XIX. BÖLÜM

17 5 4
                                    

***# OY VE YORUM DEĞİL, GERÇEK BİR OKUYUCU İSTİYORUM. GERÇEK BİR OKUYUCU BU KİTABIN OY VERİLMEDEN VE YORUM YAPILMADAN GEÇİLMEYECEĞİNİ BİLİR ZATEN.

SEN! EĞER OKUDUĞUNU YARGILAMAYAN, OKUDUĞUNU DÜŞÜNMEDEN YUTAN BİRİYSEN VE BU KİTABI SONUNA KADAR OKUMAYACAKSAN OKUMAYA HİÇ BAŞLAMA. ÇÜNKÜ FİKİR DEĞİŞİKLİKLERİ VAR VE YARIM YAMALAK OKUMAN BANA DA SANA DA ZARAR VEREBİLİR.

EĞER BU İSTEDİKLERİM SEN DE VARSA YANİ WATTPAD'İN NADİR ÜYELERİNDEN İSEN BUYUR, İYİ OKUMALAR... #***

"İşte böyle." diye bitirdim hikâyemi soğuktan donmasınlar diye içeri aldığım kaktüslerimi incelerken. Niye büyümeleri durmuştu? "Hiç aklına gelir miydi bu 'Aşka açılan yollardan biri' kalıbındaki olayın başına geleceği?" dedi telefonun karşısındaki Hatice. "Kötü şahsiyet kızı köşeye sıkıştırır, kahraman son anda ortaya çıkar, kötü şahsı devirerek kızı kurtarır."

"Bu çok farklı," dedim. "O hikâyenin sonunda kötü adam gider, kız ve kahraman baş başa kalır. O sırada aşk başlar. Birde şuna bak: Kahramanla kız birbirine girer, kahraman gider ve kötü adamla kız tekrar baş başa kalır!"

Kahkahalarla güldü Hatice. "Haklısın. Bakma sen o kâğıda dökülenlere, filme çekilenlere. Hiçbiri gerçeği yansıtmaz, yansıtamaz. Hiçbiri gerçek kadar orijinal, mükemmel ve kusurlu olamaz. Hiçbir karakter gerçekteki gibi iyimser, kötümser, karamsar, kararsız, tutarsız, öfkeli, şüpheci, erteleyici, vesaire vesaire olamaz." Hep benim kötü taraflarımı saymıştı. Bilerek mi, bilmeyerek mi?

"Bilemiyorum artık. Mali hakkında ne düşünüyorsun?" "Şikâyet et, attır okuldan." dedi kararlı bir ses tonuyla. "Bu olayı senden başkasının duymasını istemiyorum Hatice." Biraz sessiz kaldıktan sonra "Bundan yaklaşık yirmi-yirmi beş yıl evvel," diye başladı.

"Köyümüzde bir adam varmış. Traktörüyle köylünün harmanını kaldırırmış. İşini yaptığı adamın kızını, karısını bir şekilde denk getirip tecavüz ediyormuş. Bu bir fırsat bulup üzerine gittiği bir kız evdeki tüfekle onu vurana kadar sürmüş. Bundan sonra bir adam gelip bu namussuzu sormuş, öldüğünü söylemişler. Adam 'Eğer ölmeseymiş ben öldürecektim onu, kızımı hamile bırakmış.' demiş."

Lafı nereye vardıracağını kestirebiliyordum. "Eğer ilk kirlettiği kız başına geleni saklamayacak, ortaya çıkaracak olsaydı ondan sonraki kızları lekeleyebilir miydi bu pezevenk? Peki ya ilk kız sakladığı için kendinden sonrakilerden sorumlu değil midir?"

Benden Mali'yi açığa çıkarmamı istiyordu. Okulun bu olayı duyması durumunda olacakları düşündüm. Mali bana dokunmamıştı ama tüm okulun öğrendiği şu olacaktı: Mali Duygu'yu hamile bırakmış. Herkesin ben yanlarından geçerken susup beni dikkatle bana bakmasına, 'Aldırmışlar mı?', 'Evlenecekler mi?' diye fısıldaşmasına nasıl katlanacaktım?

"Ahmet'ten yediği dayakla akıllanacağını umuyorum. Hem abdesthanede çok laf soktum ona." "Duygu sen bilmez misin Mali'yi? O bir şeyi istedi mi ondan, onu elde edene dek veya ölene dek vazgeçmez. Her neyse, dilerim dediğin olur." Israr etmemesi rahatlatmıştı beni.

Saksıların yanından uzaklaştım, armut koltuğa oturdum. "Ya Ahmet?" "Onun zannının doğru olduğunu düşünecek olursan saçmaladığının farkına varırsın. Bir düşünsene, sen Mali'ye nazlanmışsın, Ahmet'te yanlış anlayıp sizi ayırmış, sonra yanlış yaptığını anlamış. Bu noktada sana çatmasında bir gariplik var. Arızalı bu çocuk, nasıl Mali'ye haksızlık yaptığını düşünüyorsa sana da haksızlık yaptığını düşünmeli. 'Ülen münafık, adamı çekecek bir yer bulamadın da Allah'ın evini mi buldun?' diye kızsaymış daha mantıklı olurmuş."

Şişe ÇevirmeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin