[04.09.2016] Nefretin Kırmızısı

745 90 55
                                    

"Her zaman iyi bir çocuk olmuştun. Senin için hazırladığım tiyatro karşısında başını çevirip gidemezdin."

Kyungsoo'nun dişlerini sıktığını görebiliyordum. Gözleri nefretin kırmızısıyla parlıyordu. Sakın, dedim içimden. Sakın hata yapma. Bırak devam etsin.

"Temiz işti. Hem senden hem de Jaehyun'dan kurtulmuştum."

"Ağaca bir taş at ve sayamayacağın kadar kuş havalansın."

Jaehyun'un ölmediğini bilmiyor. Jaehyun'un anlattıkları doğru muydu?

"Son zamanlarda emirlerime karşı çıkmaya başlamıştı." Fazladan konuşuyor.

Elleri tedirginlikle ağzındaki sigaraya gitti. Yanan kısmı yere döktükten sonra tekrar ağzına götürdü. Adamla Kyungsoo arasında bir bakış geçti. Sonra metalin metale sürtünme sesi duyuldu ve büyük kapı açıldı. Kapıdan içeri giren iki kişi koşarak üvey babanın yanına gittiler. Fısıltı halindeki konuşmalarından bir şey duyamazken Kyungsoo'ya baktım. Küçük bir bakış çok şey anlattı. Adamlar koşarak dışarı çıktığında büyük salonda sadece altı kişi kalmıştık. Adamın tedirgin siyah gözleri Kyungsoo'nun üzerindeyken elimdeki ipten kurtulmaya çalıştım. Siyah ip bileklerimde kırmızı kesikler açmıştı. Yere damlayan kanın sesini duyabiliyordum.

Adam sigarasının izmaritini yere atarken ben ipi gevşetmeyi başarmıştım. Tekrar Kyungsoo'ya baktım. Onun da elleri yavaş ama dikkatli hareket ediyordu.

"Polis, avukat, hâkim... Onları da halletmiştim."

"Tiyatromun tamamlayıcı figüranları." diye ekledi. Siyah ip elimden düşeceği anda yakalayıp hafif bir şekilde tekrar bağladım.

"Yaşamana izin vermiştim. Hata yaptın." dedi ikinci sigarasını yakarken. Salonun kırmızı ışıkları altında sigara dumanı dans ederek tavana yükseldi.

Kyungsoo'nun sessizliği adama bir şey ifade etmezken bana bilmem gerekenleri fısıldıyordu. Nefretin kırmızısı en parlak halindeydi. Tek bir baş işareti... Kyungsoo ile ayağa kalktığımızda sandalyeler geriye devrildi. Sağımdaki adamın kravatından tuttum, kafasını önümdeki demir masaya bir kez çarptığımda ikincisine gerek kalmamıştı.

Diğerinin yumruğunu elimle engelledim. Elimdeki cam parçalarını görmüştü, yüzü sırıtan bir hal alırken yumruğunu elime daha fazla bastırdı. Ağzımdan çıkan çığlığa engel olamadım. Adamın bacak arasına vurdum, diğer tekmem kafasına oldu. Sırtı demir masaya çarptığında bir kırılma sesi cam salonda yankılandı. Muhtemelen hayatının geri kalanını oturarak geçirecekti.

Kyungsoo üçüncü adamın üzerinde, yerdeydi. Üvey babaya döndüm. Gözlerinde yarı şaşkın yarı tedirgin bir ifade vardı. Fakat sonra bakışı değişti, belinden çıkardığı silah görüş alanıma girdiğinde korkunun tadını aldım. "Siz çocuklar akıllı olduğunuzu sanıyorsunuz!" Silahı ilk önce bana ardından Kyungsoo'ya doğrulttu. Korku, canımı elimdeki cam paçalarından daha fazla acıtıyordu. Gümüş grisi silah kırmızı ışığın altında parlarken düşünmek çok zordu.

"Yaşamana izin vererek en büyük hatayı ben yaptım!" Adamın gözleri ikimizin arasında gidip geliyordu. "Seni gördüğüm ilk gün ölmeliydin!" Bakışlarını Kyungsoo'da sabitledi. Adamın arkasındaki siyah camın arkasından çıkan Jaehyun işaret parmağını dudaklarına götürdü. Korku dolu birkaç saniyenin sonunda adama iyice yaklaştı ve silahı tutan kolunu kavradı. Silah ikisinin arasında kalmıştı. Patlayan silah sesini duyduğumda Kyungsoo'ya doğru bir adım atmıştım.

The Moon | Do KyungsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin