1.Bölüm: " TEK NEFES "

4.5K 343 146
                                    

2009

Aldığım nefes bile dar geliyordu bana. Nasıl bir histi bu, nasıl bir duygu... Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay olmamalıydı. Hisleriyle, hayalleriyle, geleceğiyle! Verilen bir söz uğruna bu kadar insan incitilmemeliydi. Insanlara bu kadar baskı yapılmamalıydı. Ne birini sevmek kolay değildi, ne de sevmediğin biriyle evlenmek!

Bir yandan dedem, bir yandan babam, bir yandan Haluk amca kafamın içine evlilik diye iyice ettikten sonra Egemen' le evden kacarcasına çıktık. Yıllar önce Egemen'in dedesi Atıf Ulu'ya verdiğimiz bir söz yüzünden başımıza gelmeyen kalmamıştı. Birde benim dede yokmu! Onunda derdine bir türlü akıl sır erdiremiyordum. Tutturmuş " Ileride Egemen' le Lara evlenmezse sizi evlatlıktan reddederim ve eğer bana birşey olursa bunun tek sorumlusu sizsiniz!! " diye.

Daha on yedi yaşında olan birine evlilikten bahsetmek akıl alır gibi değil. Lise öğrencisiyim ve evlilik... Tamam bu biraz klişe ama çok saçma. Üstelik Egemen'le. Salak mıyım ben Egemen'le evlenmeye, o zamparayla, duygusuz soğuk herifle, o koca buz kütlesiyle...

Tamam çok yakışıklı olabilir, kaslı bir vücudu, o kahvenin en güzel tonu olan gözleri, keskin yüz hatları ama olmaz. Biz onunla büyümüştük, gözümü açtığım da ilk onu görmüştüm. Her zaman yan yana olmuştuk ama ona hiç o gözle bakmamıştım. Bu yüzden olmazdı işte. Onunla ben, olmazdı.

Hem de zorla hiç olmazdı. Babam ve onun babası çok yakın arkadaşlar. Dedem de Ege'nin dedesi de çok yakın arkadaşlarmış ve o zamanlar birbirlerine ilerde bu arkadaşlığı akrabalıkla bitirmeye birbirlerine söz vermişler. Ama daha iki yıl önce Egemen'in dedesi kalp krizinden geçirince, ölmeden önce bize çocuk aklıyla ilerde birbirimizle evlenmeye söz verdirdi. Şimdi ise ne ben istiyorum ne o. Ben karşı çıksam da o ağzını açıp tek kelime dahi etmiyordu. Donuk bakışları ve tepkisiz halleriyle sessiz bir şekilde benim tepkilerimi izliyordu. Ve herkez bana bunu kabul ettirmeye çalışırken ben kafayı yemek üzereydim. En sonunda dayanamayıp Egemen'le mutfak kapısından kaçmıştık.

O hızla siyah ferrarisinin şoför koltuğuna geçerken ben de yan tarafına geçtim. Üstümdeki buz mavisi kot pantolonum ve beyaz sıfır kollu tişörtüm vardı ve siyah iç çamaşırımı belli etse de kötü durmuyordu. O ise giydiği koyu kot pantolonu ve beyaz kısa kollu tişörtü ile oldukça uyumlu gözüküyorduk. Çoğu zaman birbirimize uyum sağlardık ve şu an da üzerimizde garip bir uyumluluk vardı...

Bana kısa bir bakış atıp arabayı çalıştırdı. Hızla büyük yalıdan uzaklaşırken gideceğimiz yer çoktan belliydi. Gizli Cennet. Orası bizim Egemen'le kafa dinlemek için gittiğimiz yerdi. Sadece oraya ikimiz giderdik. Şehrin biraz daha dışında kalıyor ve pek bilindik bir yer değildi. Genelde Egemen babasıyla kavga edince oraya gider kafa dinlerdik. Daha doğrusu ben Egemen'i sakinleştirir, oda göğsümde uyurdu. Saçma gelebilirdi ama değildi işte. Garip bir duyguydu ama, güzeldi!

Egemen'in annesi o doğarken ölmüştü ve babası bu durumdan sürekli onu sorumlu tutardı. Egemen'in bir suçu yoktu ki, zaten doğumun riskli olduğunu doktor demesine rağmen Egemen'in annesi, Ayşen Hanım doğumun gerçekleşmesini istemiş. Harun amca ise Egemen'e yapmadığı eziyeti bırakmazdı ama onu o kadar da çok severdi. Sonunda kavga ederler Egemen de bana gelirdi. Ben de ona o sıcaklığı yaşatmak için onu çocuk sever gibi sever saçını okşardım. Tabi bu yaptığımızın bir kısmıydı. Bu onun kendini terapi yöntemiydi. Bizim birbirimize yaklaşma yöntemimizdi. Zaten en fazla böyle yakın olabiliyorduk.

O genelde soğuk tavırlarıyla insanlarla iç içe olmayı pek sevmezdi. Bu nedenle parmakla gösterecek kadar az arkadaşı vardı. Dünyaca tanınan bir şirketin varislerinden biri olduğu için genelde herkez tarafından tanınırdı. Ama o bu olaydan ne kadar nefret etsede durum buydu. Kızların hayallerindeki adam vesaire vesaire...

ŞEBEFRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin