*Sessizlik... Dakikalardır kulakları sağır eden sessizlik dışında hiçbir şey yoktu odada. Dean endişeyle Diana'nın yaptığı büyüyü bitirmesini bekliyordu. Sonra? Sonrası karmaşa olacaktı. Ama en azından, bu sefer değen biri için ölmüş olacaklardı. Diana'ya güveniyordu bu konuda, sonuna kadar hemde.
*Bakışları Sam'e kaydı Dean'ın. Sam her zamanki yargılayıcı ifadesiyle Diana'yı takip ediyordu. Kollarını bağlamış, bedenini kirişe yaslamıştı. Birden onun gerçekten çok büyüdüğünü fark etti. Kabul etmese de, kendisinden bile güçlü olduğunu biliyordu. Çoğu zaman sakinliğini koruyan kendisi olurken, artık öyle değildi. En ufak bir şeye sinirleniyor, parlıyordu. Sam ise bekliyor, tartıyor ve son hamleyi yapan oluyordu. Yer değiştirdiklerini düşünüyordu. Onda babasından izler görüyordu Dean. Sam kabul etmese de, babalarının kopyası gibiydi. Onunla o kadar çok şey yaşamışlardı ki! Ve şuan yalnız olmadığına şükrediyordu Dean. Ya bu hayatın içinde olmasalardı ve Sam dahil tüm ailesini kaybetmiş olsaydı? Bunun düşüncesi bile Dean'ı titretmeye yetmişti. Başını kaldırdığında Diana'nın kendisi gibi yemyeşil gözleriyle karşılaştı. Zamanı gelmişti...
Diana: Artık başlamalıyız.
Dean: Tamam. Ne yapmalıyız?
Diana: Ruhlarınızı bağlayacağım ve sonra ölmüş olacaksınız.
Sam: İçimden bir ses acıtacak diyor.
*Diana şöminenin başına gidip, çember içinde 5 köşeli yıldız olan bir demirle geri dönmüştü. Demirin ucu kıpkırmızıydı. Kim bilir ne zamandır o turuncu ateşin içinde durup kızmıştı?!
Diana: Üzgünüm beyler, biraz acıtacak bu.
Dean: Hadi yap artık, bir an önce bitsin istiyorum.
Sam: Ya, evet.
*Önce Dean'a yaklaştı Diana. Dudakları bir büyüyü tekrarlıyordu. Gözlerini kapatmıştı ve tabiri caizse transa geçmişti. Bir robot gibi hareket ederek, Dean'ın bileğini güçlü bir şekilde kavradı ve sıcak demiri tenine bastırdı bir süre. Dean bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Gerçekten acımıştı. Bu cehennem anılarını da yine hatırlatmıştı ona. Sanki unutmuş gibi...
*Sonunda Diana demiri çektiğinde, izi alev alevdi. Kabartı oluşmuştu. Bobby hemen buz torbasını verdi ona. Dean garip hissetmeye başlamıştı bile. Kendini koltuğa geri bıraktı. Başı dönüyor, tüm vücudu bölüm bölüm uyuşuyordu. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Daha fazla dayanamadı ve kapattı yeşil gözlerini. Sam korkuyla omuzundan tuttu onu, hemen nabzını kontrol etti. Atmıyordu... Kalbini ve nefesini dinledi. Hiçbir şey yoktu. Ölmüştü...
Diana: Öldü Sam. Şuan diğer tarafta, sende hemen gitmelisin.
Sam: Tamam, çabuk ol hadi.
Diana: Dediklerimi hatırlıyorsun değil mi? Oyalanmayın, gereksiz bir şeyler yapmayın.
Sam: Hey, nasıl geri döneceğiz?
Diana: O konu bana ait. Biz Castiel'ın özünü alıp buraya geri geldiğimizde, sizi de geri getireceğim.
Sam: Ya işimiz senden önce biterse?
Diana: O zaman bana seslen. Size bağlı olacağım, her zaman duyabileceğim. Hemen geri dönmenizi sağlarım.
Sam: Tamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)
FanfictionKader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz? Peki herşey sizin elinizdeyse, ya da ne kadar karşı koysan da engelleyemezsen? Tüm insanlığın iyiliği için yaşaman gerekiyorsa, masum biri...