XVI. BÖLÜM

336 4 10
                                    

***# OY VE YORUM DEĞİL, GERÇEK BİR OKUYUCU İSTİYORUM. GERÇEK BİR OKUYUCU BU KİTABIN OY VERİLMEDEN VE YORUM YAPILMADAN GEÇİLMEYECEĞİNİ BİLİR ZATEN.

SEN! EĞER OKUDUĞUNU YARGILAMAYAN, OKUDUĞUNU DÜŞÜNMEDEN YUTAN BİRİYSEN VE BU KİTABI SONUNA KADAR OKUMAYACAKSAN OKUMAYA HİÇ BAŞLAMA. ÇÜNKÜ FİKİR DEĞİŞİKLİKLERİ VAR VE YARIM YAMALAK OKUMAN BANA DA SANA DA ZARAR VEREBİLİR.

EĞER BU İSTEDİKLERİM SEN DE VARSA YANİ WATTPAD'İN NADİR ÜYELERİNDEN İSEN BUYUR, İYİ OKUMALAR... #***

"Bugün Yahudileri ele alacağız." dedi Hatice. "Haa," dedim. "Şu mesele! Ezberim bile. Hitler Yahudileri gaz odalarına doldurup yaktı, sabun yaptı. Saçlarıyla da yatak, yorgan, yastık yaptı. II. Dünya Savaşında 6 milyon Yahudi öldürüldü..."

"Hepsi abartı bunların! Öldürülen Yahudi sayısı bu rakamın yarısı bile değil. Kendilerini acındırıyorlar işte!" diye söylendi Hatice. "Sen nerede kaldın Duygu? Bunların yalan olduğu çoktan ortaya çıktı. Her neyse, ben Yahudilerin Araplara yaptıkları işkencelerden bahsedecektim. Başlayayım mı?" "Tabi." "Bir yerlere not etseydim iyi olurdu çünkü bayağı vardı. Neyse, ben aklımda kalanları söyleyeyim.

İşte tutuklu Filistinlilere yaptıkları işkenceler: Mahkûmu günlerce uykusuz bırakmak, aşırı sıcağa ve aşırı soğuğa maruz bırakmak, yüksek sesle müzik çalmak, başına dışkıya veya idrara bulanmış bir çuval geçirmek, acı verici konumlarda tutmak, cinsel taciz bunların en kötüleriydi. Iıı tüyler ürpertici!"

"Bence de! Bak tüylerim diken diken oldu." dedi kolunu gözüme sokmaya çalışan Cemre. "Başka yok mu?" diye sordu sanki duyduklarımız sınavda kafamızı kurcalamaya yetmeyecekmiş gibi. "Şiddetle sallamak, tehdit ve küfür etmek, kötü ve az yemek vermek..."

"Yeter!" dedim sonunda. "Bu gece tatlı rüyalar görmek istiyorum." Ne kadar moral bozucu şeylerdi! Hatice niye böyle şeyleri araştırıyordu anlamıyordum. Ona bu soruyu sorduğumda hakaret etmişim gibi bakmıştı. Ne işine yarıyordu bilmesi? Tüm bunları öğrenerek üzüldüğü, öfkelendiği aşikârdı. Ancak canını sıkıyordu o kadar. Ben canım sıkılmasın diye haberleri takip etmezdim.

O ise sabah servise atlar atlamaz sorardı "Duygu şehit var duydun mu?" Acizlikten küfretmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Sorunlar tamamen denetimsizken şuncacık moralimizi ne diye bunlara harcıyorduk? Üstelik sınava girmeden hemen önce yapıyorduk bunu. Tembel öğrenci takımından olduğumuz nasıl da belliydi? Oysa Mali bile harıl harıl çalışıyordu.

"Haa, bana en kötü işkenceyi söyleyecektin." dedim. Bir yanım istemese de bir yanım öğrenmek için can atıyordu onun anlattıklarını. "Ben buldum," diye atladı Cemre. "Bir canlıya Arabesk-rap dinletmekten daha kötü bir işkence yapılabilir mi? Ha ha ha." "Kendi fikrin değil bu," dedi Hatice. "Hep oradan buradan alıntı laflar! Söylesene arabesk-rapin neresi kötü?" "Kafa ütülüyor." "Bu da alıntı."

Evet, bu düşünceler bana aitti. "Ne o, yoksa arbesk-rapmi dinliyorsun?" dedi Cemre. "Hayır, Ceza'nın deyişiyle: Arabesk ile rapi karıştırıp bir şeyler yapıyorlar. Tarzım değil, dinlemiyorum." Güldü. "Adam arabesk-rap bile demiyor! Kişi hoşuna ne giderse onu dinler. Meşrebiniz farklıdır, sen bir parçadan için 'Bunu sevmeyen ne tarafıyla dinliyor acaba?' derken bir başkası 'Bunu seven neresiyle dinledi acaba?' der. Hoşuna gittiyse dinle, gitmediyse dinleme kardeşim, ne karıştırıyorsun bi tarafı!"

Hatice'nin sözünü esirgememesini severdim. Doğru olduğuna inandığı şeyi karşısındaki kim olursa olsun sonuna dek savunurdu. Sonuna dek yani karşısındaki kabullenene, susana veya sinirden çıkıp gidene dek. Şimdide bilmeden bana laf sokuyordu. Çünkü bunlar benim düşüncelerimdi. Susmayı tercih ettim, Cemre'de 'Ama bunları Duygu söylemişti.' diye topu bana atmak yerine susmayı tercih etti.

Şişe ÇevirmeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin