğimde birine çarptım ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.

ALEM-İ CİN : ÖLÜMCÜL İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin