11.ERİC'İ KURTARMA OPERASYONU 2. PART

39 0 0
                                    

Dean Ed'e bir mesaj yollamıştı. Yine o lanet olası vampir çöplüğünde buluşacağız. Pazarlık edeceğimiz şey ne, hiçbirimiz bilmiyoruz. Sadece tek bir umudumuz var o da: Eric'i geri alabilmek. Asıl kafamızı karıştıransa Ed'in itirazsız buluşmayı kabul etmesi. Ve dediği tek şey "sevimli arkadaşınızın boynunda derin bir iz istemiyorsanız aynı hataları tekrarlamamaya bakın. Yoksa seçilmiş hariç hepinizin icabına bakarım ve o aptal kız için de harika işkence yöntemlerin var haberiniz olsun."du. Dean bunları o antika kağıttan okurken bir an Ed'in karşımda olduğunu ve o iğrenç ses tonuyla konuşanın o olduğunu hissederek irkilmiştim. Olivia bunu farketmiş olmalı ki güç verircesine omzumu sıktı. Artık daha fazla dayanamadım ve bu saçma sapan sessizliğe bir son verdim. "Şimdi ne yapıyoruz plan ne? Ed kesin intikam isteyecek ve bizim hiçbir kozumuz yok! Öylece oraya gidersek Eric'in hayatını tehlikeye atmış olmaz miyiz?" Keşke Brady'nin bana bakan muzip bakışlarını görmeseydim. Çünkü arkasından gelecek sözler çok belliydi. "Ne o, korktun mu? Biraz önce hadi haklayalım şu pis kan emiciyi diyordun." Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Boş duvara bakarken donakaldım. Korkmuş muydum? Ama bu korku değildi. Nerden mi biliyorum? Korkuyu ben annemi kaybettiğimde -geriye kalan- ailemle nasıl yüzleşeceğimi düşünürken yaşamıştım. Şuan hissettiğim şeyse hiçbir şey bilememenin verdiği çaresizlik duygusuydu. Korktuğum tek şey ise benim yüzümden bir kişinin daha zarar görebilecek olmasıydı. "Eric'e bir şey olursa kendimi asla affetmem." Nasıl bir ses tonuyla söylediğimi hatırlamıyorum ama söylediklerim Brady'nin bana özür dileyerek sarılmasını sağlamıştı. Kendimi suçlarken bile insanları üzebiliyorum. Harika. Dean sarılmamız kısık bir öksürükle bölerek ve yanıma gelip hafifçe omuzlarımdan tutarak konuşmaya başladı. "Öfkelenmen gerek Debby. Şuan güçlerini ancak bu şekilde kullanabiliyorsun ve bizim daha neler yapabildiğini, güçlerini nasıl kullanacağını öğrenecek kadar vaktimiz yok. Anlıyorsun beni değil mi? Saat gece 11'e kadar vaktimiz var. O zamana kadar seninle neler yapabileceğimize bakalım." Elimden tutarak beni dışarıya yönlendirdi ve diğerlerine de kaş göz yaparak onların da gelmesi gerektiğini belirtti.

☆☆☆

Ormanlık boş bir araziye gelmiştik. Ağaçların daha az olduğu bir alana geçmiş Dean'in ne yapmak istediğini sorguluyorduk. Çünkü hiçbirimiz bir şey anlamamıştık. Dean yine tam karşıma geçerek konuşmaya başladı. Ama bu sefer beni yakıp kavuruyordu. "Seni ilk gördüğüm zaman ne düşündüm, biliyor musun? Ne kadar zayıf ve aciz bir kız bu dedim. Nasıl olur da o kadar yetenekli, cesur insan varken bu sıradan kız seçilir, dedim. Seni ilk gördüğüm zaman ne hissettim, biliyor musun? Dehşete düştüm! Hepimizin sonunun geldiğini hissettim. Bu kız hepimizi mahvedecek dedim. Çünkü sen korkağın teki gibi bakıyorsun. " "Yeter.. " diye tısladım. Nefesimin sıcakladığını hissetmeye başlamıştım ve kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum. "Sus.. Bak, kendime hakim olamıyorum. " Çevreden bazı uğultulu sesler geliyordu ama ben ne olduğunu anlayamıyorum. Hem gözlerim kısılmıştı hem de tüm duyularım ayağa kalkmıştı adeta. "Hakim olma zaten! Daha ne kadar kendine hakim olmayı düşünüyorsun?! İstesen de istemesen de artık bir sorumluluğun var! Büyü ve bu sorumluluğuna sahip çık! Bu çocukluğundan ve acizliğinden kurtul artık!  Sana acıyorum, acıyoruz; anlıyor musun? Belki de hatadırzaten en başından beri sen olmadığını anlamalıydık! "  Bu son söyledikleriyle artık daha fazla nefesime, kendime, benliğime hükmetmeye devam edemedim. Saç tellerime kadar titrediği hissediyordum. Dişlerim birbirine sımsıkı haykırdım. Bu bir bağırmak değildi. Belki bir hırıltı ama küçük bir tınıda değil kesinlikle. Yaprakların hışırtısını, rüzgarın sessizce yanımdan geçişini hissediyordum. Yavaşça yere çöktüm. Dizlerimin üstündeydim önce. Sonra kafamı dizlerimin ustune koydum ve nefesimi duzene sokmaya çalıştım. Kafamı kaldırıp  gözlerimi açtığımda çevremizdeki tüm ağaçların yapraklarının sararıp yere döküldüğünü farkettim. Ve önümde küçük bir şişede bir miktar kırmızı bir sıvı vardı. O sıvıyı görmemle tüm düşünme yetilerimi tekrar kaybedip hepsini kafama dikledim. Ama yetmiyordu, çok azdı. Bir an önce eski halime dönmeliydim. Gözlerimi birkaç kez kapatıp açtıktan sonra onun gözleriyle kapana sıkıştım. Bir şeylerden tatmin olmuşcasına bana yaklaşıyordu. Ama şuan bu en son isteyeceğim şey bile değildi. Öfkemi biraz olsun azalttığını umarak ona baktım. Ve bakmakla bir ağaca doğru savrulup bütün yaprakların etrafında toplanması bir oldu. Bunu bilerek yapmamıştım. Kendimi sıkıp Dean'i serbest bıraktım. Dean bana bakıyordu. O kadar dolu bakıyordu ki, o kadar çok şey geçiyordu ki gözlerinden hangisini yakalamam gerektiğini bir türlü anlayamıyordum. Tek yakaladığım şey Eric'i  kurtarmalıyız.

KAN TADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin