"Hale Hanım ile tanıştırayım." Deniz kadını bana tanıtırken ben yüzüne ve saçlarına odaklanmış durumdayım. Saçında boya var. Uçları da şu aralar moda olan sarı saçlardan. Yüzünde de azımsanmayacak kadar makyaj var. Bunun anlamı bakımlı demek. Ben de bakımlı kadın severim. Ayrıca bayağı benim tipim bir kadın. Şu an uzattığı elini tutuyorum. El sıkıştıktan sonra hemen konuşuyorum.
"Levent," diyorum sakince. Yüzüme bakıp gülümsüyor. Ben de aynı şekilde karşılık veriyorum.
"Dediğim gibi Levent aşırı yoğun oluyor."
"Evet namınızı ben de duydum. Kıskanmamak elde değil." Demek açık sözlü. Bu da hanesine bir artı yazdırıyor hemen.
"Ah, huyum kurusun." Birlikte gülerken Deniz bir anda gülmeyi sonlandırıp öğleni hatırlatıyor. Onunla uzun zamandır kahveciye gitmemiştik. Ayrıca şu ameliyat işini de derinlemesine konuşmadık.
"Hale Hanım yarın başlayacak."
"Yani yarın biraz daha rahatım." Kadını etkilemeye çalışıyorum ama çoktan etkilenmişe benziyor. Evet cazibe anlamında da namım yürümüştür.
"Umarım... Ben gitsem iyi olacak. Yarın görüşürüz." Hale yanımızdan ayrılırken Deniz saatini kontrol ediyor.
"Bence tam zamanı. Bayağı iyi anlaştınız ha?"
"Dün Serhat abim bir şey dedi. Ona uyuyor bu tanım. Ben de neden olmasın diye düşündüm." Nedense içim rahatlıyor. Daha ferahım ve gelecek daha parlak sanki. Hatta gökyüzü bana baş parmağını gösteriyor. Hızlıca hastanenin biraz ileriisndeki kahveciye yürüyoruz.
"E ne oldu? Nihal'i ikna ettin mi?"
"İknadan daha ileriye gittim tatilde. Ayrıca asıl korkusunu da öğrendim."
"Sana o yüzden değildir demiştim."
"Haklı da çıktın."
"Görülen o ki engeli de aşmış gibisin." Kaldırımda hızlıca yürürken beyaz önüklüler olarak çok fazla göz önündeyiz.
"Ayrıca televizyon programına çıkıyorum pazar günü." Bana da geldi ama bir türlü çıkmak istemedim. Belki de bu ailemin o önyargısını yenmesine yardımcı olabilir. Bu parlak fikir ile daha da aydınlanıyorum sanki.
"Belki ben de kabul ederim."
"Denek mi oldum yani?"
"Bir bakıma kardeşim." Omzuma hızlıca geçiriyor. Kahvecide biraz sıra var. Sıraya geçiyoruz hemen. İkimizin tercihi de aynı. Sert bir kahve. Sırada dururken masalara bakıyorum. Birden tanıdık bir sima dikkatimi çekiyor. Yine mi?
"Yine mi?"
"Ne*" diyor Deniz hemen. Bakışlarımı yakalıyor. O da inceliyor.
"Bu kadın neden bana tanıdık geliyor? Bir yerde gördüm sanki." Deniz'İn de onu tanıyor olması garip.
"Benim aşırı kaygılı bir hastam. Her altı ayda smear testi yaptırıyor." Dikkatle onu inceliyorum. Karşısında bir kadın daha var. Koyu bir sohbetin içindeler. Kahvesini dudağına götürürken bir an duruyor. Arkadaşının söylediği bir şeye gülüyor yavaşça. Açıkçası şirin gözüküyor.
"Neden bu kadar sıkı takipte."
"Anksiyete işte. Sen daha iyi bilirsin." diyorum ona takılarak.
"O değil de ben bu kadını nerede gördüm ya. Yüzü çok tanıdık geliyor."
"Benim o taraflarda oturuyor. Bayağı bir karşılaştık ama beni görmedi bile. Aşırı garip biri." Bana evlenmeyeceğini söyleyecek kadar hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVENT- Bir Jinekoloğun Hikayesi (RAFLARDA)
RomanceBen Levent Öztürk, Gecelerin yaramaz çocuğu Gündüzlerin ise en tanınan ve başarılı jinekoloğuyum Beni az da olsa tanıyorsunuz değil mi? Aslında yanılıyorsunuz... Özgüven kalmadı hayatımda, darmadağın...