***# OY VE YORUM DEĞİL, GERÇEK BİR OKUYUCU İSTİYORUM. GERÇEK BİR OKUYUCU BU KİTABIN OY VERİLMEDEN VE YORUM YAPILMADAN GEÇİLMEYECEĞİNİ BİLİR ZATEN.
SEN! EĞER OKUDUĞUNU YARGILAMAYAN, OKUDUĞUNU DÜŞÜNMEDEN YUTAN BİRİYSEN VE BU KİTABI SONUNA KADAR OKUMAYACAKSAN OKUMAYA HİÇ BAŞLAMA. ÇÜNKÜ FİKİR DEĞİŞİKLİKLERİ VAR VE YARIM YAMALAK OKUMAN BANA DA SANA DA ZARAR VEREBİLİR.
EĞER BU İSTEDİKLERİM SEN DE VARSA YANİ WATTPAD'İN NADİR ÜYELERİNDEN İSEN BUYUR, İYİ OKUMALAR... #***
F bloka iyice yaklaşmıştık. Mustafa Salih'le dalga geçiyordu. "Oğlum yapamayacaksan şimdiden söyle, sonra ağlarsın bak." Abdullah "Senin yerinde olsaydım kafama terlik yiyeceğime, açıkça 'Cesur değilim.' der geçer giderim." diye atladı. Salih gülerek arkasına döndü "Hadi, bir kere 'Cesur değilim.' desene"
Abdullah'ın gözleri kendisine bakan Seda'ya kaydı. Başını ağır çekimdeymiş gibi Salih'e doğru çevirmeye başladı. Salih'e döndüğünde "Siktir, bok!" dedi, Seda'ya döndü ve devam etti. "Pardon aşkım." Kahkahalar. Mustafa "Kanka cesaret de mi?" diye sormuştu, Salih de onaylamıştı. Mustafa biraz düşünmüştü ve "Ya aklıma bir şey gelmiyor, bir fikri olan var mı?"
Aklımdan çok fena şeyler geçse de kurban Salih olunca seslenmemiştim. Ama keşke seslenseydim. Çünkü Mustafa biraz daha düşündükten sonra " Buldum!" diye bağırmıştı. "Duygu'nun annesine gidip 'Kızınla çıkıyorum.' diyeceksin." Kaşlarını iki defa kaldırıp indirmişti. "Var mı buna cesaretin?"
Yüzümü buruşturup bunun doğuracağı sonucu hayal etmiştim. Yüzünün rengi değişen annem, ayağındaki ev terliğini çıkarıp Salih'e fıldırıyordu. Salih can havliyle merdivenlerden aşağı fırlıyordu. Salih'in bu hali beni gülümsetmişti. Çok gülünç olurdu.
Herkesin bana baktığını fark edince, gülümsemeyi bırakıp kaşlarımı çatmıştım. "Ne var?" demiştim. "Olmaz oğlum sonra "Duygu'nun başı yanacak." demişti bana bakarak. Umursamaz görünerek "Annem bana bir şey yapamaz, ama senin için aynı şeyi söyleyemem" demiştim. "Annem evde terliksiz dolaşmaz." "Tamam, ben varım." demişti Salih. Dudağını ısırmıştı. "Bakalım neler olacak."
F blokun merdivenlerini çıkmaya başladık. Grubun hepsi çıkacak rezaleti izlemek için bizimle geliyordu. Birinci kat bizim ev! İçimi bir tedirginlik kapladığını dudaklarımı kemirdiğimden anladım. Ne olacak? Annem ya beni rezil ederse? Ya Salih'i rencide ederse? Kendime güldüm. Zaten bunun için gitmiyor muyuz? Annem beni rezil edecek, ben de özgürlüğümü ilan edeceğim. Sanki şimdiden bir savaşı kazanmış gibi pis pis sırıttım.
Salih'e dönüp " Aşkım emin misin?" dedim. Bu şaka kendimi rahatlatmam içindi. Ama sanki bunu kendime sormuşum gibi gevşeyeceğime daha da gerildim. Salih gülümsedi, tabi annemin sinirli halini hiç görmüş değil. "Aşkım ne olacak ki?" dedi "Terlik izi yüzümden bir hafta içinde silinir gider."
Gülerek asansörün önünden geçtik. Mustafa hemen zile sarıldı. "Dur basma!" diye bağırmamak için kendime zor tuttum. Biraz insaflı çıktı ve parmağı zilin üzerinde kaldı. "Derin nefes al, derin nefes ver, nefes al nefes ver." Abdullah "Kes lan yavşak." dedi. Onlar mı çok sesli konuşuyordu yoksa bana mı öyle geliyordu? Mustafa ciddi ciddi "Hacı emin misin?" diye sordu. Salih "Vazgeçtim" dedi ve arkasına döndü. Mustafa'nın ağzı aşağı sarktı.
Salih başka kimsenin tepki vermesine fırsat vermeden "Şaka lan, şaka" diye geri döndü. Mustafa heyecandan bağırdı. " Ben de neredeyse kaçıyon sandıydım! Hah hah ha!" Kapının açılmasıyla yüzüm birden düştü. Daha kimse görünmeden Mustafa "Abi valla ateş arasında kalmak istemem." diyerek arkaya kaçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişe Çevirmece
Non-FictionDuygu; Hiçbir karakter Basit bir oyunun kimi zaman sevince, kimi zaman hayrete, kimi zaman acıya, kimi zaman aşka, kimi zaman çıkışa, kimi zaman çıkmaza sürüklediği hayatın girdabında kaybolan bu sıra dışı karakter kadar orijinal, mükemmel...