3

38.2K 1.5K 106
                                    

Bu kadında garip bir şey var. Sanki ona düşüncelerimi geçiremiyor gibiyim. Sonuçta doktor benim ama içimden bir ses bunu herkese karşı yaptığını söylüyor. Yapabileceğim bir şey yok. Şu an gerek olmasa bile istediğini yapmak zorunda kalıyorum.

"Smear testi ve HPV mi istiyorsun?" Kadın başını sallıyor.

"Peki doktorlarınıza ne kadar güveniyorsunuz?" İşte bu konuda ne söyleyecek merakla bekliyorum. Güvenmediği apaçık ortada. Biraz sıkılgan bir ifadesi var.

" Güveniyorum tabii ki."

"Şu an bu testi yaptırmanızı önermiyorum. Şu an bana güvenip bu kapıdan çıkacak mısınız?" Niye bu kadar sorguluyorum anlamış değilim. İstediği testi yaptırma özgürlüğü var. Galiba bu kadının kaygısını yenmesini istiyorum.

"Hayır..." O sırada Hatice Hanım çıkıyor. Ona reçetesini uzatıyorum. İlaçları bitirince kontrole gelmesini söylemeyi unutmuyorum. Tekrar kadına dönerek konuşuyorum.

"İçeriye geçin o halde." Korkmadığını söylemiştim. O ifade hala aynı. Deneyimleri fazla olunca alışmış olabileceğini düşünüyorum. Bir sürü gereksiz test yaptırması bunu kanıtlıyor. Gidişini seyrediyorum sessizce. Şu an kaygılı hastalara fazla yüklendiğimi düşünüyorum. Gerçek şu ki birazcık da bize güvenmelerini istiyorum. Sonuçta biz de hastalığı tedavi için varız burada. Ona yeterli süreyi verdiğimi düşünüp içeriye giriyorum. Madem kaygılı onu tam muayene yapmadan bırakmayı düşünmüyorum.

Konu işim olunca yine aklımda başka şeyler oluşuyor. Muayeneyi bitirip hemen smear testi setini çıkarıyorum. Bu işte iyice uzmanlaştım artık. Çok kolay geliyor. Hızlıca bitirip örnekleri alıyorum. Şu an gördüğüm kadarıyla sağlıklı duruyor. Bu testler de adım kadar eminim ki temiz çıkacak.

"Sonuçlar on beş gün sonra çıkacak. O zaman gelince değerlendiririz. Geçmiş olsun." Niye mesafeli bir tutum yaptım bilmiyorum. Beynimde garip bir karmaşa var. Sanki acil durum alarmı verilmiş gibi. Bunu şu an çözmek istemiyorum.

Hastalar, hastalar... Günlerim hep böyle geçiyor. Sabah muayene ve doğum. Geceleri yine acil çağrıları ve yine doğum derken hayatım hep aynı hep monoton. Bir değişiklik yok. Üstüne üstlük kötü bir durumun da içindeyim. Akşam ki yemeğe gitmek istemiyorum. Ah işte aradığım adam orada duruyor. Benim kardeşimden bile daha yakın. Bu adamla nasıl arama mesafe koydum bir aralar, anlamış değilim.

"Deniz?" diyorum ve beni görüyor. Yanıma gelirken onu bekliyorum.

"Yine hırplanmışsın Levent." Şu sıralar ek bir poliklinik açmak istiyor çünkü ben artık yetişemiyorum. Bu yüzden de ince eleyip sık dokuyor. En iyisini arıyor diyebiliriz.

"Kimin yüzünden acaba?" İmalı bir şekilde baktıktan sonra yüzündeki vicdan azabını görüyorum.

"Haklısın ama pek bir sonuç yok." Yüzü ekşiyor. Neden bu kadar düşünüyor anlamış değilim.

"Asistanlar ne güne duruyor. Ver birini işte kendini geliştirsin." Yüzü hemen karşı atağa geçmek ister gibi. Elini olumsuz anlamda sallıyor.

"Olmaz, şu an o kadar iyi bir imajımız var ki, bunu yıkmayı istemem. Bu yüzden en iyisi olacak. İstersen yardımcı alabilirsin ama son kararları sen vermek şartıyla tabii ki." Düşünüyorum da böylesi daha iyi. Eve geç gitmemi sağlıyor. En azından ailemden kurtuluyorum. Annem kendi evimde yemek yememi istemiyor. Bu yüzden yemeğe ailemin yanına gidiyorum.

"Bana ek nöbet falan yazsana ya. İnan hiç gidesim yok şu anda." Yüzüme anlayışla bakıyor. Çünkü bir nebze de olsa o da yaşadı bu durumu.

LEVENT- Bir Jinekoloğun Hikayesi (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin