Özel Bölüm

6.4K 409 66
                                    

Özel bölüm~
Gece yarısına kadar süren bir iş günün sonunda evime geldiğimde karımı ve çocuklarımı uyandırmamak için kapıyı kendi anahtarlarımla açtım. Şu kapıdan her girişimde karım kucağıma atlardı fakat bu kez sessizlik karşılamıştı beni. Çocuklarım kadar olmasa da küçük sevgilimi de özlemiştim. Sessiz adımlarla merdivenleri çıkıp uzun koridoru yürüdüm. Koridorun sonundaki odaya vardığımda yine aynı sessizlikle kapıyı aralayıp içeri girdim. Beşikte uyuyan bebeklerimi ve yatağımızda uyuyan eşimi gördüğümde tüm yorgunluğum silinip gitmişti adeta. Onlar için çalışıp çabalıyordum ve buna kesinlikle değiyordu. Banyoya gidip ellerimi yıkadım çıktığımda Hira’yı yatakta otururken buldum. Uyku mahmurluğu içerisinde gözlerini ovarken “Geldin mi hayatım?” diye sordu.
“Geldim güzelim.” Deyip bebeklerimin beşiğine yöneldim. Ellerim temizdi ve sakallarım yoktu. Artık onları öpebilirdim. İkisinde alnına birer öpücük bıraktıktan sonra kafalarını okşadım. Onlarla tanışana kadar hayatımdaki en masum şeyi Hira olduğunu düşünür ve bu yüzden de ona küçük sevgilim derdim ama onlar küçüğün de küçüğüydü. O kadar masumlardı ki büyümelerini hiç istemiyordum.
Artık bu büyüleyici şeylerden gözümü almayı başardığımda eşime döndüm. “Günün nasıldı?”
“Özgür, çok huysuzdu. Bütün gün uyumadı Mira da her zamanki gibi mızmızlanıp duruyordu. Senin nasıldı?”
Üzerimi değiştirdiğimde yanına uzanıp kollarımın arasına aldım onu. “Anlatılmaya değer değildi.”
“Amacım sesini duymak zaten, bütün gün hiç aramadın. Gecikeceğini en azından mesajla bildirmeseydin.” Diye sitem ederken bile gülüyordu. Ben de kıkırdayıp dudaklarını öptüm ve kulağına eğilip şarkı söylemeye başladım. Kısa sürede uyumuştu bile. Belli ki, bebeklerle ilgilenirken fazla yoruluyordu. Her ne kadar evde ona yardımcı olacak biri olsa da ikizlerle uğraşmak cidden zordu. Hele ki bir de erken doğmuşlarsa ve siz deneyimsiz bir ebeveynseniz işler gerçekten çok kızışıyordu.
Gecenin bir yarısı Mira’nın ağlamasına uyandığımızda susturmayı başarsak da uyutmayı başaramamıştık. Belli ki canı oyun istiyordu. Biz de Özgür uyanmasın diye salona indik. Saçma sapan hareketler yapıp gülmesini sağlarken zaman nasıl geçmişti anlamamıştım bile. Mira sabaha karşı uyuduğunda Hira ve ben çoktan tükenmiştik. Zaten sabah yattığımız için öğlen uyanmıştık anca. Arada bir Özgür için uyanmış olsak da iki bebekli bir ebeveynin ihtiyacı olan uykuyu almıştık. Günlerden Pazar olduğu için fazlasıyla mutluydum. Böylelikle bütün gün bebeklerimle ilgilenecektim. Uykum olmadığı zamanlar onlarla vakit geçirmeyi daha çok seviyordum. Bu yüzden de bu gün bizimkilerle maç izlemek yerine bebeklerimi sevecektim. Zaten bütün hafta bu günü çekmiştim.
Akşamüzeri iki meleğim de uyurken Hira ve ben biraz da kendimize vakit ayırabilmek için onun istediği romantik bir filmi açıp televizyonun karşısındaki koltuğa kurulduk. Aslında romantik filmler hiç bana göre değildi ama Hira bunu benden başkasıyla izleyemezdi. Bu yüzden buna katlanmak zorundaydım. Hem çok da fena sayılmazdı. O filmi izlerken ben onun saçlarını okşuyor, öpüyor ve kokluyordum. O izlemekle yetinirken ben romantizmi dibine kadar yaşıyordum. Hira’yla tanışmadan önce bana bu yaptıklarımın romantik olduğu söylense gülerdim ama şuan bunları bizzat kendim söylüyor ve hissediyordum. Hira daha önce hiç yaşamadığım şeyler yaşatıyordu bana. Evlenince işin büyüsü kaçar diye korkmuştum ama meğer her şey yeni başlıyormuş. Onu sevmeye ve keşfetmeye her gün yeniden başlıyordum.
Zil çaldığında istemeyerek de olsa Hira’yı kafasını yasladığı göğsümden kaldırdım. Gidip kapıyı açtığımda daha içeri buyur bile etmeden bizimkiler daldı içeri. Sarı lacivert renklerle yüzlerini boyamışlardı ve ellerinde cips bira türü şeyler vardı. Sloganlar atarak içeri girdiklerinde sessiz olmaları konusunda onları uyardım. Beni bir taraflarına bile takmadılar. Çocukları yoktu tabii nereden bilecektiler. Neden geldiklerini sorduğumda Uras “Sen gelemeyince maçı sana getirelim dedik. Bu yüzden de hep birlikte maç izleyeceğiz. Eski günlerdeki gibi.”
“Olmaz, gidin!” diyerek karşılık verince Hira bana bakıp kaşlarını çattı. Onu umursamadan devam ettim. “Fazla gürültüden korkar bebekler.”
Rüzgâr ve Esin aynı anda “Görmemişin çocuğu olmuş!” diye söylendi. Onları umursamadım bile. “Bana ne oğlum istediğinizi deyin. Çocuklar fazla gürültüden korkarlar. Üstelik uyuyorlar. Şimdi siz bir ton bağırıp çağıracaksınız küfür edeceksiniz. Başka bir yere gidin izleyin.”
Doruk “Tamam, küfür ve bağırış yok.” Dediğinde Savaş “O zaman ben gideyim şimdiden. Tutamam kendimi.” diyerek baştan pes etti. Hira “Saçmalamayın oturun hadi. Barış şaka yapıyor. Bebekler üst katta ve odalarının kapısı kapalı. Çok bağırmadıkça sorun çıkmaz.” Diyerek ortamı yumuşattı. Bizimkiler hemen koltuklara kurulup televizyonu açtılar. Kızlar mutfakta Hira’ya yardım etmek için giderken ben de oturup bizimkilerle henüz 13. Dakikasında olan maçı izlemeye başladım. Bütün gece boyunca kimden en ufak bir çıt çıksa gözlerimle ateş saçtım. O an çekilmez, görgüsüz ve sinir bozucu gözüktüğümün farkındaydım ama çocuklarım için endişeleniyordum. O huzurlu uykularından küfürle uyandırılmalarını istemiyordum.
Yediğimiz gol karşısında Savaş kendini kaybedip küfretmeye başlayınca bebek telsizinden ağlama sesi yükseldi. Kızım uyanmıştı. Herkes susup dikkatle yapacaklarımı izlerken Savaş paniğe kapıldı. “Yemin ederim uyandırmak istememiştim. Çok özür dilerim.” Ben ona cevap veremeden Hira “Gelip yardım et.” Diyerek beni de peşinde sürükledi. Bunu neden yaptığı açıktı. Beni dizginleyebilen tek insan oydu ve insanların kalbini kırmayayım diye yanında sürüklemişti. Biz odaya çıkana kadar oğlumuz da kız kardeşinin sesine uyanmıştı. Ben Savaş’a söylenirken Hira kaşlarını çatıp bana baktı. “Savaş uyandırmadı çocukları. Aç oldukları için uyandılar. Evimize gelen misafirlere böyle davranmandan bıktım. Ne zaman biri gelse Barış’ın arkasını nasıl toparlasam diye kırk takla atıyorum.”
Dedikleri beni o kadar sinirlendirmişti ki o an bebeklerin yanında olduğumuzu unutup bağırdım. “Yapma o zaman! Yap diyen mi oldu? Benim arkamı toplama. Sen bile kabullenmemişken insanlar beni böyle kabulleniyor!”
“Yardım etmek yerine bağıracaksan git.”
Sinirliyken bebeklerime dokunmak istemediğim için banyoya girip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım ve sakinleşene kadar bekledim. Tekrar içeri döndüğümde Hira Özgür’ün karnını doyuruyordu. İç çekişini duyunca ağlıyor mu diye bakmak için karşısına geçtiğimde bir damla yaşın gözlerinden süzüldüğünü gördüm onu da hemen sildi. “Aptal aptal beni izleyeceğine Mira’yı sustur.” Diye kızınca Mira’yı kucağıma aldım. Kişinin de karnı doyduğunda onları da alıp aşağıya indik. Eslem kucağımdaki bebeği isteyince önce elini yıkamasını söyledim. Eslem hayal kırıklığı içerisinde “Ellerim temiz ama.” Deyince Uras “Sen kafayı yemişsin. Artık çocuklarını sevmeye falan gelmeyeceğiz. İlk başlarda şaka olduğunu düşünüyorduk ama artık çizgiyi aştın.”  Diye kızıp Eslem’in elinden tutup kapıya doğru yöneldi. Diğerleri de onların peşine takılınca bir şey yapması için Hira’ya baktım ama kılını bile kıpırdatmadı. Peşlerinden koştum bende. Önlerine geçerek kapıdan çıkmadan önce onları durdurduğumda özür diledim. “Tamam, saçma davrandığımı kabul ediyorum. Abarttım biraz. Ama siz de hak verin onlara kavuşana kadar neler çektim kaybetmekten korkuyorum. Bir kez hapşırsalar on tane doktor geziyorum. Ne bileyim ben otuz kez mi baba oldum sanki? Hem siz de böyle yapacaksanız Hira ne yapsın?”
Doruk “Senin gibi birine dönüşmemek için çocuk yapmayacağım.” Deyince herkes gülmeye başladı.
“Dönüş lan ne olacak. Yemin ederim buna değer. İstersen herkes senden nefret etsin çıldırdığını düşünsünler ama onlara sarıldığında sana güldüklerinde her şey geçiyor.”
Hepsi bana gülerken Rüzgâr koltuk altına sıkıştırdı kafamı. “Baba mı oldun lan sen ufaklık!” diye dalga geçiyordu. Sonunda kendimi onlara affettirince biraz daha oturup bebekleri sevdiler. Artık saat geç olduğu için gitmeye karar verdiklerinde Uras ve Eslem’le vedalaşmayı sona bırakmıştım bilerek. Onlardan bir kez daha adam akıllı özür dilediğimde ikisi de bir daha böyle yapmayacağıma dair benden söz aldılar ve benimle vedalaşıp gittiler. Şimdi sıra asıl mevzuya gelmişti. Hira’ya kendimi nasıl affettirecektim?
Sehpanın üzerindeki tabakları alıp mutfağa gittiğinde bende peşinden gittim. Arkasından sarıldığımda kollarımın arasından çıkıp “Olumlu sonuç alamayacağın şeylerle uğraşacağına git ve bebeklerimizi uyut.” Diyerek resmen boşa çabaladığımı söylemiş oldu. Mecburen gidip bebekleri uyuttum. Hira da geldiğinde yatağa girip uyumak istese de izin vermedim. “Barış çekilir misin, uyuyacağım.”
“Film izliyorduk ya hani. Yarım kaldı hadi gel devam edelim.”
“İstemiyorum.”
“Tamam, o zaman bahçeye çıkalım seni sallayayım.”
“Uyuyacağım Barış boşuna uğraşma.”
“Küs mü uyuyacağız?”
“Hayır, daha kötüsü. Kırgın uyuyacağız.” Deyip yanımdan geçti ve yatağa yattı. Yine sıçmıştım!
Sabah uyandığımızda da Hira benimle konuşmuyordu. İşten dönerken aldığım çiçekleri de öylece masanın üzerine bırakmıştı. Yemekte de sadece afiyet olsun demişti. Saat gece yarısına gelirken bir bira alıp arka bahçeye geçtim. Ona yaptığım salıncağa oturdum. Ne yapsam da kendimi affettirsem diye düşünürken Hira geldi. Elinde benim hırkam vardı. Hırkayı bana uzatıp “Üşütmenle uğraşamam.” Dedi. Aslında bu sen hasta olursan çok üzülürüm demekti. Biliyordum beni çok seviyordu.
Hırkayı elinden alırken teşekkür ettim. Ben hırkayı giyerken gitmeye kalkınca elini tuttum. “Barışalım mı atık.”
“Yine küstüreceksen neden barışalım ki?”
“O zaman bebeklerin altlarını da değiştirmeyelim nasılsa yine pisletecekler.”
“Komik mi sanıyorsun kendini?”
“Eh! Yeter be ne desek yanlış anlıyorsun.” Dedikten sonra yerimden kalktıp ve dudaklarına yapıştım. Çok bile dayanmıştım. Geri çekildiğimde bir tana tokat patlattı. Dudağımda sıcak bir sıvının sızdığını hissettiğimde güldüm. “Rahatladın mı şimdi?”
“Evet, iyi geldi.”
Dudaklarına bir öpücük daha bıraktığımda o da karşılık verdi. Geri çekildiğimde dudağına bulaşan kanı temizledim. “Bir daha bana çocuklarımın yanında bağırma. Hatta bir daha bana bağırma.”
“Tamam, özür dilerim. Bir daha olmayacak. Olursa döv yine beni.”
“Kalas gibi kafan var. Elim acıdı.” Deyince gülmeye başladım. Kaşlarını çatınca onu kendime çekip kemiklerini acıtırcasına sarıldım. Bu kadını çok seviyordum.

Küçük Sevgilim ( Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin