Bölüm 10

355 53 48
                                    

*Bu olaydan sonra, yol boyunca arabada çıt çıkmadı. Diana ve Sam aynadan bile göz göze gelmediler. Diana Dean'ın omzunda tatlı bir uyku çekerken, Dean yine tetikteydi. Birkaç saat sonra Diana keskin bir fren sesiyle açtı gözlerini. Sonrasındaki acıyla daha da uyanmış oldu. Sam dalmış olacak ki, nerdeyse kaza yapıyorlardı. Sertçe durdu ve kendini dışarı attı. Tabii arkasından herkes de indi. Son anda o kocaman kamyonu görmeseydi, hepsi ezilecekti. Kaçınılmazdı...

Dean: Hey, iyi misin adamım?

Sam: Evet, iyiyim.

Bobby: Ne oldu öyle?

Sam: Ah, bilmiyorum bende. Sanırım çok yoruldum.

Dean: En iyisi biraz dinlenmek. Herkes iyi değil mi?

Diana: Ben iyiyim.

Bobby: Bende de bir sorun yok.

*Sürüşü Bobby devraldı. Yola çıktıklarından sadece birkaç dakika sonra Sam uyumuştu. Dean da uyumak üzereydi ama hala direniyordu. Diana, gözlerini kayıp giden yola odaklamıştı. Hafiften yağan yağmur ve yoldaki sırayla geçen ışıklar, yüzüne masum bir anlam kazandırıyordu. Dean bir süre onu öyle izledi.

Dean: Ne düşündüğünü biliyorum.

Diana: Öyle mi dersin?

Dean: Çok fazla anı var değil mi?

Diana: Tahmin ettiğnden daha çok.

Dean: Bir zaman sonra alışmayı öğreniyor insan. İçine atıp, maskeni takıyorsun ve etrafındakiler de sen iyiymişsin gibi devam ediyorlar.

Diana: Aynen öyle. Ama derinde bir yerlerde herkes sahte olduğunu biliyor. Sadece bunu söylemeye ve kabullenmeye cesaretleri yok.

Dean: Biliyor musun? Çocukluğuma ait hiçbir anım yok. Sanki hiç çocuk olmamışım gibi. Bu yüzden Sammy'yi hep uzak tutmaya çalıştım. Çocuk olduğunu bilsin istedim ama, avcıysan eğer böyle bir imkanın pek olmuyor. Sam'in de normal bir çocuk olduğu söylenemezdi zaten. Hep sorular sorardı. ''Babam nerede? Neden sürekli yollardayız? Annem hakkında neden konuşmuyoruz?'' Susması için yalvardığımı hatırlıyorum. Beni hiç dinlemezdi.

Diana: Yedisinde ne ise, yetmişinde de o... diye bir söz vardır.

Dean: Aslında çok iyidir. Yani onun kalbi çok yumuşaktır. Asi olan benimdir. Kırarım, yıkarım, sorumsuzumdur, acımasızımdır...

Diana: Bana kendini mi anlatıyorsun? Dean, seni kendinden daha iyi tanıyorum ben. O söylediklerinin hiçbiri değilsin sen. Sadece sana öğretileni, yapmak zorunda olduğun şeyi yaparken benliğnin önüne bir set koyuyorsun o kadar. İşini bitirip, yine günü kurtardıktan sonra da, sevgili dostun Jack'le pişmanlık seansı başlıyor. Dibini görene kadar...

Dean: Bir daha sana bir şey sormayacağım.

Diana: Duyacaklarından korkuyorsun da o yüzden.

Dean: Beni bilirsin, açık sözlüyüm ve senin aksine korkak değilim.

Diana: Neden böyle söyledin şimdi?

*Dean parmağının ucuyla, Diana'nın aşağı eğdiği yüzünü yukarı kaldırıp kendine çevirdi. Gördü ki, o gözler buğulanmıştı. Şimşekler çakıyordu ve her an yağmur yağabilirdi. Rahatsızca kıpırdanıp, ona biraz daha yaklaştı. Sanki daha yakın olabilirmiş gibi... Şimdi kalp atışlarını duyabilecek kadar yakınındaydı.

Dean: Gözlerinin ardındaki o acıyı bilmek istiyorum. Nedir canını bu kadar acıtan? Kendine işkence ediyorsun.

Diana: O kadar kolay değil.

RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin