"Böyle bandajla sararak bileğin iyileşmez. İnat etme bir hastaneye gidelim. İki gündür böyle dolanıyorsun. Sıkılmadın mı?"
"Nasihat saati bittiyse işime geri dönmek istiyorum. Hem sen neden geldin buraya?"
"Ne halin varsa gör. Buraya geldim çünkü yarın akşam için büyük bir parti verelim diyorum. Şu Hintli arkadaşlar için. Hem hoş geldin hem de yapacağımız iş için."
"İki hafta sonra mı aklın başına geldi? Sana bunu geçen hafta söyledim. Ama kabul etmedin. Şimdi ne oldu?"
"Ben hâlâ gerek olmadığından yanayım. Ama o bunak baban inat ediyor bu parti konusunda."
"Hahahaha harika! İnşallah yumruk yumruğa kavga ettiğinizi de görürüm. Birbirinizi öldürene kadar pataklayın. Çok eğlenceli olur. Bu arada parti işine gelince yarın akşama kadar her şey ayarlanmış olur. Sen insanlara haber ver yeter."
"Yemin ediyorum manyak bir ailenin içine düştüm. Ne sen normalsin ne de baban. Hoş annen de normal değildi ya. Hangi akılla evlendiysem seninle?"
"Artık buhar olup uçar mısın? Ve o arkasından konuştuğun manyak insanlarla iş birliği yapıp benimle zoraki bir evlilik yapan sendin. En az onlar kadar manyaksın. Şimdi rahat bırak beni ve git."
"Canın cehenneme sevgili karıcığım. Bu arada kendi beynime tüküreyim."
Tekin'in söylediklerine aldırış etmiyordu. Sonuçta bu evlilik kendi isteği dışında gerçekleşmişti. Bu yüzden de Tekin her ne söylerse söylesin aslında biraz da kendisine söylemiş oluyordu. Tekin'i ve ona dair her şeyi bir kenara bırakıp bitmek üzere olan işine yoğunlaştı. Bilgisayar klavyesini kullanırken bileği biraz sızlasa da önemli bir şey olacağa benzemiyordu. Zaten Emir'in söylediklerini uygulayıp şişkinliği en aza indirgemişti. Geriye kalan biraz sancı o da bir şey sayılmazdı.
Selin ile parti için genel ayarlamaları yapıp arkasına yaslandı. Mekân, zaman, konsept ve yiyecek- içecek işlerini bitirdiği için mutluydu. Saate baktığında daha çok mutlu oldu. Çünkü gün bitimine daha çok vardı. Bu yüzden biraz dinlenmek istedi. Gözlerini kapatıp zihnindekileri boşaltmaya başladı. Bir iki dakikalık kısa bir zaman sonra odasının kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Selin olabilir diye düşünüp gözlerini açmadı. Çünkü Selin iş gereği Bahar'ın odasına sürekli girip çıkardı. Bu yüzden de kapıyı vurmadan içeri girer ne yapacaksa yapardı. Bu izni ona Bahar vermişti. Onun dışında kimse böyle bir şey yapmazdı.
Gelen kişi sessizliğine devam ediyordu. Odada sadece gelen kişinin nefes ve ayak sesleri duyuluyordu. Ama Bahar'ın tahmin ettiği gibi gelen Selin değil Aftan'dı. Sessizce Bahar'ın masanın yanına geldi ve onu biraz izledi. Güzel değil çok güzeldi. Gözleri kapalıyken de açıkken de ayrı bir güzelliğe sahipti. Şu çizgi filmlerdeki prensesler bile onunla kıyaslanamazdı. Belki normal bir güzelliğe sahipti ama Aftan için değildi. Onun için Bahar eşsiz bir güzelliğe sahipti. Üstelik yıllar önceki çocuksu güzelliğinin aksine kadınlık çekiciliğine sahip oluşu Aftan için heyecanlanmamak elde olmuyordu. Çünkü Bahar tam anlamıyla Aftan'ın arzuladığı kimliğe sahipti.
Düşüncelerini bir kenara bırakıp Bahar'ın sarılı olan bileğine baktı. Siniri geçtiği andan beri pişmandı ama bir türlü onun karşısına çıkma cesareti bulamıyordu. Her geçen gün biraz daha delirtiyordu Aftan'ı. Çünkü etrafında dönen bir dolap vardı ve bundan haberi yoktu. Bahar'a kalsa kocasını seviyordu ki adı kadar emindi yalan söylüyordu. Tekin ile bütün gün birlikte olduğu için de onun evli bir adam gibi davranmadığını görebiliyordu. İşte sırf bu yüzden ortada ne dönüyorsa çözecekti. Er ya da geç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SEN OL
RomanceTürkiye'den Hindistan'a uzanan bir aşk... Bahar Hindistan'da kazandığı üniversitede okumak için İstanbul'dan Bombay'a giden genç bir kızdır. Aslında Türkiye'den gidişinin üç sebep vardır. Birincisi Hindistan'a aşıktır. İkincisi o dünyaca ünlü müzis...