Bölüm 14

11K 856 14
                                    

"Gerçek şu ki havaalanları düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür ve hastane duvarları da cami duvarlarından daha fazla inanan..."*

☆☆☆

Genç kadın öğle vakti havalimanında bavulunu teslim etmiş ailesiyle beraber uçağın kalkış saatinin gelmesini bekliyordu. Annesi sürekli kızını kendi boyuna çekiştirip yüzünü gözünü öpüyor, babasıysa ağlamamak için hiç kızıyla gözgöze gelmiyordu.

"Eh be abla! Sonunda gidiyorsun demek! Keşke ben de sizinle yaşarken gitseydin, şu odana bir yerleşemedim!"

"Mecburi hizmetimi savdığım için içinde kaldı değil mi?"

"Hiç de bile!"

Sare, kardeşi Yekta'ya dönerek dil çıkardı. Kendisinden üç yaş küçük kardeşi Yekta iki sene önce evlenmişti. Sare TUS(Tıpta Uzmanlık Sınavı)'u kazanıp da uzmanlığına başlayınca mecburi hizmetini erteletmiş bu yüzden evden hiç ayrılmamıştı. Yekta evlenmeden hemen önce hastanenin yanına taşınmıştı ama nöbet ertesileri ya da haftasonlarını hep ailesinin yanında geçiriyordu. Bu yüzden de Yekta düşlediği gibi, ablasının odasına hiçbir zaman yerleşememişti.

Kardeşi Yekta aynı Sare gibi tez canlıydı. Arslan'dan haberi olsa gidip yapışırdı yakasına... Kim olduğunu umursamaz ablasını üzdüğü için bir güzel döverdi onu. Yapmadığı şey değildi sonuçta... Ne kadar birbirleriyle dalga da geçseler Yekta, Sare'nin tek damla gözyaşına katlanamazdı. Bu yüzden Sare ağzını açmamıştı. En az Arslan kadar iriyarı olan kardeşinin Arslan'a iyi bir rakip olacağını bilse de Yekta'nın dayak yeme olasılığını yabana atamazdı. Kendi kendini azarladı Sare. Arslan'ın dayak yemesi umrunda değil miydi?

"Çok komiksin Yekta! Kim dedi sana evlen diye? Zavallı Sude'min de hayatını cehenneme çeviriyorsun zaten."

Yekta ablasına bakıp yüzünü buruşturdu. Karısını hatırlayınca endişelenmişti.

"Abla, Sude demişken, bu ara çok sancısı oluyor. Normal mi ya?"

"Normal tabi oğlum! Kadın sekiz aylık hamile... Oy oy endişelenirmiş karısı için de! Kıyamam..."

Sare uzanıp Yekta'nın yanaklarını sıkmaya çalışırken Yekta'nın ondan çocuk gibi kaçmasına güldü.

"Abla doğuma geleceksin değil mi?"

"Bu da soru mu? Tabi ki geleceğim. Biricik yeğenimi görmemem mümkün mü?"

Uçağın son uyarısı da yapılınca Sare ayağa kalkıp gişeye gitti. Peşinde de ailesi... Annesi artık hüngür hüngür ağlıyor, babasıysa çaktırmamaya çalışarak gözlerini siliyordu. Yekta da zaten tık yoktu! Hain kardeşi pişmiş kelle gibi sırıtıyordu sadece...

"Abla! Bak oralardan bir Hans bulup da getirme ona göre. Alırım paçasını aşağı!"

Sare Yekta'ya bakıp bir kahkaha kopardı. Dediğini yapacağına şüphesi yoktu! Kardeşine sarılırken onun da kendisini kolunun altına alması kendisini güvende hissettirmişti.

"Sen benimle uğraşacağına gidip çizim falan yapsana! Koskoca mimar adam eşkiya mı oldu başımıza?

"Ablamız için eşkıya da oluruz gerekirse."

Sare kıkırdayıp kafasını iki yana salladı ve sımsıkı sarıldı ailesine. Pasaport kontrolünden geçerken gözleri istemsizce kapıya dönüyordu. Arslan'ı arıyordu yüreği... Beyni ne kadar incindiğini hatırlatıyor, artık geri dönüşü olmadığını haykırıyordu ama kalbi sürekli kapıya dönüktü işte. Uçağına doğru giderken acıyan yüreğine elini bastırıp kendi kendine mırıldandı.

Hatırla Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin