6. BÖLÜM KANLI GÖZ YAŞLARI

51 1 0
                                    

    Çok karanlık bir sokaktaydım. Her yer yıkık, dökük kısacası harap olmuş evlerle doluydu. Çöpler, çöp kutularından sarkıyordu. Aslında burası tam bir çöp yığınıydı. Sonradan farkettim ki bunlar insan çöplerdi ve bu bana çok doğal gelmişti. Yağmur muhteşem bir ritimle yağıyordu. Beynim içinde sesler geziniyordum. "Tatlım, canım" vs. vs. Dudaklarımda sanki bildiğim bir ıslaklık belirmişti. Gözlerimi açtığımda gülümsüyordum ama etrafımda kimse yoktu. Toprak kokusi, çöp kokusu derken leziz bir koku iliklerime kadar işlemişti. KAN. Kan kokusu gittikçe artıyordu. Loş ışığın altında titreyerek bir kez daha çevreme baktım. Biraz ileride Eric vardıKaranlıkta onu seçebilmiştim. Koku ondan geliyordu. Gözlerime inanamadım. Eric ağlıyordu ve gözyaşları kandandı! Yanına gittim. "Böyle olacağını hepimiz biliyorduk. Lütfen, lütfen bu oyuma gelme! " diye yalvardım. Aldığım cevap ise "Geçmişin kaderi de buydu. Bizimki de! " oldu. Ben "Hayır, bak hayır. Savaş onlarla, seni kandırmalarına izin verme, sen, sen bu değilsinDostumu bana geri ver! " dedim ve o da " -Acıyla bakarak- Dostunu?! " dedi, göz yaşlarını eline aldı ve...

      Evi inletecek şekilde uyandım. Çoğu zaman yaptığı gibi elinde bir bardak suyla bekleyen kardeşim korkudan çalışma masasının altına saklanmıştı. O beni ıslatamadan ben onun altını ıslatmıştım sanırım. Bir aptal gibi dil çıkararak odadan hızlıca çıktı. Bense gördüğüm rüyanın şokunu üstümden atmaya çalışıyordum. Kanlı gözyaşları, oyunlar, yalanlar.  Bu da neyin nesiydi?  En kötüsü de rüyam yarıda kalmıştı.

               *****************

      Hazırlanıp aceleyle evden çıktım. Eric, kapının önündr beni bekliyordu. Açıkçası bu rüyadan sonra ondan birazcık çekiniyordum.

     -Hey, senin ne işin var burada?

     -Sana da günaydın Deb.

     -Oh, şey. Kusura bakma. Ne bileyim işte. (Bu kelimeler ağzımdan çıkarken aklımdan nasıl ahmakça şeyler geçiyordu acaba! ) Günaydın.

     -Tamam, tamam, sakin ol biraz. Bugün seni diğerleriyle tanıştırmak istiyorum, o yüzden buraya geldim. Bir güncük okulu ekebilir misin?

     -Olur da diğerleri?

     -İyi olanlar.

     -Onlarla tanışmadan öncd hikayenin devamını dinlemek istiyorum.

     -(Kapının önündeki son model kırmızı ferrariyi göstererek) Yolda her şeyi anlatacağım.

     İtiraf etmeliyim ki bu araba tam da hayalimdekiydi.

     -Evet, seni dinliyorum. Nimeron ne yapmıştı ruhunu kaybedecek kadar?

     -Aşık oldu. Çok aşık oldu. Dinelon'a. Nimeron; kırmızıya çalan kahverengi gözleriyle, beline kadar uzun sarı saçlarıyla çok ateşli bir kadındı. Dinelon ise; gök mavisi gözleri ve çenesine kadar uzun kahverengi saçlarıyla çok ateşli bir erkekti. İkisi de adeta birbirinin ruh ikiziydi. İkisi de iyileri seçmişlerdi. Karanlığın sonu çok yakındı. Onlar da -kötü vampirler- bunun farkındaydı. Hiçbir tuzak onları kendi taraflarına çekmeye yetmemişti. Merilya adında bir tarafı ayağına kadar uzun diğer tarafı ise kulağı görünecek şekilde kısa bir saça, koyu yeşil gözlere, uzunca kirpiklere sahip çok güzel kötü vampir bir kadın vardı. Fazlasıyla kibirliydi. Bir plan yaptılar. Merilya -o kendini beğenmiş- Dinelon'u baştan çıkaracaktı. Nimeron'un ne kadar kıskanç olduğunu herkes bilirdi. Onu öyle bir sahneye tanıklık ettirmeliydi ki; aşkı nefrete, öfkeye, intikama dönüşmeliydi. Yani kısacası Debby'cim bunu başardılar.

     Büyük bir hayal kırıklığıyla haykırdım. "Ne yani, Dinelon Nimeron'a ihanet mi etti?! "

     "Hayır, hayır. Benim hatam, olanı tamamıyla anlatmalıydım. Merilya her türlü özelliklerini kullanarak onu baştan çıkarmaya çalıştı ama Dinelon'un aşkı bunu engelledi. Merilya reddedilmeyi kendine yediremedi. Dinelon'a onunla son bir kez konuşup her şeyi unutmaya karar verdiğini söyledi. Onu vampir çöplüğüne çağırdı. Tabiki de niyeti bu işi bitirmek değildi. Nimeron'u da oraya çağırmıştı. Nimeron'un geldiği sırada da onu öptü. Dudağına dişleriyle bir çizik atıp emmeye başladı. Tüm bunlar üç saniye sürmüştü çünkü Dinelon onu itiklemişti. Nimeron'a baktıklarında ise ağlıyordu. Ama bu farklı bir ağlayıştı, çünkü bu kanlı bir ağlayıştı. İlk kez bir vampirin gözyaşları kandandı. Kanı eline aldı ve dudaklarına götürdü. Bu kötüydü çünkü iyilikten vazgeçmişti. Ve özellikle de kendi kanını emerek kötülüğü seçen bir vampir asla iyiliğe dönemez. O, kendi kanıyla zehirlenmişti. Bunu Merilya'ya ve aşkına ödetmeliydi.  Merilya'yi tam orada paramparça etti. Dinelon'a dokunmadı, sadece gitti. Sarı saçları artık kapkaraydı, lekeliydi.

     Tüm bunları dinlerken tüylerim diken diken olmuştu ve aklıma rüyam gelmişti. Resmen bana rüyamı anlatmıştı, tabi bazı farklılıklarla. Rüyamda aşk değil dostluk vardı. Bir an bunu Eric'e anlatmayı düşünsem de bu kararımdan hemen vazgeçtim.  Kafamdaki ses bunu bana emretti. Ciddiyim, kafamın içinden bir ses bana emir veriyordu.

                    ***************

KAN TADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin