BÖLÜM 48

7.7K 348 58
                                    


❤️

Sesler kafamda netleşmeye başladığında kafamdaki toz bulutu dağılıp kayboldu telaşla ayağımı gaza bastım. Lastikler bağırarak arabayı hareket ettirdiğinde savrularakta olsa arabayı kamyonun önünden kurtarabilmiştim. Vücudumu esir alan titremeyle arabadan indim sert nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışırken gelen sert sesle irkildim.




"Bin arabaya!" Bakışlarım onu bulduğunda ne ara şoför koltuğuna geçtiğini düşündüm ve dediğini yapıp yavaş yavaş düzene giren nefesimle arabaya bindim. Hızla arabayı geri çevirip geldiğimiz yöne gitmeye başladığında anlam veremesemde soru sormadım.






Kolumun dürtülmesiyle gözlerimi araladım, evimin önündeydik.





"İn!" Sert sesi tüylerimin ürpermesine sebep olurken uzattığı anahtarı alarak arabadan indim. Kapıyı araladığımda arkama baktım arabası hâla duruyordu ama filmli camlardan içini göremiyordum. Gerçekten dediğini yapıp hayatımdan çıkıyor muydu? İnanmalı mıydım buna? Düşünceler beynimi kemirirken eve girmekten vazgeçip yürümeye karar verdim, hava kararmış olsada bu umrumda değildi. Arabanın üç dört adım kadar ilerisine gitmiştim ki açılıp kapanan kapı sesinin ardından onu sert sesini duydum.





"Gir lan şu eve!" Sinirli bakışlarıyla yavaş adımlarla yaklaşmaya başladığında sesimi ancak çıkarabilmiştim;





"Yürümek istiyorum." Çene kasları seğirmeye başladığında bu kadar sinirlenmesine anlam veremeyerek arkamı ona dönüp yürümeye başladım, başlayamadım. Koluma dolanan parmaklar beni kendine çevirdi.




"Kararımdan vazgeçip tekrar seni götürmemi istemiyorsan gir şu eve."






Gerçekten dediğini yapıp yapamayacağını düşündüm yine. Hayatımdan tamamen çıksaydı nasıl olurdu? Eskisi gibi mutlu olur muydum? Ne saçmalıyorum! Ben eskidende mutlu değildim. Ağzında bir şeyler geveleyip sürüklemeye başladığında hiç bir tepki vermeden aklımdakileri düşünmeye devam ediyordum. Cebimdeki anahtarı alıp kapıyı açtıktan sonra beni içeriye bırakıp anahtarıda vestiyere bırakıp kapıyı çarparak gitti.




Duygu'yu aramak için telefonu cebimden çıkartıp kilit tuşuna bastığımda şarjın bitmiş olduğunu görüp telefonu şarja takıp kendimi koltuğa bıraktım. Düşünceler sürekli bant misali dönüyordu aklımda. Üstüme çöken ağırlıkla kıvrılıp kendimi uykumun kollarına bıraktım.






Sıçrayarak uyandığımda saat beşi gösteriyordu, haliyle hava hâla karanlıktı. Hiç uykum olmadığından kalkıp ışığı yaktım ve banyoya gidip sıcak bir duş aldım. Havlumu vücuduma sararak banyodan çıktım. Açık olan perdeyi çekip lacivert çamaşır takımımı çıkartıp kuruladığım vücuduma geçirdim. Siyah dar pantolonum üzerine beyaz polomu giyerek aynanın önüne geçip acele etmeden saçlarımı taradım. Banyoda saçlarımı hafif kuruttuktan sonra fazla vaktim olduğundan saçlarımı düzleştirip rimelimi sürdüm ve siyah renkteki sırt çantama gerekli defter ve malzemelerimi koyup siyah deri ceketimi alarak odadan çıktım.





Mutfağa girip dolabı açtığımda burnuma dolan kokuyla hızla kapağı geri kapattım. Çürümüş meyve sebze kokuları birbirine karışmıştı. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum ama onu temizlemem gerekti. Pencereleri açıp dolabın kapağınıda açtım ve hızla mutfaktan çıktım çıkarken mutfağın kapısınıda kapatmıştım. Biraz havalandırdıktan sonra temizlemek daha mantıklı gelmişti.



KOVALAMACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin