😘
Okula gitmek için erkenden uyanmıştım. Odada benden başka hiç kimse yoktu. Banyoya girip ihtiyaçlarımı hallettikten sonra tekrar odaya girdiğimde karşımda Savaş'ı görmeyi beklemiyordum. Son yaptıklarından sonra odadan çıkıp gitmişti. Odadan çıkmak için yeltendiğimde kolumu tutup durdurdu.
"Eğer hâla okula gitmek istiyorsan üzerini adam akıllı giyin aşağıya gel seni bekliyorum." Cevabımı beklemeden odadan çıktığında söylediklerinin şaşkınlığıyla dikilmeye devam ediyordum. Kendime gelip gardolabın kapaklarını açtım ve en önde duran siyah salaş kazağı üzerime geçirip siyah dar kotuda hızlıca giydikten sonra odadan telefonumu alıp çıktım. Kapının kenarında duran siyah deri botlarıda giyerek evden çıktım. Hava çok olmasada serindi. Hafif esen rüzgar salık saçlarımı savururken arabadan yanını işaret eden Savaş'ı fark edip ön koltuğa geçtim. Dünün aksine fazlasıyla durgundu. Hafif dağınık saçlarımı elimle tarayıp bileğimdeki tokayla yukarıdan serbest bir at kuyruğu yaptım ve geri yaslandım. Önüme uzatılan sandviç ekmeğini gördüğümde başımı hayır anlamında sallayıp bakışlarımı yoka çevirdim. Hiç bir şey yiyesim gelmiyordu.
"Ye şunu!" Başımı tekrar hayır anlamında salladığımda;
"Elis şu ekmeği yer misin güzelim?" Onunla daha fazla inatlaşacak gücüm yoktu. Kendimi çok bitkin hissediyordum. Uzattığı ekmeği alıp küçük ısırıklarla yemeye başladım.
(...)
Daha önce hiç görmediğim bir okulun önünde durduğumuzda şaşırmıştım. Ne işimiz vardı burada? Kolej olduğu binasından belli oluyordu. Anlam veremeyen bakışlarımla okulu süzmeye devam ederken gördüğüm tabela kanımı yanıltmamıştı.
"Madem bu kadar çok okumak istiyorsun artık bu okulda okuyacaksın, en ufak bir sorun olursa okulu unutursun. Hadi şimdi in ve müdürün yanına git." Arabadan ineceğim sırada kolumu tutup beni durdurdu. Ardından pantolonumun cebine bir şey sıkıştırdığında umursamadan arabadan indim.
Önce onun gitmesini beklerken eliyle okulu işaret etti. Bu okula hiç giresim yoktu ama başka bir şansımda yoktu şuan.
Aceleci olmayan adımlarımla gösterişli okul kapısından girdim. Bahçede top oynayan 20 25 kişi dışında hiç kimse yoktu. Sanırım herkes dersteydi. Binaya doğru adımlarken kalçama sertçe çarpan topla sinirlerim tavan yapmıştı gelen kahkaha sesleriyle hızla arkama dönüp baktığımda kızlı erkekli karışık bir grup gördüm, aramızda çok olmasada mesafe vardı.
"Bu topu kim attı?" Sesimin çıkmasını ummuştum ama resmen bağırmıştım. Çoğu kahkaha sesi kesilmişti, ortadaki sarışın kız hariç. Bu kızı hiç sevmemiştim.
"Ben attım abla, özür dilerim." Sese doğru döndüğümde kısa boylu şirinmi şirin bir kız görmüştüm. Korktuğu çok belliydi. Topu elime aldım ve yavaş yavaş kıza doğru yaklaştım tahminimce dokuza ya da ona gidiyordu.Gülümseyerek elimdeki voleybol topunu şirin kıza uzattım.
"Önemli değil." Dedim ve az önce kahkaha atanlara dönüp sert bakışlarımı gönderdim ve okul binasına girdim. Müdürün odasını okul haritasından bulup rotamı ayarladım.
Kapıyı iki kez tıklattıktan sonra gelen komutla içeriye girdim. Oldukça genç duran yakışıklı bir adamdı yeni müdürüm. Yeni sınıfımın 12-B olduğunu öğrenip ayaklandığım sırada müdüründe ayaklanıp peşimden gelmesine anlam veremesemde sesimi çıkartmadan beraber yürüyerek bir üst kattaki sınıfa ulaşmıştık.
Müdür kapıyı çalmadan içeriye girdiğinde bende peşinden girdim. Müdürün ne konuştuğunu dinlemeden sınıfa göz gezdirdiğimde hayrete düşmüştüm.
Ege ve Duygu'da buradaydı. İkisi yan yana oturuyordu boş olan tek sıra en arkanın iki önü cam kenarıydı. En arkada Ege ve Duygu oturuyordu. Kapı çalınmadan açıldığında o sevmediğim sarışın girdi içeriye ters ters bana baktıktan sonra yanıma geldi. Sanırım oturduğum yer ona aitti.
"Yerimden kalk!" Onu umursamadan kafamı cam tarafına çevirip dışarıyı seyretmeye devam ettim. Hoca devreye girip uyuz kızla konuştuktan sonra kız sinirle yanıma oturdu.
Sürekli ayağını sallayarak dersi dinliyordu ya da dinliyormuş gibi duruyordu. Tam kızacağım sırada aklıma Savaş'la arabada olan diyaloğumuz geldi. "En ufak bir sorun olursa okulu unutursun." Sesimi çıkartmadan başımı sıraya koyup uyumaya devam ettim zaten sınıfın çoğuda benim gibi uyuyordu. Çünkü ders coğrafyaydı, hayatta anlamayacağım derslerden birisiydi..
Teneffüs zilinin sesiyle başımı sıradan kaldırdım. Yanımdaki sarışın bana ters ters baktıktan sonra yanımdan kalkıp gitti. Geriye dönüp baktığımda Ege ayaklanmış yanıma doğru geliyordu. Duygu'ysa camdan dışarıyı izliyordu.
"Naber güzellik?" Diye sorduğunda burukça gülümsedim.
"İyi." Kaşları çatılırken Duygu'da bana doğru dönmüştü, bakışlarımız birleşince başını önüne eğerek bizi dinlemeye devam etti.
"İyi falan değilsin, ne oldu?"
"Bir şeyim yok, sadece yorgunum." İnandırıcı olmasını umduğum yalanı ortaya attığımda Ege inanmış olmalı ki başını salladı ve yanağımdan makas alarak sınıftan çıktı. Bende kantine gitmek için ayaklandığım sırada Kolumun tutulmasıyla olduğum yerde durdum ve geri döndüm, Duygu'ydu.
"Yalan söylüyorsun."
"Çok mu umrunda?" Diyerek kolumu çektim ve sınıftan çıktım. Kantine geldiğimde paramın olmadığı dank etti elimi cebime atarak kantinden çıkarken cebimdeki kağıdı çıkardım. İki yüz lira vardı vardı. Sinirle parayı geri cebime koydum ve kantin çıkışına yürüdüm. Hangi hakla cebime parasını sıkıştırıyordu ki? Ondan para isteyen mi olmuştu?
(...)
Sıkıcı okul günüm nihayet bitmişti. Elimdeki telefonu çevirerek okul binasından çıkacağım sırada Duygu'nun sesini duydum hararetli bir şekilde telefonla konuşuyor ve okulun arka tarafına doğru yürüyordu. Arkasından iki kız da bir şeyler fısıldaşarak onu takip ediyordu. İçime düşen endişeye kapılıp bende peşlerinden gitmeye başladım. Çok tenha bir yerdi burası.
Duygu kapıdan dışarıya bir adım atmıştıki iki kız koşmaya başladı bende adımlarımı hızlandırarak aramızdaki mesafeyi kapatmaya çalışarak ilerledim. Kızlardan birisi Duygu'nun kulağından telefonu çekti ve fırlattı sonra ikisi birden Duygu'yu çekiştirerek kenara süreklemeye başladıklarında hızla koşmaya başladım. Birisi Duygu'nun saçlarımı çekiştirirken diğeriyse tokat atmak için elini kaldırmıştı ki eline attığım tekmeyle hamlesi yarım kaldı.
"Sen kime vuruyorsun lan orospu!"
Acıyla kıvranırken diğerinin yüzüne güzel bir tırnak izi yaptım. Küfürlerimin ardı arkası kesilmiyordu.
Duygu saçını tuttan ellerden kurtulduğunda saçını çekiştiren kızın üzerine yürümeye başlamıştı. Bende bana doğru yaklaşan kıza koşarak karın boşluğuna güzel bir yumruk oturttum. Nefesi kesilen kızın saçlarını çekiştirerek etrafımda döndürdüm ve dizimle burnuna vurdum çığlığı yankı yaparken tekrar saçlarından tutarak çevirmeye devam ettim.
"Duygu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOVALAMACA
Teen FictionElis Erez, 17 yaşında bir genç kız annesinin evlenmesi ile hayatı alt üst olur çünkü hayatına üvey kardeşi Onur girmiştir. Onur Elis'i elde etmeye çalışırken ikisininde başını belaya sokar. Ve kovalamaca başlar... "Kızı al. Kız senin olsun. Beni bır...