Bölüm 1

62.6K 2.2K 252
                                    

Çok sevgili takipçilerim ve kitabımı okuyan diğer tüm okurlar. Kitaplarımı yazarken -özellikle Beşik Kertmesi'ni- belli bir yöreyi ve düşünce tarzını yazıyorum. Kitabımda yazdığım her cümle benim düşüncem veya onayladığım bir durumu yansıtmıyor. Kitaplarımı ona göre okuyun ve yorum yapın. Bunu saygı ve nezaket çerçevesinde yapmanızı rica ediyorum. Yoksa ben de kırıcı olacağım. Kaç asır süre gelmiş davranışları kültürü onaylayabilirsiniz ama uygulayan  insanlara hakaret edemezsiniz. Okumamak da bir tercihtir. Bunu göze alarak kitaplarıma başlayın lütfen.

'Haşereler'

Saçımı tepeden at kuyruğu yaptıktan sonra dalgalarımı dizginlemek adına saç kremimden biraz alıp saçlarımı yatıştırdım. Zaten dalgalı olan saçlarım yağmurlu havalarda daha fazla elektrikleniyordu. Saçlarımı da hallettikten sonra, aramaktan vazgeçtiğim çorabımın kayıp tekini tekrar aramaya başladım. Anlamıyorum yani, akşam çıkarıp atıyorum bir yere, diğer tekinin yanına düşse ne olurdu?

Sonunda bulamayınca pes ettim. 'Lanet olsun aramıyorum!' deyip yastığımı kaldırıp fırlattım. Kendimce atarlanıyordum işte. Çorabının kaçak teki kaldırdığım yastığın altından çıkınca gözlerimden kalp fışkırdı. Çorabımı alıp biraz azarladıktan sonra ayağıma geçirip siyah deri montumu giydim. Arada bir de elimle saçlarımı düzeltiyordum. Saçlarım da neredeyse benim kadar asi ruhluydu. -Gerçi halk arasında ona deli diyorlar ama neyse.- Sürekli şuradan buradan fışkırıyordu. Pandalı kulaklığımı da boynuma geçirip, telefonumu kotumun arka cebine yerleştirdim. Her zamanki gibi odamı dağınık bırakıp mutfağa annemin yanına, gideceğimi haber vermek için girdiğimde annem yine yemek yapmakla uğraşıyordu.

"Ben çıkıyorum." Dedim tezgahın köşesindeki şekerlikten bir avuç kadar küp şeker alırken. Annem bana ters bakışlarını atıp ihtar da bulununca omuz silktim. "Nereye?"

"Halı sahaya, bizimkilerin yanına." Dedim, ağzıma bir küp şeker atıp.

"Abin?"

"Orada o da. Onlar okuldan sonra direkt gittiler. Ben ve Nisa üstümüzü değiştirip gidecektik." Çünkü okul üniforması içinde çok çirkiniz. Demek istesem de şimdilik bunu içimdeki kendimle paylaşmak yetiyordu.

"Tamam çok geç kalma." Dedi, rutin cümlesini kurarak. Gözlerimi devirip mutfaktan çıkarken "Abimle gelirim." Dedim. Her seferinde bunu söylüyordu ve ben de her seferinde abimle geliyordum. Neden vazgeçmiyordu ki?

Ayakkabılarımı alıp kapının önüne fırlattım. Yine ağzıma bir küp şeker atıp ayakkabılarımı giyindim. Doğrulunca tekrar ve tekrardan saçlarımı düzeltim merdivenlere yöneldim. Asansörümüz olmasına rağmen kullanmamam da bence biraz aşka dahildi. Sırf o kullanmıyor diye kullanmıyordum sonuçta. 5 katı inmek azımsanacak bir fedakarlık değildi, olmamalıydı. Sonunda apartmandan çıktığımda kışın ortasında olduğumuzdan havanın soğukluğu kulaklarımı uğuldattı, pofuduk pandalarımı kulağıma geçirdikten sonra ellerimi cebime koydum.

Şubat ayının başlarındaydık. Artık sınava çok yaklaşmıştık, neredeyse bir buçuk ayımız kalmıştı ama bu kimsenin umurunda değildi. Kendim için tek endişem Poyraz ve diğerleriyle aynı üniversitede okuyamama ihtimalimdi. Onlar için olan endişem ise bir üniversitede okuyamama ihtimallerinin olmasıydı.

Sahile yaklaştığımda bizimkilerin olduğu halı sahayı gördüm. Adımlarımı hızlandırıp iyice yanaşmıştım ki, küçük bir çocuğun ağlama sesini duydum. Kafamı çevirip baktığımda yere düşen çocuğu tahminen annesi olan kadın yerden kaldırıyordu. Dizlerini silkeleyip poposuna vurunca güldüm. Canım memleketim. Ben de böyle sebepler yüzünden annemden az dayak yememiştim.

KÜP ŞEKER(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin