Multimedya: Levent
Sıkıntıyla gelen kadına bakıyorum. Oldukça gergin ama bir o kadar da kendinde güç vermeye çalışıyor. Bu tavrını takdirle karşılıyorum. Kadına bakıp gülümsüyorum güven veren bir formda.
"Hoş geldiniz!Şikayetiniz nedir?" diyorum kadın koltuğa otururken. Rahat bir nefes almaya çalışıyor. Görüyorum ki bu anı kafasında defalarca kurmuş. Bu konuşmanın gelişmesini kafasında yaşamış. Kendinden emin duruyor.
"Benim kistim vardı. Bu aralar ağrı biraz sıklaştı. Hem onun için hem de gelmişken muayene olmak istedim." Tahmin ettiğim gibi üzerine düşülmüş bir konuşma. Belki bir haftadır gelmek için düşünüyordu veya gelmeyi sürekli erteliyordu. Bu düşünceden onu alıkoymak istiyorum. Aslında tüm kadınlara bunu aşılamak istiyorum çünkü çoğu kadın rutin muayenesine gitmediği için serviks kanserinden ölüyor. Serviks kanseri ilk evrelerde pek belirti vermez. Rutin kontrollerde anlaşılır ve erken teşhis olduğu anda ise çok yüksek bir başarı oranı vardır. Neredeyse her hasta kurtulabilir.
"Anladım, siz hemşire hanım ile içeriye geçin ben muayene edeyim." Gerginliğin tavan yaptığı an diyebiliriz buna. Hemşire ile giden hastaya bakıyorum. Her zamanki o yüz ifadesi. Garip olan şey ise genelde hastalar doktordan daha çok o muayene masasından korkuyorlar. Bunun için de garip teorilerim var. Mesela diziler... Genelde her dizide böyle klişe sahne geçer. Hanım kızımız hamile kalmıştır ama bebeği istemez çünkü imkansız bir aşkın içindedir. Bu yüzden de kürtaj olmak ister. Yönetmenler o sahneyi öyle bir patlatır ki izleyenler gözyaşlarına boğulur. Hanım kızımıza kırk kere sorulur emin misin diye. O da üzülerek emin olduğunu söyler.
Bir hemşire gelir ve kadının hazırlanmasına yardım eder. Kadın ameliyat önlüğünü giyip o masaya bakıp dalar gider. İşte orada o korku başlar. Bir korku daha tetiklenir o anda. Masa dişçi koltuğuna da benzer ama farkı vardır. Bacakları koymak için özel yer yapılmıştır. Belki de kadınları korkutan bölüm de burasıdır. Çoğu kadın ayağının gözükmesinden hoşlanmaz. Neyse dizide ne olur, kızımız o masaya yatar sonra erkek doktorumuz gelir kızımıza tekrar sorar daha vakit var, der ama kız düşünür hemen cevap vermez. Çoğu bu noktada istemediğini bazısı ise anestezi anında istemediğini haykırır. Sonuç olarak akılda kızın ağladığı üzerinde oturduğu masa akıllarda kalır. Zalimliğin bir ölçüsü gibidir.
İkinci düşüncem ise kulaktan dolma bilgiler. Mesela bu masaya isim verirler. Çatal derler genellikle. Yani beni aklıma çatal deyince erkek olarak ilk göğüs gelirdi doktor olmadan önce ama şimdi sadece yemekte kullandığımız çatal geliyor. Görüyorsunuz ya iş cidden sizi değiştiriyor. Yanlış da anlaşılmasın dışarıda cinsel hayatım oldukça aktiftir. Sadece işim içindir bu özen.
Düşüncelere dalmışken kadına hazırlanmak için yeteri süreyi verdiğimi düşünüyorum. Gizli odanın önüne gelip kapıyı tıklıyorum. İçeriden olumlu sesler duyunca giriyorum. Kadın daha da gerginleşmiş. Onu rahatlatmak bu noktada ciddi anlamda zor ama şu da var ki artık profesyonelim. Özellikle muayenede deneyim arttıkça hızlandım ve çok daha nazik olmaya başladım. Belki de beni burada ünlü yapan faktörlerden biri. Bilgili ve becerikli oluşum...
Üzerindeki örtü ona bir nebze olsun rahatlık veriyor. Doktorları hastaların gözünde iyi yapan nedenlerden biri de ona yeteri kadar bilgi vermektir. Latince isimlerle onları korkutmak yerine doğrudan anlatmak hem onların içlerini rahatlatır hem de onların gözünde sizi iyi bir doktor yapar. Ne yazık ki çoğu arkadaşımız bu davranıştan yoksun.
Bir an kadının adını hatırlamak adına düşünüyorum. Ona ismi ile hitap etmek belli bir samimiyet katar.
"Hatice Hanım, gerginliğinizi anlıyorum. Oldukça kolay geçecek siz merak etmeyin. Bir rahatsızlık hissederseniz mutlaka söyleyin," diyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVENT- Bir Jinekoloğun Hikayesi (RAFLARDA)
RomanceBen Levent Öztürk, Gecelerin yaramaz çocuğu Gündüzlerin ise en tanınan ve başarılı jinekoloğuyum Beni az da olsa tanıyorsunuz değil mi? Aslında yanılıyorsunuz... Özgüven kalmadı hayatımda, darmadağın...