***# OY VE YORUM DEĞİL, GERÇEK BİR OKUYUCU İSTİYORUM. GERÇEK BİR OKUYUCU BU KİTABIN OY VERİLMEDEN VE YORUM YAPILMADAN GEÇİLMEYECEĞİNİ BİLİR ZATEN.
SEN! EĞER OKUDUĞUNU YARGILAMAYAN, OKUDUĞUNU DÜŞÜNMEDEN YUTAN BİRİYSEN VE BU KİTABI SONUNA KADAR OKUMAYACAKSAN OKUMAYA HİÇ BAŞLAMA. ÇÜNKÜ FİKİR DEĞİŞİKLİKLERİ VAR VE YARIM YAMALAK OKUMAN BANA DA SANA DA ZARAR VEREBİLİR.
EĞER BU İSTEDİKLERİM SEN DE VARSA YANİ WATTPAD'İN NADİR ÜYELERİNDEN İSEN BUYUR, İYİ OKUMALAR... #***
"Yani," diye devam etti. "Sudan buza ısı akışı olur, sıcaklık akışı olmaz." "O halde D şıkkı." dedim çok büyük bir iş yapmışım gibi. D şıkkını işaretleyip, kitabı kapattı. "Hadi biraz dinlenelim aşkım." Arkama yaslandım. Gözlerimi kamelyanın yazılarına diktim. "Tuba, 05..., bunu okuyan..."
Burada çalışmayı tercih ederek çok iyi yapmıştık. Annem gerçekten ders çalışacağımı duyunca sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı. Biraz da şüphelenmiş, "Burada çalışacaksınız, değil mi?" diye sormuştu. Annemin ikide bir bizi kontrol etmeye gelmesi hiç işime gelmezdi. Bir de Funda hevesle "Ben sizi çalıştırırım." deyince kesin kararımı vermiştim. Evde çalışamazdık. "Bize gel." demişti Salih. Ama annem buna razı olmazdı.
"Bugün hava güzel aşkım, kamelya da çalışalım." diye en iyi çözümü bulmuştum. Gözlerimi "Aşkım, kimyada çok iyisin." diyen Salih'e çevirdim. "Bir kere okumayla anlıyorsun, neden kimyayı seçtin?" "Okullar yaklaştı ya." diye geveledim. "Şşş, annem söyledi değil mi?" "Nereden biliyorsun?" Omuz silkti. "Anladım." Gene yalanımı yakalamıştı. Ama ne diyebilirdim ki Salih?" dedim masumca. "Annen dedi diyemezdim ya."
Aklım dün akşama gitti. Koşarak odama girmiştim ve Salih'in son gönderdiği mesajı açıp okumuştum.
<Afiyet olsun, 'Hem bu dünyada hem
öteki dünyada ne bedenine ne de
ruhuna hiçbir kötülük dokunmasın.'
demek. Sadece yemekle bağdaştırılması
yanlış değil mi sence?>
Ne cevap verecektim Salih'e? Aradan uzun bir zaman geçmemiş gibi mesaj yazamazdım herhalde. 'Seni tamamen unutmuşum.' da diyemezdim. Gözlerimi ekrana dikip bir bahane uydurmaya çalışmıştım.
Aklımdan bin türlü yalan uydurmuş, sonra vazgeçip Salih'e telefon açmıştım ve Kürşat meselesini doğruca anlatmıştım. Tabi Ziya'yla grubunun adını anmadan anlatmıştım. "Kürşat'ı tanıyorum." demişti Salih. "Ziyalarla takılan tek aklıselim. Herkesle anlaşmasını bilir. Eğer anlaşmadığı birisi varsa haksız olan kesinlikle karşıdakidir."
Benim düşüncelerimi aynıyla söylüyordu. Kürşat okulda sağcısıyla-solcusuyla, dinlisiyle-dinsiziyle, Türk'üyle- Kürt'üyle anlaşırdı. Ziyalarla takılması bu nedenle bana şaşırtıcı gelmemişti.
"Bak eğer baban burs vermeyecek olursa, babama anlatırım ve babam halleder." diye devam etmişti Salih. "Anlıyorum," demiştim. "Ama babamın burs ermemesi için bir sebep yok ki, mutlaka verecektir."
"Kimyan çok mu kötü?" diye sordum Salih'e. "Kimya da dershanenin ikincisiyim." diye cevap verdi. "Annem birinci olmamı istiyor. İkinci olmak bana yakışmıyormuş." Ah şu her zaman daha iyisini isteyen ebeveynler...
Kendimi düşündüm. Sekizinci sınıfta senenin yarısını okulu asarak, diğer yarısını da saçlarımın altına sakladığım kulaklıktan müzik dinlerken ders dinliyor gibi yaparak geçirmiştim. Yazılılarda ise tüm sınıf sıra altından birbirimize mesaj atarak kopya vermiştik. Her defasında toplu mesaj gönderiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişe Çevirmece
Non-FictionDuygu; Hiçbir karakter Basit bir oyunun kimi zaman sevince, kimi zaman hayrete, kimi zaman acıya, kimi zaman aşka, kimi zaman çıkışa, kimi zaman çıkmaza sürüklediği hayatın girdabında kaybolan bu sıra dışı karakter kadar orijinal, mükemmel...