Diana, ağır ağır ilerleyip odanın diğer ucundaki çantasını aldı ve içinden çıkardığı saman rengi bir parşömeni Castiel'a uzattı. Ritüel için gerekli tüm malzemeler yazılıydı ve kolay kolay bulunmayacak şeylerdi. Onları yarına kadar bulması için Castiel'in neredeyse tüm Dünya'yı dolaşması gerekecekti.
Diana: Dikkatli ol Cass, seni izliyor olabilirler. Kapının açılmasını iblisler kadar melekler de istiyor. Yani engellemeye çalışacaklardır.
Castiel: Merak etme, her şeyi eksiksiz getireceğim. O kapı asla açılmamalı. Binlerce yıl Dünya'yı, insanları ve insan olmayanları izledikten sonra bunun olmasına izin veremem.
Diana: İyi ki bizimlesin, düşmanın olmak istemezdim doğrusu.
Castiel: Sen de iyi ki bizimlesin Diana ve bilmelisin ki çok üzgünüm.
Diana: Biliyorum, sorun değil.
Cass'in yanağına küçük bir öpücük bıraktı Diana. Gerçekten de yanlarında olduğu için seviniyordu.Gözleri koltuktaki Sam ve Bobby'e daldı bir süre. İkisi de sessiz, öfkeli ve üzgündü. Aralarına oturup başını Sam'in o kaslı omzuna yasladı.
Diana: Beni özleyecek misin?
Sam: Hem de çok. Kiminle uğraşacağım bilmiyorum.
Diana: O konuda Dean'a güvenebilirsin. Seni biraz zorlayacak. Bir süre alttan alman gerekebilir.
Sam: Ben mi? Hiç umut yok.
Sessiz, sancılı birer gülümseme bitirmişti konuşmayı ama kafalarının içinden geçenler gerçekten korkunçtu. Sam Diana'ya bunu yaptığı için minnettar olsa da, içindeki büyük bir parça haksızlık olduğunu haykırıp onu yiyordu adeta.
Öyleydi de.
Kim kıyameti başlatabilecek ya da durdurabilecek biri olarak gelmek isterdi ki Dünya'ya. Onun ise seçme şansı olmamıştı.
Sam: Yanlış anlama ama, ya işe yaramazsa Diana? Yani o söylediğin atalar bunu kabul etmezse ne olacak?
Diana: Öyle bir şey olmayacak. Başka seçenek yok. Ne olacağını onlara göstereceğim ve kabul edecekler.
Sam: Nasıl yani?
Diana: Eğer kapı açılırsa Dünya'nın ne hale geleceği, onlar da dahil olmak üzere kadim ruhların çekeceği acıyı ve miraslarının artık bir hiç olacağını fark etmelerini sağlayacağım. Bunu kendileri isteyecekler inan bana.
Sam: Anladım. Kendimi çok kötü hissediyorum.
Diana: Yapma böyle Sam, daha ağabeyine destek olacaksın sen.
Sam: Kolaymış gibi söylüyorsun. Bunlardan haberi bile olmayacak, söylesene ona veda edebilecek zamanın kalacak mı? Sence bu olmazsa ne hale gelir?
Diana: Beni tanımamışsın Sammy, sence bunu göze alır mıyım? Yıllarımı onu hissedip, severek geçirdim. Şimdi giderken bir veda etmem mi sanıyorsun? O konuda iyi bir fikrim var, güven bana. Bu Dean'e yardım edecek toparlanması için.
Sam: Teşekkürler.
Diana: Dinlenmelisiniz, önümüzdeki günlerde pek uyku uyuyacağınızı sanmıyorum. Hem benim de Damon ile konuşmam gerekiyor.
Bobby: Tavsiyene uymayı tercih ediyorum.
Sam: Burası gerçekten harika bir yer. Ev hissi veriyor ama kale gibi de.
Damon: Diana'nın eseri... Bu yer çok önceden seçkin bir pansiyondu. Benim için artık bir taş yığınından ibaret olsa da hala tüm odalar misafire elverişlidir.
Gözleri sabit bir noktaya dalınca, Sam ve Bobby sessizce merdivenlere yöneldi. Kim veya ne olursa olsun kaybetmek acıtıyordu herkesin canını. Dile gelmeyen şeyler orada olmadığı anlamına gelmiyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)
FanfictionKader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz? Peki herşey sizin elinizdeyse, ya da ne kadar karşı koysan da engelleyemezsen? Tüm insanlığın iyiliği için yaşaman gerekiyorsa, masum biri...