Aynadaki yansımama baktım. Yüzümün solgunluğuna karşı dudaklarım kırmızıya yakın bir tondaydı ve gözlerimdeki altın harelere renk gelmişti. Musluğa dokunup yüzüme su çarptım. Su soğuktu, daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Çenemden aşağı süzülen damlaları elimin tersiyle sildim. Elimi havlu dispenserine uzattığım sırada tuvaletin kapısı açıldı ve içeriye iki kız girdi. Benden küçük olduklarını tahmin ettim. Birinin saçı uzundu üzerinde çiçekli bir elbise vardı, elbisesindeki çiçeklerin renginde küçük yandan bir çanta takmıştı. Diğerinin saçı omuzlarında bitiyordu siyah kısa eteğini uçuk mor kolsuz bir gömlekle kombinlemişti. İyi kombin, diye düşündüm.
Havlu peçeteden bir iki parça koparıp yüzümü kurularken kızların bana attığı ürkek bakışları aynada yakaladım. Söyleyecekleri bir şey var gibi görünüyordu. Ortamda biriken tedirginliği tatlı gülümsememle böldüm. Gülümsememi gördüğünde "Bir şey isteyebilir miyiz?" dedi saçı kısa olan kız. Sesinde hala belli belirsiz bir ürkeklik vardı. "Tabi ki." diye cevap verdim. Bana doğru ilerleyip birbirlerine baktılar. Bu kadar ürkek davranmalarına anlam verememiştim. "Bize yanındaki siyah saçlı çocuğun numarasını verebilir misin?"
"Mavi tişört giyen." diye ekledi uzun saçlı olan kız. Kyungsoo'yu kast ediyorlardı, elimdeki buruşmuş peçeteyi daha fazla buruşturdum. Sonra yüzüme hüzünlü bir ifade takınıp "Üzgünüm kızlar." dedim. "Onun bir sevgilisi var." Yüzleri düştü.
"Kim? S-sen misin?" Çantasının metal zinciriyle oynuyordu elbise giymiş olan, saçı uzun kız. "Hayır, o benim abim. Karşımızda oturan adam onun sevgilisi." Yüzlerindeki ifade yüzünden ölebilirdim. "Beş senedir birlikteler." İçimden kıkırdarken elimi daha fazla üzüldüğünü anladığım uzun saçlı kızın koluna koyup sıvazladım. Elimdeki buruşmuş peçeteyi çöp kutusuna attım ve tuvaletin kapısı arkamdan gürültüyle kapandı.
Kafede planımızı tamamladıktan sonra tekrar cam binanın bulunduğu sokakta gezinmiş, Kyungsoo kıyafetlerimizi değiştirmemiz gerektiğini söylediğinde bir mağazaya girip yeni kıyafetler almıştık. Siyah pantolonum ve pantolonumun içine verdiğim bol tişörtümü Kyungsoo seçmişti. Kendine de bir kot pantolon, kavuniçi ve beyaz renk kareli bir gömlek almıştı. Siyah çantamızı o taşıyordu. Bir şeylerin ikimize ait olduğu düşüncesi içimi kıpır kıpır ediyordu, bu basit bir sırt çantası olsa dahi. Güneş yerini ay ve yıldızlara bırakırken küçük bir ızgara et restoranına girmiştik. Jaehyun planımızın şerefine bize en iyi eti yedireceğini söylemişti.
"Küçük bir kıza göre tuvalette fazla oyalandın." Jaehyun sırıtarak bana bakıyordu. "İğrençsin." dedim yerime otururken. Jaehyun eskiden Kyungsoo'nun üvey babasının adamlarından biri olduğunu söylemişti. Üvey baba ise gündüz saygın bir milletvekili geceleri ise bir kaçakçıyı oynuyordu. Madalyonun iki yüzü, diye düşündüm. Eksik parçalar yerine oturdukça bütünü görmek kolaylaşıyordu.
Jaehyun hala bana bakıp sırıtıyordu. Koyu kahverengi ile siyah arasındaki saçlarını eliyle havaya kaldırmıştı. Binadayken rengini seçemediğim tişörtü bordoydu. Yüz hatları keskindi, yakışıklı bile sayılabilirdi. Bize yirmi sekiz yaşında olduğunu söylemişti. Ondan tarafa umursamaz bir bakış attım ve Kyungsoo'ya döndüm. "Gidelim mi?"
"Benim bir yere uğramam gerekiyor." dedi Jaehyun. "Kyungsoo sizin de benimle geleceğinizi söyledi." Tekrardan bakışlarımı Kyungsoo'ya çevirdim. Kaşlarını havaya kaldırdı, yapabileceğimiz bir şey yok diyordu. "Peki, nereye gideceğiz?" diye sordum bıkkınlıkla. "Bir partiye."
Jaehyun hesabı öderken Kyungsoo ile dışarıda onu bekliyorduk. Ağlama sesiyle kafamızı sağ tarafa çevirdik. Tuvaletteki uzun saçlı kız hıçkırarak ağlarken diğeri onu teselli etmeye çalışıyordu.
Kyungsoo'nun bu giyim tarzı çok hoş değil mi ve sizce bu tuhaf üçlünün yaptığı plan ne? Yorumlarınız bana ilham veriyor, lütfen görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Moon | Do Kyungsoo
FanficAy gökyüzündeki yerini aldığında tüm gerçekler ortaya çıkar. 24.09.2016 Kısa Hikaye İçinde #9 The Moon |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©