Yüzüme doğrudan vuran güneşle gözlerimi mecburen açmak zorunda kaldım. Burnumda tatlı tatlı gülümseyen örümceğe günaydın deyip yataktan doğruldum. Ne! "Aaaa..aaaa!!" Diye burnumdaki örümceği olabildiğince uzağa fırlatıp elime geçen şeyi üstüne atmaya başladım. "Al. Bakalım. Seni. Lanet. Pislik. Kıllı. Tüy. Yumağı. Kaçma. Ya da kaç. Seni" -Kötü kahkaha.- "Mahvedeceğim!" Hala bir şeyler fırlatırken en son kırılma sesiyle kendime geldim. Başucumdaki varlığından haberimin bile olmadığı küçük aynayı da atmışım. En son gece lambasını da atıyordum ki arkadan biri bileğinden tutup beni engelledi. Ben de daha da sinirlenip elimdeki gece lambasıyla birlikte onu duvara fırlattım. Ne? Duvar burada. Beni tutan kişi nerede? Duvarın içinden çıkan adam Dean mi yoksa bu benim göz yanılsamam mı? "Gücünü bizde değil karşı tarafta kullanacaksın. Ayrıca Chris'e zarar vermeye devam etmeyi kes. Eminim senden sonra bu şakayı yapmaya bir daha cesaret edemez." Chris'in sorunu ne?! Burnuma örümcek koymak da ne demek? Ya kulağıma ya da burnuma iyyyk ağzıma girseydi?" O da ne!? Ben o kadar şey fırlatıp bir örümceği öldürmeyi başaramamış mıyım? Gözlerimi kısıp tekrar örümceğe yoğunlaşmıştım ki örümcek Chris oldu! Chris örümcekti? Örümcekken Chris oldu!? "Örümcek yok. Puf oldu. Chris var. Örümcekti. Ama o Chris. N'oluyor burada!!?" "Sen de baya korkak çıktın ya! Chris örümceğe dönüşebiliyor işte bu kadar basit." "Ne yani vampirler hayvanlara mi dönüşebiliyor?" "Hayır tabiki. Özel güç gibi düşün. Alacakaranlık'taki gibi işte. Sadece işler biraz daha farklı ve tehlike yürüyor. Chris'in ailesinden gelen bir güç bu. Çoğu bir hayvana dönüşebiliyor. Mesela büyük büyük annesi bir kara sinekti." Chris bir bacağını diğerinin üstüne atmış kollarını da birbirine kavuşturmuş havalı bakışlar atarken sinirim tekrar eski haline dönmüştü. "Bunların hiçbiri seni hala şurada ezmek istediğim gerçeğini değiştirmiyor. Odamı. Hemen. Terket. Böcek!" "Böcek falan kalbim kırılıyor ama Mrs Delicious." "Chrissss. Şuan boynunda atan damarın içinde akan yeni içtiğin belli olan kanın kokusunu alabiliyorum. Grupların adını henüz bilmiyorum ama şuandan itibaren en sevdiğim kan grubu da bu içtiğin. Haberin olsun. Hiç acımam. Kalbin kuruyana kadar tüm kanı içime çekerim. Şimdi uza." Chris dehşet içindeki yüz ifadesiyle rüzgar gibi yok oldu gözlerimin önünden. Arkamdan malum kişinin elleri önce omzumda kendilerine yer edindiler. Sonra iki yana saçılmış saçlarımı arkada bir araya getirip başımın üstünden derin bir nefes alarak saçlarımı sol omzumda topladı. Kollarını omuzlarımdan yavaşça aşağıya indirerek en son bel hizamda sabitledi. Fazla yaklaşmadan hafifçe arkamdan sarıldı. Sağ omzuma başını koydu. "Birkaç saat sana çok şey katmış sanki. Orantısız güç." Boynumun başlangıcına küçük bir öpücük. "Bencil bir öfke." Biraz daha yukarıya bir öpücük. "Çok keskin duyular." Biraz daha yukarı bir öpücük ve ayrılık. Beni kendine döndürüp dirseklerimden tutmaya devam etti. "Bu birkaç saatin sana bu kadar çok şey katması sıradışı." Bütün bunları bana kendimi de sıradışı hissettirerek söylemişti. Benimle böyle konuştuğuna göre kesinlikle sıradışı olmalıydım zaten. Normal insanlarla bu şekilde konuşmak kesinlikle yasaklanmalı. Ruh sağlığı açısından hiç de uygun bir ses tonu, ten ve kelimeler değil çünkü şuan. Belki de ona şu son saatlerde olanları anlatmalıydım. İçimden usulca "Şşşş..şşş.." diyen sese uyup sessizliğe saklanıyorum. Konuyu değiştirmek için aklıma ilk gelen şeyler sözcüklere dökülüveriyor. "Büyük büyük annesi gerçekten bir sinek miymiş?" Kendine has ses tonuyla hafifçe kıpırdayıp "Sen bir de dayısını gör!" "Hmm.m." Ellerimi içgülerime dayanarak hareket ettirmeye başladım. Yavaş yavaş omuzlarına tırmanırken göz temasımızı kesinlikle kesmiyordum. "Seninki ne?" Dudağı sol tarafa doğru yavaşça kırıldı. "Benimki şimdilik sır." Nefesimi yüzüne verdim. "Ama merak ediyorum." Nefesini dudaklarıma verdi. "Ben de merak ediyorum." Kaşlarımı hafifçe havalandırdım. "Daha bana ne kadar kur yapmaya devam edeceğini?" Bu defa kaslarım hemen bulunduğu konumdan uzaklaşıp kısılma durumuna girerek gözlerimle birlik olup olabildiğince küçüldüler. "Senden de dün akşamdan kalma kan kokusu alabiliyorum. Tadına bakmamı istiyorsun anlaşılan?" Gülümsemesi yüzüne mucize gibi yayıldı. "Kesinlikle kanımın tadına bakmanı isterdim." Soru soran gözlerle baktım şimdi de. "Kanının tadına da bakmayı isterdim. Ama belki de ilerleyen zamanlarda. Şimdi kahvaltı zamanı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN TADI
VampireDebby Delicious. Bir vampirin beklenmedik ısırığıyla hayatı tamamen değişiyor. Bir arayışa çıkıyor: Bedenen ve ruhen. Kendini bilmemek ne korkunç.