49. BÖLÜM
Son vizeden çıktığımızda Orkun kolunu omzuma attı. "Yine çan eğrisinin zirvesine kuruldun değil mi seni üç beyazdan en zararlısı."
Kolunu omzumdan itip sinsi bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. "Aynen en tepeye oturdum ve Poyraz senin kolunu kırarken elimde çekirdekle sizi izleyeceğim." Dediğimde kaşımla karşıdan gelen Poyraz'ı gösteriyordum. Yüzünde sahte bir tedirginlik belirirken "Bacım sen beni yanlış anladın." Dedi. Bu söylediğini iyice yakınlaşmış olan Poyraz da duymuştu. Poyraz son duyduğuyla biraz sakinleşmiş olsa da kıskanç ve haşindi. Aramıza girip Orkun'u itti. Evet tabi ki o gece birlikte kaldıktan sonra sabah Orkun'la karşılaşınca bizim ayrı gibi davranma oyunu devam etmemişti. B planını uyguluyorduk bir süre ve bir Orkun'u bir Duru'yu kışkırtıyorduk. İnşallah daha da kötü olmazdı bu işin sonu.
"Oğlum sen gidip Duru'ya kendini affettirip, ilanı aşk falan yapsana. Vantuz gibi yapıştın bize. Daha doğrusu sevgilime." Diyip az önce Orkun'un yaptığı gibi kolunu omzuma doladı ve beni kendine çekip şakağıma dudaklarını bastırdı. "Hadi gidelim sana bir sürprizim var." Dediğinde kafamı yaklaşık 270 derece yukarı kaldırıp sorarcasına yüzüne baktım.
Maalesef kısa olunca ve uzun sevgili bulunca 270 derecelik açı hayatınızın vazgeçilmezi oluyordu. Olsun... Onunla 270 derece de güzeldi.
"Ne sürprizi?"
"Sürprizlerin ne olduğu söylenmez küp şekerim." Dedikten sonra kollarını bedenimden ayırıp "Bir dakika." Deyip bir kaç adım gerimizde olan Orkun'un kulağına bir şey söyleyip yanıma geldi ve eski pozisyonumuza geri döndük.
"Kendimi çok dışlanmış hissediyorum ya." Diye mızmızlandım. Elini biraz daha aşağı indirip yandan gıdıkladı. "Sen en içimken seni nasıl dışlarım bir söyler misin prenses..."
"Bilemiyorum. Umarım yaptığın sürpriz buna değer Poyraz Bey." Dedim. Önüne dönerken dudağının sağ köşesi yukarı doğru kıvrıldı.
Arkamı dönüp Orkun'a kaş göz yaptım söylesin diye ama o da omuz silkip güldü.
Hain! Elime düşersin...
-------
Poyraz'la ilk Bursa gezimize fırsat bulmuştuk sonunda. Bursa gerçekten hem maneviyat olarak hem de manzara olarak harika bir şehirdi. Sanırım İstanbul'da yaşama imkanım olmasa Bursa'da yaşamayı tercih edebilirdim. Bilmiyorum belki de yanımda Poyraz olduğu için öyle düşünüyorum. Bir de başkasıyla gezersem daha objektif bir karar verebilirdim sanırım.
Akşama doğru sürprize gitmemiz gerektiğini söyledi Poyraz. Bu yüzden kalbim pırpır etmeye başladı. Yani bir evlenme teklifi beklemiyordum tabi ki. Henüz bunun için erken olduğunun farkındaydım. Sürprizin ne olduğunu tahmin edememem de daha fazla heyecanlanmama sebep oluyordu.
Durağa geldiğimizde yağmur hızını arttırmıştı. Neyse ki tam zamanında yetişmiştik. Ellerimi birbirini sürtüp ısıtmaya çalıştım. Poyraz o sırada ellerimi kendi büyük avuçlarının arasına alıp bana göz kırptı.
"Eski günlerdeki gibi ama daha anlamlı." Dediğimde avuçlarının arasındaki ellerime birer öpücük kondurdu.
"Hep dilediğim gibi. Bazen gerçekten korkuyorum bütün bunlar benim rüyam mı diye?"
"Ben rüya olmadığını biliyorum. 12 sene boyunca rüya gördüm. Gerçeğinin farkını anlayabiliyorum." Dedikten sonra ellerimi avuçlarından kurtarıp beline sardım. "Rüyamda görüntü vardı, his yoktu. Kokun yoktu, kalp atışların yoktu. Ama şimdi var."
"Saçlarının kokusu var, teninin sıcağı var. Dudaklarımda dudaklarının tadı var." Diye devam etti.
Sonra beni kendinden hafifçe iterek uzaklaştırdı. "İyi ki var. İyi ki varsın Küp Şekerim". Derken yüzümü avuçladı. Gülümsedim. "İyi ki varsın demek benim için eksik kalır. Olmasaydın ne olurdum bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜP ŞEKER(TAMAMLANDI)
Novela JuvenilGözyaşım bile kirpiklerimde asılı kalmış, düşmeyi reddederken ben bu durumu kendime nasıl yedirebilirdim bilmiyorum. Boş bir parkta, dün gece yağan yağmurun ıslaklığını taşıyan bir bankta başım Nisan'ın omzunda oldukça aciz görünüyor olmalıydım. Gör...