Bölüm 13

10.9K 872 11
                                    

"Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir, derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni..."-Cemal Süreya

☆☆☆

"Hocam, teklifiniz hala geçerli mi? Almanya konusunda."

"Sonunda aklın başına geldi demek. Evet hala geçerli. Gideceksen hemen yola çıkmalısın."

"Bana uygundur hocam. Hemen bugün gidebilirim."

Doktor Cemil bey kızın çökmüş göz altlarını ve düşmüş omuzlarını inceleyip gördüklerinden memnun olmadı.

"Sare, kızım... Daha bugün hastanede darp edildin. Şimdi karşıma geçmiş 'şimdi giderim' diyorsun. Bir ay önce 'asla gitmem' diyordun. Neler olduğunu anlatmak ister misin?"

Sare dolan gözleriyle hocasına bakıp içini boşaltmak, hüngür hüngür ağlamak istedi. Bu istek o kadar kuvvetli bir şekilde çarpmıştı ki kendisini, konuşmadan önce dudaklarını ısırıp birkaç defa yutkunmak zorunda kaldı. Ağlamayacaktı... Sevdiği adam bile artık ona katlanamıyorken hocası neden katlanma zahmetine girsindi ki?!

"Hayır, hocam. Üstesinden gelemeyeceğim bir şey değil. Öyleyse ben bu geceye bilet alıyorum?"

Cemil bey umutsuzca kafasını iki yana sallarken söylendi.

"Peki. Sen bilirsin kızım. Şimdi git ama biletini yarına al. Yaralısın o yüzden bir ay kadar, en azından düzenini oturtana kadar tatil yap. Ancak oraya gidersen iki yıldan önce dönemezsin ona göre. 'Ben yoruldum, sıkıldım, ülkemi özledim.' bu tip bahaneler sunmak yok... Sana çok güveniyorum. O yüzden direk senin ismini verdim. Öğrendiklerinle geri dönüp büyük işler başaracaksın. Yolun açık olsun evladım."

"Çok teşekkür ederim hocam. Güveninizi boşa çıkartmayacağım."

Sare gözleri dolu dolu hocasının elini minnetle sıkarken içinden yemin ediyordu. Orada yeni bir başlangıç yapacaktı. Kendisini mesleğine adayacaktı. Arslan, onun aşkını küçük görmüştü... Sevgisine inanmamıştı... Sare de adamın sevgisine inanmıyordu artık. Kendisini kandırılmış, hatta kullanılmış, bir o kadar da küçük düşmüş hissediyordu...

Sare, Arslan ile konuştuktan sonra hastaneye geri dönmüştü. Sonra da ağrıyan kaburgalarına rağmen ailesinin evine doğru yola koyuldu. Annesi sürekli onu arıyor, neden uzun zamandır eve uğramadığını soruyordu. Ailesine ihtiyacı vardı... Onların sevgisine sarılmak istiyordu. Eve kadar hem hissettiği fiziksel acıdan hem de ruhunun kıskacından dolayı ağlamıştı. Ailesine hastanede başına gelenleri anlatmış ama Arslan'dan bahsedememişti bile. Hem ne diyecekti ki? Evlenecektik ama şimdi benden nefret ediyor, mu?

Yemek masasında annesi ve babasıyla oturmuş annesinin çevresinde dört dönmesini izliyordu. Ailesi o kadar endişelenmişti ki! Hele annesi karnını sevip sevip ağlamıştı. Babasıysa hiddetten hop oturup hop kalkmıştı. "Benim el bebek, gül bebek büyüttüğüm tek kızıma bunu nasıl yaparlar?!" diye söylenip durmuştu. Sare'yse onların ilgilerinin tadını çıkarıyordu. Keşke en başından gelseydi ailesinin yanına... Şimdi içi huzurla doluydu. Yarın Almanya'ya gideceğini söylediğinde ailesi onlardan uzak kalacağı için üzülse de her zamanki gibi onunla gurur duyduklarını belli etmişlerdi. Her ne olursa olsun yanındalardı ve bu Sare'ye pahabiçilemez bir güven duygusu veriyordu. Acaba Arslan çok üzüldüğünde nereye gidiyordu? Ailesi hayatta değildi, yakın olduğu bir akrabası da yoktu. Belki de Rüzgar Mirova'nın yanına gidiyordur, diye düşünse de bu düşünceden anında vazgeçti. Eğer Rüzgar Mirova'yla konuşmuş olsaydı çok sevdiği hocası onu mutlaka Arslan'a överdi. Rüzgar Mirova onun idolüydü, tıp fakültesindeyken... Karizması, iyi ders anlatışı ve mesleğe duyduğu sevgisiyle bütün öğrencileri büyülüyordu. Hele Sare'yle olan diyalogları bambaşkaydı... Nasıl tanıştıkları aklına gelince gülümsemeden edemedi. Rüzgar hocası ona doktorluğu sevdiren kişiydi. Arslan onun yanına gitmiş olamazdı. O zaman içindeki derdi nasıl atıyordu? Atabiliyor muydu? Sare'nin içi sıkıntıyla dolarken derin bir iç çekti. Arslan yapayalnızdı... Üstelik yüzündeki morlukları fark etmişti. Başına neler geldiğini çok merak ediyordu, ancak artık onu merak etme hakkı bile kalmamıştı... Gözleri yanarken annesinin önüne koyduğu çorbayı görünce bir damlanın gözünden akıp gitmesine engel olamadı.

Hatırla Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin