Bölüm 11

10.7K 815 60
                                    

"O beni herhalde sevmiş!
Oysa ben onu her halde sevmiştim."-Can Yücel

☆☆☆

Sare, Tuğçe'nin kucağına kafasını koymuş hüngür hüngür ağlarken arkadaşı çaresizce saçını okşuyordu.

"Geçecek Sare... Bu da geçecek... Çok yıprattın kendini..."

Sare, Tuğçe'ye dönüp haykırdı.

"Geçmesini isteyen mi var?! İstemiyorum geçmesini falan! Gebereyim acıdan istiyorum! Tamam mı?!"

İki arkadaşı da sessizliğe gömülürken evde sadece Sare'nin hıçkırıkları yankılanıyordu.

"Sare... Biz seni daha önce hiç ağlarken görmedik. Ne dediğimizi biliyor muyuz sanki? Çok kötü hissediyoruz hepimiz. Bizim yüzümüzden işler bu hale geldi."

Sare onları suçlamak istese de yapamıyordu. İçten içe Arslan'ı suçluyordu. Hani seven insan inanırdı? Kendisi de hatalıydı, tamam! Ama böyle bir tepkiyi beklemiyordu.

"Sizin suçunuz benden fazla değil. Suçlu aramıyorum ben. Arslan'ı çok üzdüm. Gerçekten çok ama çok fazla üzdüm. O kadar pişmanım ki..!"

Arslan onu kovduğundan beri iki gün geçmişti. Bu süre boyunca genç kadın kendini evine kapatmış sadece ağlamıştı. İçten içe Arslan'ın gelmesini beklemiş, mantıklı düşününce gerçekleri görebileceğini ummuştu. Ancak gelen giden sadece iki yakın arkadaşıydı. Az sonra Gülsüm'ün pişmanlıkla çıkan sesinden bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti. Gerçi bu günlerde hayatında hiçbir şey düz gitmiyordu ki!

"Sare, sana söylemem gereken bir şey var. Ben... ben onunla konuşmayı denedim. Yani şirkete gittim."

Sare kafasını hızla kaldırıp arkadaşına baktı.

"Eee... Ne dedi? İnandı mı sana? İkna oldu mu?"

"Maalesef hayır. Benim kim olduğumu anlayınca dinlemedi bile beni. Beni de yalancılıkla suçladı ve senin gönderdiğini söyledi. İnkar etmeye çalıştım... ama dinlemedi Sare."

Sare'nin yüzü her cümleyle beraber solmuştu ve bittiğinde kafası Tuğçe'nin kucağına geri düşmüştü. Yavaşça elini kaldırıp yüzük parmağındaki tek taşa baktı.

"Kızlar... Sanırım bunu geri vermem gerekiyor, değil mi?"

☆☆☆

Sare ertesi sabah elinde istifa mektubu ve şiş gözleriyle holdingten içeri girdi. Herkesin ona bakarak nefret dolu gözlerle fısıldaşması onu şaşırtmamıştı. Allah bilir, bu defa ne dedikodu dönüyordu hakkında?

En üst kata çıkıp Arslan'ın kapısına geldiğinde bu zamana kadar aralarının gayet iyi olduğunu düşündüğü asistanı kendisini bileğinden yakaladı.

"Sare hanım, giremezsiniz."

"Ne demek bu şimdi?"

"Arslan beyin kesin talimatı var. Sizi ve sizinle ilgisi olan hiçkimseyi görmek istemediğini söyledi."

Sare bileğini kadının elinden kurtarırken omzunu dikleştirdi. Evet, Arslan'ı kırmış olabilirdi ama tüm suçu üstlenmeyecekti. Kırdığından fazla kırılmıştı zaten!

"İstifa mektubumu verip çıkacağım."

"Sare hanım... Durun. Arslan bey... Arslan bey iyi değil. Kavga ettiğiniz günden beri kendinde değil gibi. İşe geliyor ve her zamankinden daha fazla çalışıyor ama çok yorgun. Lütfen, onu daha fazla yıpratmayın."

Hatırla Beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin