"1...2...3...mahkum."

181 58 10
                                    

1.bölüm
Herkes ‘in bir hikayesi var. Ben ve Ryan'nın hikayesi tanıştığımızda başladı. Belki ben anne babamı küçük yaşta kaybetmeseydim, Ryan'la tanışamazdım. Ryan'la hikayemiz hastanede başlamıştı. O zamanlar ailemle sık sık Amerika'ya gelirdik. Bu yüzden babamlar Amerika'da yaşama kararı aldılar. Amerika’da ingilizceyi öğrenmiştim. O gün ailemle eğlenmeye gidecektim. O kötü gecede o araba kazası gerçekleşmişti. Annem ve babam ölmüştü. Ben yaşıyordum. Hastanede yaşam mücadelesi veriyordum. Ben tekrar doğduğumda, Ryan ve ailesiyle hastanede tanışmıştım. Ryan'da bacaklar doğuştan yoktu. Bu yüzden protez bacak takmak için gelmişti. Doktorlar protez bacak takmasının mümkün olmadığını söylemişti. Bu süre zarfında Ryan ve ben arkadaş olmuştuk. Annesi ve babası benim durumumu öğrendiklerinde beni evlat edinmişlerdi. Yılarca bana yardımcı olmuşlardı. Onlara yük olduğumu düşünüyordum. O zamanlar daha 12 yaşındaydım. Biraz daha büyüdüğümde çalışmaya başlamıştım. Sonra Ryan'nın anne ve babası araba kazasında öldüler. Onların bugün ölüm yıl dönümü.
“4 yıl geçti. Zaman ne kadar hızlı ilerliyor değil mi?”
Ryan ağlıyordu. Annesin ve babasının mezarının yanında oturuyoruz.
“Haklısın Ryan.”
Ryan göz yaşlarını silip bana döndü.
“Neden Devrim? Neden ölmek zorundaydılar?”
Ona baktım ve elimi onun omuzuna yerleştirdim.
“Peki benim annem ve babam neden ölmek zorundaydı?”
Ryan hala ağlıyordu. Annesinin ve babasının ölümünden sonra 1 yıldan fazladır kendine gelemedi. Onun iyi olması için elimden gelen her şey yapmıştım.
“İçimde bir boşluk var Devrim. Bu boşluk annem ve babam yanıma gelmeden kapanmayacak gibi. Keşke şimdi yanımda olsalar. Bana destek olsalar.”
Ryan'nın bu hallerini gördükçe yıkılıyorum. Karşısına geçtim.
“Ryan yeter hadi gidelim.”
Ses tonumu yüksek tutmuştum. Ryan'nın tekerlekli sandalyesini tutup yavaşça arabaya doğru sürdüm. Hala ağlıyordu.
“Ağlama artık. Lütfen.”
Ryan kafasını bana çevirdi.
“Elimde değil. Onların yokluğunu hissettikçe içim parçalanıyor.”
Ryan'nı mutlu etmenin bir yolunu bulmalıydım. Balık tutmaya gide bilirdik. Onun babasıyla her Pazar tutmaya giderdik. Bize balık tutmayı öğretmişti. Balık tutmakta usta bir insandı. Nerelerde balık bulunur çok iyi bilirdi.
“Ne dersin? Balık tutmaya gidelim mi?”
Burnunu çekti, göz yaşlarını elinin yardımıyla sildi ve gülümsedi.
“Buna asla hayır demem.”
Sırıttım. Onu nasıl susturacağımı iyi biliyorum.
“Çok güzel bu sefer en çok balığı ben tutacağım.”
“Göreceğiz.”
Arabaya vardığımızda Ryan'ı kucağıma alıp ön koltuğa yerleştirdim. Tekerlekli sandalyeyi alıp arkaya koydum. Sürücü koltuğuna binip arabayı çalıştırdım. Araba düz yolda ilerlemeye başladı.
“Önce eve gidip her şeyi hazırlayalım. Kamyonu alsak daha rahat oluruz.”
Ryan bana bakıp gülümsedi.
“Tamam.”
....
Kamyonu en uygun yere yerleştirdikten sonra arkadan tekerlekli sandalyeyi çıkardım. Ryan'nı kucağıma yerleştirip sandalyeye yerleştirdim. Ryan gölün kenarına ilerlerken bende gerekli olan her şeyi çıkardım. Ryan'na bakmak için kafamı çevirdim. Çoktan oturmuş güzel havanın kokusunu içine çekiyordu. Oltaları birbirinden ayırdıktan sonra gölün kenarına gittim.
“Her şey hazır balık tutmaya hazırız.”
Ryan'na oltasını verdikten sonra gidip tabureyi aldım. Döndüğümde Ryan oltanın ucuna yiyeceği takıyordu. Bende hemen en uygun yere tabureyi yerleştirip oturdum. Bende oltanın ucuna yiyeceği taktım.
“Ryan ! Hadi beraber.”
İkimiz birden oltaları göle savurduk.
“Bu günün sonunu merak ediyorum.”
Ryan bana bakıp iç geçirdi.
“Sen kazanacaksın yine. Hiç bir zaman babam gibi iyi balık tutamayacağım.”
Kaşlarımı kaldırdım. Ryan'nın böyle düşündüğünü bilmiyordum.
“Ryan her gelişimizde hiç balık tutamıyoruz. Emin ol baban kadar iyi olacaksın.”
Bana bakıp gülümsedi. İkimizde temiz havanın keyfini çıkarıyorduk. Hava soğuktu ama bu havaya değiyordu.
“Teşekkürler Devrim. Senin sayende iyiyim.”
Onun bu hallerine hiç alışkın değilim. Onu böyle görmek üzüyor.
“Her zaman yanındayım bunu unutma.”
Onun mutsuz görmek istemiyorum.
“Ryan sende annem babam gibi gitme.”
Ağzım açık Ryan'a baktım.
“Seni asla yalnız bırakmam.”
Bir anda Ryan'nın oltası sallandı. Sesimi yükselterek.
“Hadi Ryan çabuk oltayı çek! Hadi!”
Gülümsedi.
“Tamam çekiyorum. Sanırım büyük bir şey.”
İkimizde balığı gördüğümüzde ağzımız açık kalmıştı.
“Devrim bu balık çok büyük.”
İkimizde kahkaha atıyorduk. Burada büyük balık yakalayacağımız aklımızın ucundan geçmemişti.
“Sana ne demiştim.”
Ryan bana baktı. Kaşlarını havaya kaldırdı.
“Devrim hadi ne duruyorsun balığı al.”
“Tamam”
İlerleyip balığı kovaya koydum. Kovanın tamamını kaplamıştı.
“Bugün ziyafet var desene!”
Ryan gülümseyerek.
“Onu yanıma getir.”
Kovayı Ryan'nın önüne koydum.
Ağzımız açık ona bakıyorduk. Onu böyle görmek harikaydı. Balığa teşekkür etmeliydim. Bu anı ölümsüzleştirmeliyiz. Bu yüzden koşup kamyondan kamerayı almaya gittim.
“Devrim nereye?”
Kamyona vardığımda önden kamerayı çıkartım. Ryan'a göstererek.
“Bu anı ölümsüzleştirmeliyiz.”
Ryan küçük bir kahkaha attı.
“İyi düşündün.”
Koşarak yanına geldim. Kovayı önümüze koyup kameraya gülümsedik. 
...
Tuttuğumuz balıkları yedikten sonra her şeyi kamyona yerleştirdik. Ryan ön koltukta otururken bende unuttuğum tabureyi almaya gittim. Tabureyi de kamyona yerleştirip sürücü koltuğuna geçtim. Arabayı çalıştı ve bozuk yolda ilerlemeye başladı. İkimizde gülümsüyorduk. Güzel bir gündü. 
“Güzel bir gündü değil mi?”
Bana bakıp sırıttı.
“Ben kazandım.”
Yüzümü buruşturup kaşlarımı çattım.
“Bir dahakine ben kazanırım. Bugün şansın iyi gitti.”
Kaşlarını çattı.
“Senden iyi balık tutuyorum kabul et.”
Kahkaha attım.
“Tamam pes ediyorum baban gibi usta birisisin.”
Gülümsedi. Pencereden dışarı bakarken tedirgindi.
“Hey! Ryan. Bir sorun mu var?”
“Devrim kamyonu durdur.”
Hemen durdurup kaşlarımı çatarak ona baktım.
“Ryan sorun ne?”
“Orda iki kişi vardı.”
“Evet.”
Kekeleyerek konuşuyordu.
“Biri silah çekiyordu.”
Silah mı çekiyordu?
“Emin misin?”
“Evet. Bence ona yardım etmeliyiz.”
Tehlikeli ola bilir. Ryan'nı tehlikeye atamam.
“Bu tehlikeli ola bilir.”
Ani bir silah sesi gelince ikimizde şok olduk.
“Devrim yardım etmeliyiz.”
“Tamam ben tüfeği alıp gidip bakacağım sen burada bekle.”
Kafasını evet dercesine salladı. Arabadan çıkıp arkadan tüfeği aldım. Yavaş adımlarla ormana doğru ilerledim. Hava kararmıştı. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Ordalardı. Yerde yatan biri vardı. Kadın olduğunu görünce şok olum. Kadının bacağı yaralıydı. Ağlıyor ve yalvarıyordu. Kadının iyi olmasına sevindim. Adam silahı kadına doğrultmuş konuşuyordu. Bir az daha ilerleyince konuşmaları duydum.
“Lütfen! Bırak beni gideyim. Yemin ederim bir daha o adamla görüşmeyeceğim.”
“Sus! Sesini dahi duymaya tahammülüm yok.”
Bir şeyler yapmalıyım. Adam kadını öldürecek. Bedenimi dikleştirip tüfeği adama doğrulttum.
“Sen! Kadını bırak!”
Adam ve kadın kafasını çevirdi. Adamın gerilen yüzü daha da gerilmişti. Kadın ellerini birbirine sürterek konuştu.
“Lütfen yardım et bana.”
Adam kaşlarını kaldırarak silahı bana doğrultu.
“Sen de kimsin? Karışma bu meseleye.”
“Asıl sen kimsin? Ne istiyorsun kadından?”
Bedenim korku kaplamıştı. Gözlerim yanıyordu. Tüfeği biraz daha kaldırdım.
“O kadını öldürmene izin vermeyeceğim. Bırak onu.”
Adam sırıtarak kadına baktı.
“Bu meseleye karışmada git başın derde girecek.”
Haklıydı ama onu burada bırakamam.
“Kadını bırakıp gitmezsen tüfeği patlatırım.”
Adam büyük bir kahkaha patlattı.
“Üçe kadar sayacağım gitmesen kendini ölü bulursun.”
Korku bedenimi hapsetmişti. Nişan pozisyonunu aldım.
“1...”
Ellerim titriyor.
“2...”
Beynimin kontrolünü kaybettim. Ya o adamı öldürmek zorunda kalırsam? Bunu yapamam.
“Ve 3...”
Adam silahı çekmeden tüfeği patlattım.
..........

Yorum kısmına düşüycelerinizi yazarsanız sevinirim.... Şimdiden teşekkürler..



PAYDOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin