-19-

8.2K 157 13
                                    

19. Bölüm

Boğuluyordum.

Hiçbir zaman acının bu kadar kötü hissettirdiğine tanık olmamıştım. Şimdiyse tek hissedebildiğim acıydı.

Geçen son bir ayım büyük bir boşluktan oluşuyordu. Yok olmuştum, geriye kalan her şey büyük bir enkazın altındaydı ve ben oraya ulaşmak için çabalamıyordum bile. Siyahın en kapalı halinin içindeydim.

Her gün Ömür'e bakmamaya çalışmak beni öldürüyordu. Bir zamanlar taptığım dudakları şimdi başka insanların dudaklarıyla buluştuğunu bilmek beni öldürüyordu. Umrumda değilmiş gibi davranıp her gülümseyişimden sonra büyük bir boşluğa düşmek beni öldürüyordu.

Ömür'ün evimden gidişini izlemek zorunda kaldığım zamanki his beni en çok öldürendi. Benimle konuşmamıştı bile, öylece yerdeki eşyalarını almış ve diğerlerini de almaya geleceğini söyleyip gitmişti.

Bana bir açıklama yapmaya bile çalışmamıştı. Aşık olduğum kadın, sadece bana aşık değildi.

Düşüncelerimle boğuşurken aynı sayfayı belki de onuncu kez okumaya çalışmak için ilk satırlarda gözümü gezdirdim. Hiçbir şey anlayamıyordum, yaptığım her hareketin sonu tekrar o günde dönüyordu.

Parmağımı kelimelerin üzerine koyup okumayı denedim, sadece kitabın beni biraz da olsun düşüncelerimden uzaklaştırmasını dileyerek. Değişmedi, kitabı sertçe kapatıp masada benden uzağa sürükledim.

Çıkardığı ses irkilmeme sebep olurken çantamı aldım ve içine eşyalarımı doldurup sırtıma taktım. Sınıftan çıkmam lazımdı, bugün düşüncelerim her zamankinden daha fazla sinir bozucuydu ve ben buna katlanamıyordum.

Sınıftaki birkaç kişi bakışlarını üzerimde gezdirirken umursamamaya çalışarak sınıftan çıktım. İnsanlardan fazlasıyla uzaklaşmıştım, zaten hiçbir zaman onlarla yeterince bağ kuramamışken şimdi olmayan bir şeyi daha fazla yok etmiştim.

Ömür'ü görüyordum, birileriyle geziniyordu ama çoğu zaman sadece bir anlığına göz göze geliyorduk. Belki de gözlerimi insanların gözlerine odaklamalıydım ama bunu yapmak benim için zaten zor bir şeydi, ayakkabılarımı izleyerek yürümeyi insanların suratlarını görmeye tercih ediyordum.

Kapıyı açarken güneşi suratımda hissetmemle gözlerimi biraz kıstım. İnsanların çoğu dışardaydı, kendi hallerinde geziniyorlar ve bir şeylere gülüyorlardı. Onların yanından geçmek için hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Yüksek sesli kahkahalar ve parlak güneş beni canlı hissettirmeye yetmiyordu, Ömür yanımdayken hissettiğim gibi değildi.

Hızlı adımlarıma odaklandığım sırada arkamdan birisinin ismimi seslenmesiyle irkildim. Yüksek sesler beni canlı hissettirmemekle kalmıyor, fazlasıyla korkutuyordu.

Arkamı döndüğümde gördüğüm tanıdık bedenle öylece orada kaldım. Kalbim sanki tekrar kan pompalamaya başlamış gibi canımı yakarcasına göğüs bölgeme baskı yapıyordu.

Giydiği pembe kısa üst ve mavi kot pantolonuyla yanıma yaklaşırken gözlerimin kocaman açıldığını hissedebiliyordum.

Tanıdık suratı bana ancak bu kadar yabancı gelebilirdi.

"Derin?" kaşları yavaşça çatılırken ben öylece ona bakıyordum. Cevap vermem, sanki hiçbir şey olmamış gibi onunla konuşmam gerekiyordu ama ben orada öylece ona bakmaya devam ettim. Onunla konuşmak istemiyordum, sadece buradan biran önce gitmek ve sanki hiç adımı seslendiğini duymamış gibi davranmak istiyordum.

Onunla konuşmak en son istediğim şeydi.

Omzumda duran çantamı hafif bir şekilde düzeltip ona baktım. Karşımdaydı, düz çizgi halini almış kırmızı dudakları, büyük kahverengi gözleri... Hepsi karşımdaydı.

Kendi kendime bunun beklediğim an olduğunu söyledim. Günlerdir beklediğin an buydu işte, ağzına geleni söyle ve onun kalbini yarala. Sonsuza kadar unutamayacağı bir şekilde ona nefret sözcükleri sıralayıp ona siktir olup gitmesini söyle.

Hiçbir şey yapamadım.

"Derin, iyi misin?"

Kaşlarım çatılırken cevap vermem gerektiğini biliyordum. "Evet." dedim hızla ve bir anlığına sesimin nasıl bu kadar inandırıcı çıkabildiğine şaşırdım. İyi kelimesinin yakınından bile geçemediğim geceleri düşündüğümde vücudumda açtığım yaralar bir anlığına sızladı.

Yüzümü bir süreliğine inceledi, belirginleşmiş elmacık kemiklerimden gözlerini ayırmadan sadece bana baktı. "Bir şey mi oldu?" bakışlarından rahatsız olmaya başladığımı hissediyordum.

Sanki bir yabancı gibi davranıyordu. "İyi olduğuna emin misin?" tanıdık sesi kulağımı doldururken içimde bir fırtınanın koptuğunu hissettim. Kısa süreli ama canımı yakan bir fırtınaydı.

Ona kollarımdaki, karnımdaki ve bacağımdaki her gece açtığım çizikleri göstermek istedim, belki de gerçekten iyi olmadığımı o zaman anlayabilecekti. Şuan ise sadece iyi olduğumu söyleyip gidecektim çünkü onun yanında bir süre daha durmak, intihardan farksızdı.

Kafamı evet anlamında salladım ama yüzümde hiçbir güven verici ifade belirmedi.

Yutkundum, yutkunuşum sessizliği doldurdu. Arkamı hızla dönüp yürümeye başladım, bir anlığına peşimden gelip beni kolumdan sıkıca tutarak kendine çekmesini ve dudaklarıma yapışmasını istedim. Belki de sonra kulağıma eğilip sıcak nefesiyle özür dilemesini, ikimizin de gözleri kapalıyken hissedeceğini bilerek kafamı onaylar biçimde sallamak istedim.

Bu sefer yavaşça yürüdüm. Sadece bir şey söylemesini ve benim de arkama dönüp ona cevap vermemi isteyerek.

Tanıdık sesi kulağımı doldururken vücuduma bir elektrik dalgası yayıldı. Arkamı dönüp ona baktım. Kaşları yukarı kalkmış, güneşin altında çilleri hiç olmadığı kadar belirgindi.

"Olanları konuşabiliriz." dedi tekrar gitmemden korkan bir tavırla.

Ona baktıkça beni daha çok içine çekiyordu ve bense ondan kurtulmaya çalışıyordum. "Konuşacak bir şey yok." bu sefer gitmedim. Sadece ona baktım, bana son bir ayımı nasıl yaşattığını görmesi için sadece ona baktım.

Kahverengileri yeşillerimle her buluştuğunda kalbimdeki acı biraz daha büyüyordu. Yanıma yaklaşırken de öyle oldu, kaçmak istedim ama yapamadım. Belki de sadece yanıma gelmesini istedim.

Ellerini yüzüme koyup beni kendisine biraz daha yaklaştırırken dokunuşuyla ürperdim. Kaçamıyordum, ondan uzaklaşmak istemiyordum. Beni daha derine çekmesini ve onun içinde boğulmak istiyordum.

Sıcak nefesini dudaklarımda hissederken onu ne kadar özlediğimi fark ettim. "Derin, konuşacağız." dedi fısıltıyla ve dudaklarını benimkilere yaklaştırdı.

"İnsanlar görecek." onun gibi fısıldadığımda gözlerim çoktan kapanmıştı. Aynı cinsiyetten iki insanın dudaklarının bu kadar yakın mesafede durması hoş karşılanmayabilirdi.

Bizim için bu evrendeki en güzel his olsa bile.

Elleri suratımdan aşağı kayarken gözlerimi açtım. Ona aşıktım, bundan asla çekinmiyordum. Ama bana yaptığı şeyi nasıl unutabileceğimi bilmiyordum, o hala hangi cinsiyeti seveceğine bile karar verememişti.

İçimden bir ses bu sefer de beni bazı şeylerden emin olmak için kullanacağını söylüyordu, ama ondan kaçamayacağımı da deli gibi biliyordum.

Gözlerini gözlerimden bir an olsun bile ayırmadı, "Benimle gel." Bakışlarımı dudaklarına indirdim. Onu öpmek, bir aydır ona olan nefretim sanki ona olan özlemimmiş gibi onu öpmek istiyordum.

Ama tek yapabildiğim kafamı onayladığımı belli edercesine sallamaktı.

LEZB || GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin