Dean Castiel'ın da önerdiği gibi çalışmalara başlamıştı. Şimdi ilk işi, ÖLÜM'le görüşmek olacaktı. Daha önceden yaptığı büyüyü denemişti ama bu sefer nedense ÖLÜM gelmemişti. Sonuçta Dean'ın elinde tek bir çare kalıyordu; Ölmek...
Birkaç dakikalığına ölüp; ÖLÜM'ü bulup ondan yardım isteyecekti.
Dean: Bana öyle bakma Sammy!
Sam: Dean, ölmekten bahsediyoruz burada. Ya bir sorun çıkarsa, ya geri dönemezsen?
Dean: Döneceğimi biliyorsun.
Sam: Hadi ama, bir kez olsun mantıklı düşün. Diana'yı kurtaracak planım var derken bunu kastettiğini bilseydim yanında olmazdım.
Dean: Daha önce de yaptım Sam, sorun çıkmayacak. Bunu ona borçluyum. Borçluyuz.
Sam: Haklısın, Diana yaşamalı ama senin tehlikede olacağın bir yolla değil. Biraz daha düşünelim. Belki Cass gelir ve bize bir ip ucu verir.
Bobby: Sam haklı evlat, bu gerçekten tehlikeli. Seni öldürmek isteyen onca şey var. Bunu öğrenirlerse ölü kalman için her şeyi yaparlar.
Dean: Biliyorum Bobby, o yüzden sessiz halletmeliyiz.
Sam: Başka birimiz yapsak? Mesela ben.
Dean: Olmaz Sam, bu benim görevim. Biliyorum gerçekten tehlikeli ama mecburum. Zaten onu paramparça ettim, kalbini kırdım, bir de ölmesini izleyemem. Anlıyor musun? Yerimde olsan sen de aynı şeyi yapardın Sam, adım gibi biliyorum.
Sam: Daha ne söyleyebilirim bilmiyorum.
Dean: Hiçbir şey.
Sam: Bu işi kim yapacak?
Dean: Daha önce kim yaptıysa o, yani Dr. Robert...
Sam: Harika!
Dean: Biliyorum. Umarım hemşiresini değiştirmiştir.
Sam: Haber yok değil mi?
Dean: Hayır. Telefonları cevap vermiyor, kanatlı dostumuzun da pek yardımı yok. Bekleyeceğiz, umarım iyidir.
Sam: Umarım. Dean seni affedecek. Bunu biliyorsun değil mi?
Dean: Diliyorum.
Ortam yine sessizliğe gömülmüştü. Sam'in endişeleri, Dean'ın çabaları ve Bobby'nin aklından geçenleri kimse anlayamazdı. İki gün olmuştu ama Diana'dan hala bir haber yoktu. Dean her yolu denemiş, bildiği tüm hilelere başvurmuştu ama bir türlü ona ulaşamamıştı.
Bu da hiç olmadığı kadar canını sıkmıştı onun.
Yapacağı şeyin farkındaydı. Ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu ama bunu yapmak zorunda hissediyordu. Aslında zorunluluktan çok, bunu gerçekten istiyordu. Kapıdan çıkıp gittiği andan beri aklından hiç çıkmamıştı.
Söyledikleri, bakışı, gözyaşları...
Hiç olmadığı kadar lanet etti kendine. Ona çok fazla tepki verdiğini kabul etmişti. Ama bunun nedeni onu seviyor olmasıydı. Ki, bunu kendine bile itiraf etmemişti daha. Ama aklı ve kalbi ona haykırıyordu. Neden korkuyordu bu kadar? Sebebi açıktı aslında. Kaybetmek...
Çünkü şu lanet hayatında kimi sevdiyse, değer verdiyse tek tek kaybetmişti. Hepsini gömmüş, listeye eklemişti. O listedekilerden birinin Diana olmasını istemiyordu artık. Kimse ölmesin istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)
FanfictionKader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz? Peki herşey sizin elinizdeyse, ya da ne kadar karşı koysan da engelleyemezsen? Tüm insanlığın iyiliği için yaşaman gerekiyorsa, masum biri...