Yattığım yataktan kalkıp tıklanan kapıya doğru ilerledim. Bu sabah kim gelmiş olabilir ki? Komşum yaşlı Halil geldiyse onunla eski anılarını konuşmak istemiyorum. Ne zaman evime uğrasa sürekli eski anılarından bahsediyor.
Kapıyı açtım. Karşımda onu görünce şok oldum. Ryan'nın ölümünden sonra onunla hiç görüşmemiştim.
“Devrim?”
Şaşkın gözlerle karşımdakine bakarken bana sarıldı.
“Devrim nerelerdeydin arkadaşım. Uzun zamandır seni arıyorum.”
David beni uzun zamandır arıyor muydu? Yani David Sarah denen o kadını tanımıyor muydu?
Bana sarılmayı kesip gözlerime baktı.
“Devrim beni içeriye almayacak mısın?”
Hemen elimi açıp ona yol verdim. İçeriye girdi. Bende onun arkasından ilerledim.
“Uzum zaman oldu Devrim. Ryan'nın öldüğünü duydum. Üzüldüm dostum inan.”
Vücudum bir anda sarsıldı. İçimdeki boşluk büyümüştü.
O koltuğa geçip oturdu. Bende onun yanına geçtim.
“David burada olduğumu nereden öğrendin?”
Dağılan saçlarını düzeltip karşıma geçecek şekilde oturdu.
“Şimdi bunları boş ver. Bunları sonrada konuşabiliriz.”
Önce David'le tanışıyorum. Sonra bana Sarah adlı olan bir kadın karşıma geçmiş ben David'dim diyor. Şimdide David hiç bir şey olmamış gibi karşımda.
“David kaçtığım zaman Sarah denen bir kadının bana yardım ettiğini biliyorsun dimi?”
David gözlerini kırpıp karşıya baktı.
“Evet biliyorum. Özür dilerim. O kadının biraz akıl sağlığı bozuk. Kendisinin beden değiştirdiğini söyleyip duruyor. Takma şimdi bunları. Onları sana yardım etmeleri için yollamıştım zaten.”
Tüm bu olanlara anlam veremiyordum. David neden akıl sorunları olan bir kadını bana yardım etmesi için yollasın ki? Ayrıca bu kadın David hakkında neden bir şeyler bilsin ki?
“David bana akıl sağlı yerinde olmayan bir kadını neden yolluyorsun? Ayrıca sen nasıl kaçtın o hapishaneden?”
David tedirgin gibiydi. Saçlarını kaşıyıp duruyordu. İlginç tavırlar sergiliyor.
“Devrim o kadın yardım etti çıkmama. Şimdi sen bunları kafana takma. Lütfen acın yeni. Hadi kalk bana sıcak bir şey getir. Hava baya soğuktu.”
Ryan'nın bir mezarı bile yoktu. O Amerika'da ben ise Türkiye’deydim. Yapa yalnızım bu koca ülkede.
“David bana akıl sağlı yerinde olmayan bir kadın yolluyorsun. Ryan öldü. Nasıl Ryan'nı o adam ve kadına teslim edersin?”
Kalbim sıkışıyordu. David'de güvenmek konusunda hata yapmıştım. Ama başka seçeneğim yoktu. Beynimi yitirmek üzereyim. Tüm bu olanlara anlam veremiyorum.
“Devrim babasının akıl sağlığı yerinde. Neden bu konuyu bu kadar uzatıyorsun? Onca yolu seni ziyarete geldim.”
Ryan ölmüştü. Bunu biliyor. Kafamdaki soruları tek tek yıkmak istiyordum. Martes denen o adamı öldürecektim. Bunun için David'den yardım isteye bilirim. Ama ona güvenmek konusunda tereddütteyim.
“David Martes'si tanıyorsun değil mi?”
Koltuğa sırtını tamamen yaslayacak şekilde durdu.
“Evet tanıyorum.”
“O adamı geberteceğim ve sen bana yardım edeceksin!”
David bir anda gerildi. Ağzını aralayıp bana baktı.
“Devrim-“ sözünü kestim.
“David o adam Ryan'nı öldürdü. Peki nasıl öldürdüğünü biliyor musun?”
David'din işaret parmağını tuttum ve alnıma dayadım.
“Tam buradan. Buradan bir kurşun deliği vardı. Onu bu şekilde öldüreceğim anladın mı beni David?”
David kaşlarını çattı. Yüzünde anlamsız bir ifade vardı.
“Devrim haklısın ama hayatına devam et. Martes tehlikeli biri. Onunla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsun?”
Haklıydı. Ama bunun bedellini ödemeli.
“Onu cezasız mı bırakacağız. Ha? Ayrıca Martes neden senin peşindeydi?”
Sarah onunu kardeşini öldürdüğünü söylemişti. David gerçekten de Martes'in kardeşini mi öldürmüştü?
Onun cevabını merakla beklerken. Bir süre sessiz kaldı.
“İsteyerek olmadı Devrim inan. Kardeşini öldürdüm.”
Bunu söylerken üzgündü. Benim için üzülmüştür. Neden o kadar yol benim için gelsin ki? O iyi birisi. Bana sadece yardım etmek istedi. Onun için boşuna endişeleniyorum.
Koltuktan kalkıp kazağımı düzelttim.
“Özür dilerim gelir gelmez seni sıktım. Ben kahve yapayım.”
Mutfağa ilerledim.
“İstersen yardım edeyim?”
Arkama döndüm.
“Yok gerek yok ben yaparım.”
Her şey çok hızlı ilerlemişti. Ryan'nın ölümünün şokunu hala atlatamamıştım. Hücrede olduğun zamanlar gibi hissediyorum. Bir girdabın içerisinde sürüklenip duruyordum.
Tam adım atarken David yine bana seslendi.
“Devrim?”
Tekrar arkama döndüm.
“Sana onu öldürmen için yardım edeceğim Devrim. Artık ondan kaçamam.”
...
Sıcak kahvelerimizi yudumlarken ben David'di dinliyordum.
“Devrim bunun kolay olmayacağını biliyorsun. Senin bir kaçak olduğunu biliyor. Eğer onun karşısına çıkarsan seni ihbar eder. Farklı yollardan ona ulaşmalıyız.”
Hala bir suçluydum. David söylediklerinde haklıydı. Ona ulaşmanın bir yollunu bulmalıydık. Ama bunu nasıl yapacağız?
“Evet ama ona nasıl ulaşacağız? Bir fikrin var mı?”
David çenesini okşayıp bir süre düşündü. Başım ağarıyordu. Kafamı koltuğa yaslayacak şekilde durdum ve gözlerimi kapadım.
“Devrim benim aklıma bir şeyler geldi ama bunu yapacak birisini bulmalıyız.”
Gözlerimi açıp yanımda oturan David'de baktım.
“Evet anlat.”
Kahvesinden bir yudum aldı.Kollarını birleştirdi. Bana döndü.
“Eğer bir kişiyi ayarlaya bilirsek ona çalışır. Bizde onun hakkında bilgi toplaya biliriz. Bence bu kolay olur. Zor olan kısım birini bulmak.”
“David asıl sorun o nerede? Martes onu bulmalıyız.”
David kendinden emin bir şekilde konuştu.
“Onu nasıl bulacağımızı çok iyi biliyorum. Sen bu kısmı bana bırak.”
Martes denen o adamı bulup Ryan'nın intikamını alacaktım. Ama bu süreçte neler olacağını bilmiyordum. David ile iş birliği yamak şu anda yapacağım en iyi şeydi.
Kahvemden bir yuduma aldım.
“David bu gece nerede kalacaksın? İstersen burada kalabilirsin.”
David gergin gibiydi.
“Aslında bir otelde kalsam daha iyi olurdu.”
Kaşlarımı çatıp ona anlamsız bir bakış attım. Neden burada kalmak istemiyordu ki?
“David tanımadığın bir ülkedesin. Bu gece burada kal.”
Kafasını evet dercesine salladı.
“Rahat ol David.”
Gülümsedi.
“Tamam.”
Hala bir kaçaktım. Amerika'ya dönersem bu benim için tehlikeliydi. Bunu nasıl halledecektik? Bu kadar sorunla nasıl baş edeceğiz?
“Biliyorsun hala bir kacağım. Kendi kimliğimle Amerika'ya gidersem yakalanırım.”
“Haklısın bu büyük bir sorun. Sahte kimlik çıkarırsak bu iş hal olur. Çıkaracak birini bulmalıyız. Yada kaçak yollarla gidebiliriz.”
“Orada rahatça yaşayamam. Yine sahte kimlik çıkarmak zorunda kalacağız.”
Eğer Türkiye'ye dönmeseydim bu iş benim için daha kolay olabilirdi.
“Doğru söylüyorsun. Devrim bugün dinlenelim. Yarın her şeyi halletmeye çalışacağım. Tamam mı?”
...
Adam öfkeliydi. Kızının kaybolması onu çok endişelendirmişti. Adam bir adım atıp karşındaki adama sert bir tokat attı. Bu olanlar onun için büyük bir sorundu. Şimdi kızını nerede bulacaktı?
“Eğer kızımı bulmasanız sizi gebertirim. Sarah'yı bulun bana çabuk.”
Adam tokat attığı adamın yanındaki adama ilerleyip sert bir tokat daha attı. Kızının kaybolması ona acı veriyordu. Bağırışı tüm malikaneyi inletiyordu.
“Ben seni onu koruman için tutmadım mı ? Ha? Söyle bana?”
Adam karşındakinin yakasından tutup onu yere attı. Yere düşen adam sessizliğini korudu.
“Bana bakın Sarah'yı bulun. Aksi taktirde hepinizi öldürürüm.”
Adam kızının ani bir şekilde böyle kaybolmasını beklemiyordu. Arkasını dönüp kızının bulunması umuduyla bekleyişe koyuldu.
...
David yatmaya gitmişti. Bende salonda oturup televizyon izledim. Bir süre televizyona baktıktan sonra kapattım. Kafamı tam yastığa koyup yatıyordum ki odamdan gelen seslerle irkildim. Hemen koltuktan kalkıp odama doğru ilerledim. Neler oluyordu? Sesler çoğalınca endişelendim. Koşar adımlarla ilerledim. Kapının önündeydim. Gelen konuşma sesleri beni şaşırtmıştı.
“Bedenimi terk et David. Bu benim bedenim.”
David'din sesiydi bu. David neden kedi kendine konuşuyordu? Kapıyı açtım. Karşıdaki manzara beni çok şaşırtmıştı. Her taraf darmadağınıktı. Yerde yatan kadını görünce şok oldum.
“Sarah?”
Ağzım açık yerde yatan kadına bakıyordum. Onun burada ne işi vardı? David nerede? Neler oluyordu burada? Kafamda binlerce soru üretebilirdim. Düşüncelerimden arınıp yerde yatan kadının yanına gittim. Çömeldim.
“Sarah senin burada ne işin var David nerede?”
Baktığım kadın güçlükle konuşmaya çalışıyordu.
“David yok artık benim Sarah. Devrim David öldü. David diye biri yok.”
Kadının gözlerinden yaşlar akarken onu kucaklayıp yatağa yatırdım. Bu olanlar kafamı çok karıştırmıştı. Sarah denen bu kadın doğru söylüyordu.
“Neler oluyor? Anlat.”
Karşımdaki kadın derin bir nefes aldı. Gözlerimin içine bakıyordu.
“David yine bedenimi ele geçirdi.”
Kadın kalkıp yatağa oturarak arkadaki tahtaya yaslandı.
“Sana daha önce anlattığım gibi. Ben beden değiştire biliyorum. Bana inanmak istemiyorsun. David bedenimdeyken sana ne anlattı bilmiyorum. Ama ona inanma o bir katil.”
Karşımdaki kadını merakla dinerken bu olanlara anlam vermeye çalışıyordum.
“Lütfen bana anlayacağım şekilde anlatır mısın?”
Kadının gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
“David ne zamandır bedenimde bilmiyorum. Ryan'nın ölümünden sonra bedenime giremeye çalışmadı. Bir süre sonra bedenimi ele geçirdi. Onu kontrol etmem zor oluyordu. Ardından beynimi ele geçirdi. Zihnimin içine yerleşti. Uyandığımda buradaydım. Şimdi bedenimi geri aldım. Buraya nasıl geldiğini bilmiyorum. Lütfen inan bana. ”
Karşımdaki kadın bana anlatmaya çalışıyordu. Bense anlamak istemiyorum. Nasıl inanabilirim? Bir kadın beden değiştirdiğini idea ediyor. Buna nasıl inana bilirim? David yoktu. Karşımda Sarah vardı. Bu inanmam için bir sebep olabilir miydi? Ya David'di öldürdüyse? Kalkıp her tarafa baktım. Yatağın altına, pencereden aşağıya ve dolabın içine. Her tarafa baktım David yoktu. O yoktu. İki elimi başıma yerleştirdim. Başım ağrıyordu. Karşımdaki kadın bana bakıp sadece ağlıyordu.
“İnan bana Devrim. David diye biri yok. Onu babam yıllar önce öldürdü.”
Karşımdaki kadına inanmalı mıydım?
“Bak David nerede? Onu göre biliyor musun? O uçup gitti. Karşında Sarah var. Neden kimse bana inanmak istemiyor?”
Bu olanlar beni boğuyordu. Sıcak basmıştı. Dolaptan montumu aldım.
“Beni burada bekle David'di aramaya gideceğim.”
Kadın hıçkırıklar içerisinde ‘Tamam’ dedi. Odadan çıkıp David'di aramaya koyuldum.
...
Anahtarı dolaba koyup koltuğa oturdum. David'di her yerde aramıştım. Onu bulamamıştım. O kadın doğru söylüyordu. Kafayı yemek üzereydim. Bana yardım eden kişi David değil miydi? O kadın çok üzülmüştür şimdi. Onu bu kadar üzmeye hakkım yoktu. Odama doğru ilerledim. Kapıyı tıkladım. Ses gelmeyince içeri girdim.
O yatıyordu.
Yanına gittim. Makasla kestiği saçlarını tamamen kesmişti. Onun için üzülüyorum. Kötü bir şeyle mücadele ediyordu. Bense ona inanmıyordum. Kimse ona inanmıyordur. Bu ona ne kadar acı veriyordur? Karşımdaki kadının yüzü ağlamaktan şişmişti. Ona bunu yapmak. Bu kadar kötü olamam. Ona inanmalıydım.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYDOS
FantasyBenim umutlarım, mutluluğum her şeyim. bu hücrede bedenimle beraber mahkûm. -Devrim