Bölüm aralarının uzun olduğunu biliyorum ama bunu açıklamalarda yazmıştım. Lütfen okuyun açıklamaları :) Sizi bölümle baş başa bırakıyorum şekerler :*
Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama 90+ beğeni olmadan gelmeyecek minnoşlar. O kadar dersin, işin hastalığın arasında yazıyorum ama beğeni 50 55'te kalıyor. Hiç hevesim kalmıyor haliyle. :(
Neyse her zaman yanımda olanlarınız var hepinize kalpli öpücükler gönderiyorum :) <3<3<3
Multi: Gülben Ergen-Sen (Bölümde bir yerde var dinlemek isteyenler için :))
İyi Okumalar :)
47.BÖLÜM
Sene 2008 miydi, 2009 mu tam hatırlamıyorum ama yaz mevsimiydi. İlk okul 3. Sınıfa geçmiştim sanırım. Mahallede erkeklerin top oynadığı kızların evciliklerine zorla erkekleri dahil ettiği yıllardı işte. O zamanlar biz varız ama haşereler yok. Yani var ama adı konulmamış işte. O sıfatın anneler tarafından yeni yeni yakıştırıldığı dönemlerdi. Aşkımın daha tomurcuk olduğu, yaprak açmadığı yıllardı. Böyle dediysem siz az seviyorum diye algılamayın onu. Yine çok seviyorum ama öyle masum, öyle sade ki! İhtiras, kırgınlık, oyunlardan yoksun. Daha tek damla göz yaşı dökmemişim onun yüzünden. Okula kayıt olurken kullandığım timsah yaşlarımı saymazsak tabi. Ne Güney yüzünden ölümden dönmüşüm o zamanlar ne de Güney'in hislerinden haberim var.
O dönemler şimdiki gibi youtube, spofity gibi internetten tek tıkla şarkı dinleyemiyorduk tabi. Kral TV, Viva, Gala var televizyonların uydu yayınlarında. PowerTürk var yabancı şarkıları dinlediğimiz. Daha sonralardan çıkan ya da benim sonradan fark ettiğim Number 1 var.
Saatlerce televizyon başında hepi topu 3 dakikacık olan bir şarkıyı beklerdik. O beklediğimiz arada yeni şarkılar duyup severdik. Böyle hemen kavuşunca insanın heyecanı kalmıyordu. Emek harcamak, sabır göstermek gerekiyordu.
Annemlerin günlerde sürekli sarf ettiği bir söz vardı. "Kolay lokma çabuk yutulur" diye. Her genç kıza söylerlerdi bu öğütlerini. Son zamanlarda ben ve Nisan da çok sık duyar olmuştuk. "Hemen bırakma kalbini ellerine güzel kızım, bırak kalbine kendi çabasıyla ulaşıp avuçlarına alsın. Uzun süre de avucunda bırakma, tutmaktan yorulur, sıkılır."
İşte o yüzden ne kadar komik, kalitesiz olursa olsun eski şarkılar, klipler şu ankilerden daha güzeldi bence.
Dale Don Dale vardı, Papi chulo, çek git bebeğim uzaklara çek git derdi Musa ve Gülşah.
Emek verip, sabır gösterip sonuç alınan her şey çok değerliydi. Poyraz benim için belki de bundan dolayı çok değerliydi. 12 senemi vermiştim. Kalanları da seve seve verirdim.
Dinlettiği şarkı beni bundan 10 sene öncesindeki bir anıma ışınlamıştı sanki . Tatlı ve güzel bir anı...
Annemlerin yine gün yaptığı bir gün herkes Güney'lerde toplanmıştı. Annemler büyük odada dedikodunun dibine vurup löp löp mercimek köftelerini götürürken bizi de küçük televizyonlu bir odaya koymuşlardı. Yere bir sofra bezi serip özensiz bir şekilde tabaklara yığılmış pastaları mercimek köftelerini önümüze koyup işaret parmaklarını sallayarak 'Sakın kavga etmeyin, Huriye Teyzeniz iğneyle gelmiş. Yersiniz popoya iğneyi' tehditleriyle kapıyı üstümüze çekip gitmişlerdi.
Ve biz elbette o kapının kapanmasının 2. Dakikası kavgaya tutuşmuştuk.
Erkekler, Scooby Doo izlemek isterken biz Kral Tv açılsın diye diretmiştik. Kızlar olarak sadece 3 kişiydik. Bir de Sibel diye bir arkadaşımız vardı o zamanlar. Bir yıl sonrası mahalleden taşınmışlardı ama.
![](https://img.wattpad.com/cover/77947637-288-k873295.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜP ŞEKER(TAMAMLANDI)
Novela JuvenilGözyaşım bile kirpiklerimde asılı kalmış, düşmeyi reddederken ben bu durumu kendime nasıl yedirebilirdim bilmiyorum. Boş bir parkta, dün gece yağan yağmurun ıslaklığını taşıyan bir bankta başım Nisan'ın omzunda oldukça aciz görünüyor olmalıydım. Gör...