Yağmur yağmaya başladı. Cama vuran damlalar ve makinenin çıkardığı ses birbirine karışıyordu. Üvey babanın bir el hareketiyle iki adam yanımda belirdiğinde Kyungsoo ile aramızda bir bakış geçti. Onun gözlerinde gördüğüm şey korku değildi. Başka bir şeydi, belki endişe olabilirdi.
"Siz gençleri daha genç ve daha küçük parçalara ayıracağım." Elindeki iki parça keresteyi bize gösterirken ekledi üvey baba. "Makinenin bıçağıyla prensesin dudağından tatlı bir öpücük çalarım belki."
Kyungsoo yanındaki iki adamdan kurtulmaya çalıştı. "Bunu yapamazsın!" Sesindeki öfke beni bile korkutmuştu. "Ahh..." dedi üvey baba. "Bunu birazdan göreceğiz." Sonra elindeki parçalardan birini tekrar makinenin ağzına verdi, yere düşen iki parçanın çıkardığı tok ses beynimde yankılandı.
"Birazdan göreceğin şey ölümün mavisi olacak!" diye bağırdım. Hala yerde otururken sağımdaki adamın bacağına vurdum. Yere eğildiğinde boynunu ellerimin arasına aldım ve büyük bir güçle çevirdim. Kemiğin kırılma sesi midemi bulandırmıştı. Kyungsoo'nun bir adamın kafasını duvara vurduğunu gördüm.
Diğer adamın kolunu çevirdim ve karnına yumruk attım. Duvara yumruk atmış gibiydim, elimi yumruk haline getirdiğimde ortaya çıkan o sivri kemikler sızlıyordu. Yüzüne yumruk atacağım sırada kolumu tuttu. Ellerimi açıncaya kadar sıktı. Tutuşu çok güçlüydü. Bacaklarının arasına tekme attım. Bir an için kolumu bırakacak gibi oldu ama hemen toparladı kendini. Gözleri tehditkâr bir şekilde parlıyordu.
Kolumdan sürükleyerek makinenin yanına götürdü beni ve bir un çuvalı gibi üvey babanın ayaklarının dibine bıraktı. Gözüm yerdeki ucu sivri demir parçasındaydı. "Suya düşen kanadı kırık bir çift kuş gibisiniz." dedi üvey baba Kyungsoo'ya bakarken.
"Hala çırpınıyorsunuz." Kyungsoo da dizlerinin üzerinde yerdeydi. Adamlardan biri elindeki cam boruyu Kyungsoo'nun sırtında parçalamıştı. "Su sizin için fazla derin."
"Ama merak etmeyin sizi sudan kurtaracağım, nemli toprağın altında küçük parçalar halinde daha iyi olacaksınız." Adamları kontrol ettim. Kyungsoo'nun yanında üç adam vardı. Üvey babanın solundaki iki adam, kapının kenarında duran üçlü ve benim başımda dikilenle birlikte dokuz tanelerdi.
"Solucanlardan korkar mısın prenses? Ya da yılanlardan? Küçük örümceklerden?" Cevap vermediğimde güldü. "Toprağın altında onlardan fazlasıyla olacak." Tekrar güldü. Gülüşü nefretime batırılan iğneler gibiydi.
"İlk önce prensesten başlayalım."
Adam beni ayağa kaldırırken Kyungsoo'nun bağırışı kulaklarımı doldurdu. Makinenin küçük bıçakları hızla dönüyordu. Birkaç kelime boğazıma düğümlendi. Adam kafamı makinenin ağzına yatırınca ilk önce saçlarımın ucundan bir parça gitti. Sonra kolyem bıçakların önüne ilerledi. Kırmızı alevler bıçağın parlak kısmında dans ederken Kyungsoo'nun bir dua gibi ismimi sayıklamasını dinledim.
Kolyem bıçağa dolandığında elim yerdeki demire uzandı. Üçüncü denememde demiri alıp beni tutan adamın bacağına sapladım. Kafamı bıçağın önünden çekerken kolyem koptu ve tıkırtıyla makinenin içine çekildi. Adam yüzüstü bıçakların önüne düştüğünde etraf kıpkırmızı oldu. Yüzüme sıçrayan kan sıcaktı ve içimde tuhaf bir his uyandırmıştı. Demiri adamın bacağından çekip makinenin üzerinden atladım.
Ölümün soğuk nefesi tuhaf bir şekilde güç vermişti bana. Demiri karşımdaki adama saplamadan önce Kyungsoo'nun biraz önceki çırpınışları geldi aklıma. Çığlığım bir kurdun uluması gibiydi. Belki de üvey baba bir konuda haklıydı. Ben dişi bir kurttum; genç ve vahşiydim. Kyungsoo'nun bana gerçeği anlatırken döktüğü gözyaşları, beni ilk öpüşü, annesine sarılışı... Hepsi yanıp sönen görüntüler halinde geldi.
Demir adamın etini deldiğinde içimdeki son insani duygu da terk etti beni. Demiri etten ayırdım. Gürültünün içinde polis sireninin zayıf sesini duydum, gözlerimden kısa bir parıltı geçti. Göz açıp kapayıncaya kadar polisler kapıda belirmişti. Elimdeki demir yere düştüğünde etrafa baktım. Yerde yatan adamlar inliyordu. Gözüm üvey babayı ararken arka tarafta bir hareketlenme oldu ve soğuk bir demir başıma dayandı; bir silah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Moon | Do Kyungsoo
FanfictionAy gökyüzündeki yerini aldığında tüm gerçekler ortaya çıkar. 24.09.2016 Kısa Hikaye İçinde #9 The Moon |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©