"Her gün: "....." mahallesinden,
".....-oğlu" ".....-et" hakkı rahmetine kavuşmuştur." Diye anons yapılır, ölüler için."Hiçbir zaman "...." mahallesinden,
".....-oğlu" "....-in" çocuğu dünyaya gelmiştir." Diye bir anons yapılmaz,
yaşama kucak açanlar adına.Çünkü yaşamak, henüz ölüme yaklaşmamış bireyler için basit bir eylemdir.
Ölüm ise, insanın yaşarken elde ettiği en mutlak gerçektir.
Ölümün belirli bir zamanı yoktur.Her 18'ini dolduran yetişkin değildir. Yolun yarısı da 35 değildir. 40'ı deviren her insanda, "yaşlandın" sıfatını taşımaz. Her yaş 70 olduğunda da iş bitmez. Her hızlı yaşayan, genç ölmez. Her yaşı küçük olana "genç" , her yaşı büyük olana "yaşlı" denmez. Yaşam ve ölüm belirli bir kalıba
giremez.Kimisi ölüm döşeğinden kurtulup yaşamak isterken, kimisi yaşamın doruklarında iken ölmek ister. Çoğu ölüden ders alır, ama nedense yaşayanı görmez. Ölünce kıymete binenler olur. Mezarlarına çiçekler götürülür. Mezarlarının üstüne konur. Bir çoğu canlı canlı koparılmış çiçeklerdir.
Ölünün üstüne, ölü bir çiçeği koymak,
ne kadar doğrudur orası muamma..Yaşamak virgüllerden ibarettir. Ölüm ise noktadır. Yaşamdan sonra ölüm gelir, ölümden sonra ise aynı şekilde yaşayamazsın. Ne kadar virgül koyabilirsen o kadar yaşarsın.
Sözün özü şu ki:
Geçmişte ölüdür, gelecekte. Asıl yaşam, şu andır. Yaşa yaşayabildiğin kadar. Şu ana kadar yaşadıklarını bir mezara at. Üstünü kapat. Anı yakala ve anılarla yaşat..
