özel Bölüm

8.6K 544 54
                                    

Merhaba gençler. Uykulu uykulu yazdım. Yazım hatası vs. Varsa şimdiden üzgünüm. Daha uzun yazmak isterdim ama arefe günü ancak bu kadar oldu. Şimdiden Bayramınız mübarek olsun. Sevdiklerinizle huzurlu ve mutlu bir bayram geçirirsiniz umarım.

Sabah Barış'la birlikte uyuduğumuz beş kişilik yatağımızdan sessizce çıkmaya çalıştıysam da Barış'ın hafif uykusu karşısında pek de başarılı olamadım. Gece bebeklerimizle uğraşmaktan uykusuz kalan gözlerini açıp bana baktı. Muhtemelen yine bebeklerimizin uyandığını sanmıştı. Öylesine ilgili bir babaydı ki gündüz işe gidip gece de onlara bakarken uykusuz kalmaktan hiç çekinmiyordu. Bebeklerimizin ikiz olduğunu duyduğumda onlara yetemezsem diye endişelenmiştim ama Barış kendi görevi olandan fazlasını yaparak endişelerimin yersiz olduğunu göstermişti. Onun gibi bir adamdan değil iki çocuk yirmi çocuk bile yapardım. Eminim onlara da çok iyi baba olurdu.

"uyu hayatım. Kahvaltı hazır olduğunda seni uyandırırım."

"Gece boyunca ayaktaydın zaten. Bırak da Fatma Abla hazırlasın."

"Hayır, sana her sabah kahvaltı hazırlamak benim görevim."

Elimden tutup beni yatağa çekerken "Hayır, öyle bir görevim yok. Sen sadece kollarımın arasında uyu ve bana çocuklar doğur."

"Emin misin? Bunlar yetmedi mi sana?"

"Bitecekler diye sevmeye korkuyorum Hira. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Ben bile onları anlatacak kelime bulamıyorum."

"Bana anlatmana gerek yok hayatım. Hissettiklerini ben de hissediyorum." dediğimde yüzünde rahatladığını ifade eden bir gülümseme belirdi. Onun bu uykulu ve sevimli haline daha fazla dayanamayıp dudaklarına bir öpücük bıraktıktan sonra o daha fazlasını istemeden aşağıya indim. Fatma abla çoktan uyanmış dün gece bizim dağıttığımız salonu topluyordu. Ona günaydın dedikten sonra mutfağa geçtim. Kendi ellerimle kocama kahvaltı hazırladıktan sonra tekrar yatak odamıza döndüm. Ben aşağıya indikten sonra Barış tekrar uyumuştu. Onu uyandırmama yardımcı olması için perdeleri açarken Barışın homurdandığını duyabiliyordum. Bir de küçük Barış'ı kontrol etmek için oğlumun beşiğine yaklaştığımda çoktan uyandığını gördüm. Beni görünce heyecanla ellerini ayaklarını sallamaya başladı. Onu kollarımın arasına alıp kokusunu içime çektim. Bu ölmeden cennete gitmek gibiydi. Öylesine eşsiz ve özeldi ki hiç bitmesin istiyordum.

"Barış, oğlumuz bile uyandı. Uyan hadi sen de."

"Uyanmış mı aslan parçam." Babası oğlunu böyle seviyordu işte. Yataktan kalkıp bebeğimizin kafasını okşadı ve alnını öptükten sonra banyoya girdi. Oradaki işini halledip çıktığında dolaptan aldığı gri takım elbisesini giydi. Her sabahki klasiklerimizden biri olduğu için kravat seçmeyi yine bana bırakmıştı. Oğlumuz kucağımdan aldığında ben de ona kravat seçtim. Arkamı döndüğümde Barış'ın Özgürü havaya fırlattığını gördüm. Özgür sevinç çığlıkları atsa da benim yüreğim ağzıma geliyordu. "Barış yapma şunu!"

"Kıskandın mı annesi?"

"Yaa ne demezsin! Al tak şu kravatını."

Özgürü bir kez daha havada yakaladıktan sonra durdu. "Yap hadi." Özgür onun kucağındayken biraz zor olmuştu ama yapmıştım sonunda. Özgür babası için seçtiğim kravatı sevmiş olacakti ki sürekli elini atıp almaya çalışıyordu.

Tam da odadan çıkacakken kızımız ağlamaya başladı. "İn ve kahvaltını yap. Ben de kızımızı alıp gelirim." deyince oğlumuzu alıp gitti. Ben de dönüp kızımla ilgilendim önce. Onun karnını doyurduktan sonra aşağıya indiğimde Barışın Özgürle birlikte kahvaltı etmeye çalıştığını gördüm. Mira'yı da mama sandalyesine oturttuktan sonra ben de masadaki yerimi aldım. Fatma Abla da bize katıldığında hep birlikte kahvaltımızı ettik. Artık Barış'ın işe gitme saati geldiğinde bebeklerimizi öpüp kapıya yöneldi. Ben de onla birlikte kapıya geldiğimde beni de öptükten sonra "Bebeklerimize ve kendine iyi bak. Bir şey olursa ararsın beni."

"Kuşkun mu var?"

"Birincisinden yok da ikincisinden var. Onlarla ilgilenirken kendini ihmal etme." deyip alnımı öptü ve arabasına binip gitti.

***

Gece yarısı Barışın bana seslenmesi üzerine uyandım. "Ne oldu?"

"Hira, evin ısısını biraz daha mı yükseltsek acaba? Bebekler üşürlerse?"

"Saçmalama ya. Kışın ortasında evde şortla gezeceğim artık. Yat uyu lütfen."

"Hira, onlar çok küçükler, kendilerini ısıtamazlarsa."

"Prematüre doğmalarına rağmen gayet iyiler Barış. Doktor senin yanında söyledi unuttun mu?"

"Yine de küçükler. En azından bir şey daha örteyim üzerlerine."

"Terleyip hasta mı olsunlar. Ben kontrol ediyorum zaten uyu sen."

"Hira sen gidip başka bir yerde uyusana. Sen çok hareket ediyorsun uyurken. Ben bebeklerimi yanıma alacağım. Dönüp durmam ezmem onları ama sen ezersin. Hadi sen oturma odasında uyu."

Genellikle ilgili bir baba olduğu için mutlu olsam da bazen böyle abartabiliyordu. Çıldırtıyordu beni. Bir gün huzurumuzu bozuyorsun sen evi terk et dese şaşırmayacaktım. "Delirdin mi sen ya! Ne demek sen git. Acıktıklarında kapıma gelirsin ama!"

"Hemen de tehdit et."

"Barış ben senin bu hallerini hiç iyi görmüyorum. Acaba uykusuzluktan delirmiş olabilir misin?"

"Bir şey demedim Hira uyuyorum." deyip gözlerini kapatınca ben de bölünen tatlı uykuma geri döndüm. Gece kendiliğimden uyandığımda bebekleri kontrol etmek için gözlerimi açtım. Barış benden önce uyanmıştı bile. Eminim uyumamıştı. Bebeklerin beşiğinin başında oturmuş onları izliyordu. Gidip ben de yanına oturdum. Kafamı onun omuzuna yaslarken "Böyle için rahat ediyor mu?" diye sordum.

"Delirdiğimi düşünebilirsin Hira ama evet. Geceleri durduk yere kalkıp nefeslerini kontrol ediyorum, üşüdüklerini düşünüp üzerlerini örtüyorum. Sonra terlerseler diye kalkıp defalarca kontrol ediyorum. Başka türlü rahat edemiyorum. Ben hiç böyle bir şeye sahip olmamıştım. Onlara bir şey olacak hastalanacaklar diye korkuyorum."

Barış böyle bir adamdı işte. Hiç sevilmemiş olmasına rağmen hayatımda gördüğüm en güzel seven insandı o. "Biliyorum, tecrübesiz olduğumuz için korkuyorsun ama kimse anasının karnından tecrübeli olarak doğmuyor. Onlarla bilikte biz de öğreniyoruz işte. Hem baksana şuana kadar hiçbir sorun çıkmadı. Babalarının yanında olduklarını hissrdiyorlar ve huzurla uyuyorlar. Sen burada olduğun sürece onlara hiçbir şey olmaz korkma."

"Biraz önce seni odadan kovdum ya kızdın mı?"

Geri çekilip kaşlarımı çattım. "Kızdım tabii. Bebeklerimiz için hemen beni satıyorsun. Bir gün onlar evlenip gittiğinde senin yanında olacak olan yine benim."

"Gitmesinlerin Hira ya. Büyümesinler hiç. İnsanlar büyüdükçe masumiyetlerini kaybediyorlar. Onlar hep böyle kalsınlar. "

"Büyüyecekler Barış. Konuşmayı öğrenip sana seni sevdiğini söyleyecekler. Sonra yürümeyi öğrenip koşarak kucağına atlayacaklar. Büyüyecekler ama hep bizim küçük bebeklerimiz olarak kalacaklar. "

Küçük Sevgilim ( Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin