Buz gibi suyun yüzüme dökülmesiyle güzel uykumun kollarından ayrılıp fişek hızıyla yatakta doğruldum. Karşımda sırıtan Savaş'ı görünce sinirle soludum.
"Komik mi? Ayriyeten sen hangi hakla yüzüme bakıyor ve su döküyorsun?" Ciddileşen yüz hatları gerilmeme sebep oluyordu."Burada soruları ben sorarım. Dün orada ne işin vardı?" Dün olanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başlamıştı.
Okul, o sürtükle olan çarpışma, kavga, okul çıkışında Savaş ve o sürtüğün sarmaş dolaş halleri, koşarak uzaklaşmam, Çağıl'ı ararken Giray'la karşılaşmam, beni bara götürmesi, locada içki içtiğimiz ve... Ve?
Devamı niye yoktu? Gözlerimi kapatıp hatırlamaya çalıştım ama hiçbir şey hatırlayamadım. Bir dakika Savaş barda olduğumu nereden biliyordu? Resmen sıçtım! Ama belkide başka bişeyden bahsediyordur?Korkumu belli etmemeye çalışarak gözlerimi Savaş'a çevirdim.
"Neredeymişim ki?" Yastığımı alarak yavaşça yataktan kalktım ve Savaş'ın bir kaç adım karşısına geçtim.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ne işin vardı gecenin bir vakti barda?"
"Sana ne? Ben sana o sürtükle niye sarılıyordun diye soruyor muyum?"
"O sürtük değil Elis, düzgün konuş!"
"Nasıl istersem öyle konuşurum! O sürtüğün önde gide..." Elinin hızla yukarı kalktığını görünce elimdeki yastığa sıkıca sarılıp gözlerimi yumarak başımı eğdim. Acı hissedilmeyi talep ederdi evet ama şuan hiçbir şey hissetmiyordum, taa ki belime dolanan kollar tarafından sıcak bir göğüse yaslanmama kadar. Sıkı sıkıya yumduğum dolu gözlerimi açtım ve yaşların süzülmesine izin verdim. Vurmamış olsada bana vurmasına ramak kalmıştı.
"O kız bana 'abi' diyor, bu kadar kıskanç olma küçüğüm." Hırsla çıktım kollarının arasından.
"Seni neden kıskanayım? Sadece o kızdan nefret ediyorum."
"Hiç tanımadığın bir kızdan niye nefret ediyorsun güzelim ve şu yüzündeki izleri açıklama vaktin gelmedi mi sencede?"
"Nesini açıklayayım? İz işte."
"Nasıl oldu bunlar?"
"Düştüm." Küçük çocuklar gibi şikayet etmek istemiyordum. Kendi sorunumu kendim halledebiliyordum sonuçta.
Bir şey söylemek için dudaklarını aralamıştı ki telefon sesi doldurdu odayı. İlk defa telefon sesine bu kadar seviniyordum sanırım. Savaş telefonu kulağına götürürken odadan çıkmıştı. Bende güzel bir duş için banyoya girdim.
(...)
Hava kararmaya yüz tutmuştu ve ben hala pencerenin önünde Savaş'ın gelmesini bekliyordum. Biraz daha bekledikten sonra sıkkınca açık olan televizyonun karşısındaki koltuğa bağdaş kurarak oturdum ve beklemeye devam ettim. Bir an önce gelsede şu okul işini bi konuşsaydım.
Beklemekten uykum gelmişti ki kapının çalınmasıyla kalkıp kapıyı açtım. Karşımda duran kişinin gerçek olma ihtimalini düşünürken yüzümde oluşan buruk gülümsemeye engel olamadım."Duygu?" Hiç konuşmadan yanımdan geçip içeriye girdi. Ardından arabaların açık olan bagajları kapandı ve elleri poşetlerle dolu olan Savaş ve Ömer göründü. Kapıdan çekilip içeri girmelerini bekledim ve kapıyı kapattım. Savaşsa sırıtarak karşımda dikilmiş bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOVALAMACA
Teen FictionElis Erez, 17 yaşında bir genç kız annesinin evlenmesi ile hayatı alt üst olur çünkü hayatına üvey kardeşi Onur girmiştir. Onur Elis'i elde etmeye çalışırken ikisininde başını belaya sokar. Ve kovalamaca başlar... "Kızı al. Kız senin olsun. Beni bır...