Diana odanın kapısını sessizce aralayıp içeri girdi, Dean bir bebek misali uyuyordu. Yastığı başıyla kolunun arasına destek koymuş, diğerini de yumruk misali sıkmıştı.
Kabus mu görüyordu yoksa?
Diana düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Dean her zaman tetikteydi işte.
Uyurken bile...
Kıyafetlerini çıkarmadan yatağa girdi, Dean'ın sırtına doğru yanaştı ve elini hafifçe tişörtünün altına saldı. Pürüzsüz tenini ve sert kaslarını hissediyordu. Sanki biraz daha fazla olabilirmiş gibi, kendini iyice Dean'ın bedenine yaklaştırdı ve bacağını onun iki bacağının arasına sıkıştırdı. Dean'ın eli bir anda o soğuk eli kavradığında Diana gülümsedi.
Nefesi Dean'ın ensesine çarpıyor, ürpermesine sebep oluyordu. İstemsizce gülümsedi Dean. Gözlerini binbir zorlukla açmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Diana'nın kendininkine tezat soğuk ellerini ısıtmak için biraz daha avuçladı.
Dean: Üşümüşsün.
Diana: Sorun değil, senin ateşin ikimizi de yakar bebeğim.
Sesi fısıltıdan da az çıkıyor gibi geldi Diana'ya. Ama onu anlamak için söyledilerini duymasına gerek yoktu.
Diana: Buradayım bebeğim, uyumaya devam et. Yarın yeni bir gün olacak, her şey yoluna girecek. Seni seviyorum...
Henüz uyuyalı birkaç saat olmuştu ki, odadaki hareketlenme ile açtı gözlerini. İçeride biri vardı. Gözlerini açar açmaz Damon'ın elini dudaklarına bastırdığını gördü. Yavaşça yanına yaklaştı Damon, o karanlıkta bile mavi birer elmas gibi parlayan güzel gözleri seçilebiliyordu.
Diana: Bir şey mi oldu? Saat kaç?
Damon: Biraz erken, üzgünüm. Sana göstermek istediğim bir şey var, hazırlanabilir misin?
Diana: Tabii, sorun değil. Bana on dakika ver.
Sessizce kapıyı kapatıp çıktı Damon. Diana ne yapmak istediğini anlamamıştı ama ''Ha iki saat önce, ha iki saat sonra'' diye düşündü. Nasılsa yakında sonsuz bir uykuya dalacaktı. Ayrıca Damon'ı böyle bir şey için geri çevirmek çok büyük bir kabalık olurdu.
Yavaş hareketlerle kalktı ve Dean'ı uyandırmamak için çaba sarf ederek çabucak giyindi. Birkaç dakika sonra hazırdı. Dean'ın hafif sakalları çıkmış, oldukça seksi görünen yanağına belli belirsiz bir öpücük bıraktı gitmeden.
Merdivenleri küçük adımlarla inerken, Damon Diana'nın istediği elindeki şehir planlarını Sam'in görebileceği bir yere bırakıyordu.
Damon: İnsan olduğunu bilmesem ancak bir vampir bu kadar çabuk hazırlanır derdim.
Diana: Bekletmek istemediğim değerli bir dostsa vampir hzı benimle boy ölçüşemez.
Damon: Onur duydum leydim.
Bu tatlı cümleler, ikisinin de gününü aydınlatmaya yeterdi. Yazık ki, günün sonu sadece kırmızıya boyanacaktı. Kötü düşünceleri kafasından attı ve Damon'a gülümseyerek kendisine uzattığı koluna girdi Diana.
Dışarıda hava şafağa yaklaşmak üzereydi, gökyüzü kızıl-mavi-gri tonlarda adeta dans ediyordu. Etrafta yeni uyanan doğanın binbir çeşit kokusu insana kendisini yaşıyor hissettiriyordu. Diana gözlerini açtığında yüzündeki gülümsemeyi Damon görüyordu sadece, gözlerindeki mağrur ifadeyi gizleyemedi.
Dile getirmesine izin vermedi Diana, anlamıştı ama konuşurlarsa gözyaşlarını tutamayacağını biliyordu. Ağır adımlarla ormanın karanlığına gömüldüler birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)
FanfictionKader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz? Peki herşey sizin elinizdeyse, ya da ne kadar karşı koysan da engelleyemezsen? Tüm insanlığın iyiliği için yaşaman gerekiyorsa, masum biri...