“Daniel abi senin burada ne işin var?”
Daniel Sarah'nın kolundan tutup arabaya doğu sürükledi. Sarah elindeki poşetleri yere bırakıp Daniel'i engelledi.
“Sarah gidiyoruz buradan. Hemen!”
“Böyle bir şey olmayacak! Hiç bir yere gitmiyorum!”
Daniel çok sinirli görünüyordu.
“Sarah geliyorsun bu kadar!”
“Bana emir verme hakkın olduğunu bilmiyordum Daniel abi.”
Daniel kaşlarını çattı.
“Sarah benimle gelmezsen Devrimi ihbar ederim!”
İkimizde şaşkın gözlerle Daniel'le bakıyorduk. Sinirlenmiştim. Sarah'nın önüne geçip cevap verdim.
“Ne yani? Sarah'yı bununla mı tehdit ediyorsun? Nesin sen?”
Daniel vücudunu dikleştirip sert bir bakış attı.
“Ben Sarah'nın korumasıyım. O benimle gelecek. Anladın mı?”
“Anlamadım. Sarah kendi kararlarını verebilecek yaşta. Onu böyle zorla götüremezsin.”
“Lütfen durun! Devrim benim yüzümden tutuklanmanı istemiyorum. Gidip babamla konuşacağım tamam mı?”
“Ama Sarah böylece gidemezsin. O seni tehdit etti.”
“Sorun değil Devrim. Sonuçta tekrar döneceğim.”
Sarah Daniel'in karşısına geçti.
“Bunu unutmayacağım Daniel!”
Sarah arabaya geçtikten sonra Daniel'de sürücü koltuğuna geçti.
Arabanın gidişini seyrederken. Sarah'nın bırakmış olduğu poşetleri alıp kapının önüne geldim.
Daniel'in benim durumumla onu tehdit etmesi saçmalıktı. Daniel gerçekten de bunu yapabilecek biri mi?
Sarah'nın tekrar David'de dönüşmesi bir anda olabilir. Bu çok tehlikeliydi. Onun tekrar acı çekmesini istemiyorum.
...
Kapı sert bir şekilde vuruluyordu. Üstüme bir şeyler giyip kapıya ilerledim. Bu saate kim olabilirdi? Kapının yanındaki pencereden kim olduğuna baktım. Daniel'di bu. Kapıyı açtığımda Daniel'in yüzü endişeli görünüyordu.
“Ne oluyor?”
“Devrim Sarah? O nerede?”
“Daniel sen ne diyorsun? Sarah dün seninle gitmedi mi?”
“Evet benimleydi. Bu sabah yatağında değildi. Devrim nerede olabilir?”
Yoksa Sarah yine David'de mi dönüşmüştü? Bu olamaz bu çok kötü olurdu. Sarah her şeyi öğrene bilir. Sarah'ya zarar vermesine izin vermeyeceğim. Bar. O bara gitmiş olabilir.
“David! Ona dönüştüyse?”
“Bilmiyorum Devrim. Bir şeyler yapmalıyız.”
“Benim bildiğim bir yer var. Giyinip gidelim.”
“Senin gelmene gerek yok! Ben giderim.”
“Daniel Sarah'yı dün akşam aldın. Onu koruyamadın. Gece boyunca ona bakmalıydın. Onun korumasısın ama onu iyi koruyamıyorsun.”
Daniel yumruğunu sıkıp arkasına döndü.
Onu sinirlendirmiştim. Bu konuda haklıydım.
“Doğru söylüyorsun. Onu koruyamadım.”
“Geliyor muyum?”
Daniel bir süre düşündükten sonra bana cevap verdi.
“Tamam sende gel.”
“Hazırlanıp geliyorum.”
Odama gidip bavulumu açtım. Bulduklarımı giydikten sonra montumu giyip sırt çantamı aldıktan sonra odadan çıktım. Kapıya ilerleyip masadan anahtarları aldım. “Hadi gidelim.”
Ben ve Daniel arabaya binip düz yolda ilerlemeye başladık.
...
Barın önüne geldiğimizde kapıya doğru ilerledik. Daniel bana anlamsız bir bakış attı.
“Neden buraya geldik?”
“Sana her şeyi dün anlatacaktım. Beni dinlemedi Daniel. Dün Sarah ile buraya geldik.”
“Neden? Neden buraya geldiniz?”
“Önce Sarah'yı bulalım sana her şeyi anlatacağım.”
Kafasını evet dercesine salladı. Kapıyı açmaya çalıştık. Ama kilitliydi. Bu sefer tıklattık. Bir süre bekledik ama kimse açmadı. Tekrar tıklattık. Yine kimse açmadı.
“Dün geldiğimizde kapı açıktı.”
Siyah arabanın yanına gittik.
“Devrim telefonun çalıyor.”
Telefonum mu çalıyordu? Beni kim arıyor olabilir ki?
“Sarah olabilir.”
Daniel heyecanla konuştu.
“Hadi aç.”
Telefonumu montumun cebinden çıkardım. Sarah olduğunu görünce hemen açtım.
“Alo? Sarah? Neredesin sen?”
“Devrim evinin önündeyim. Kapıyı tıkladım ama açmadın.”
“Sarah senin için ne kadar endişelendik. Daniel sabah seni göremeyince evime geldi.”
Daniel elini uzatıp telefonu elimden aldı.
“Sarah sen neden gittin? Senin için nasıl endişelendim. Baban öğrenseydi ne olacaktı?”
Daniel şaşırmış bir ifadeyle ellerini sacında gezdirdi.
“Öyle mi? Sarah ben koruman olarak seni korumaya devam ediyorum. Babanın sana ne dediği önemli değil.”
Daniel arabanın tekerine tekme attı.
“Sarah seni almaya geliyorum.”
Öfkeden bir yerinde duramıyordu.
“Babanın kararlarını önemsiyorum.”
Daniel bana bakarak konuştu.
“Ona güveniyorsa o zaman bundan sonra o seni korusun.”
Sinirle telefonu kapatıp bana verdi. Ardından arabaya binip gitti. Bende tekrardan Sarah'yı aradım.
“Alo?”
Telefonda ağlama sesi gelince endişelendim.
“Sarah? Ağlıyor musun?”
“Devrim.”
“Bir yere ayrılma geliyorum.”
Bir taksi çevirip bindim.
...
Taksiden inip parasını verdikten sonra kapıya doğru ilerledim. Sarah basamaklarda oturmuş yüzünü kapatmıştı. Koluna dokunduğumda kafasını kaldırıp bana baktı. Ağlayarak bana sarılınca karşılık verdim.
“Yine ağlıyorsun. Lütfen artık ağlama. Hadi gel içeri gidelim.”
Onun kolundan tutup destek oldum. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Sarah içeri girdi. Bende kapıyı kapattım.
“Geç otur. Şimdi üşümüşsündür.”
Sarah göz yaşı dökmeye devam ediyordu. Yanına oturdum.
“Neden ağlıyorsun?”
“Bu sabah babamla konuştum. Çok kötü kavga ettik. Babam evde olmam konusunda ısrar etti. Ona annemden bahsettim. Babam yine hiç bir şey söylemedi Devrim. Dün senin dediklerinden sonra tekrar düşündüm. Ona bir şans vermek istedim. Ama o susmayı tercih etti.”
“Sarah babanın bildiği bir şey vardır elbet. Ben David'de güvenmemen gerektiğini düşünüyorum.”
Sarah susup göz yaşlarını sildi.
“Teşekkürler Devrim.”
Sarah'ya gülümseyip kapıya doğru ilerledim.
“Ben biraz odun getireceğim. İkimizde üşüdük.”
Kapıyı açıp dışarı çıktım. Odunların olduğu yere girdim. Bir kaç odunu sepete yerleştirip dışarı çıktım.
Tam kapıdan içeri giriyordum ki bir adamın bana doğru geldiğini gördüm. Adam'ın elinde silah vardı. Tetiği ayağıma doğru çekti.
Acı tüm bedenimde yankılandı. Az önceki adam ayağıma kurşun geçirmişti. Dehşetle yere düştüm. Adam kulağıma yaklaştı.
“David'din sana selamı var.”
Adam silahla beraber arabaya binip gitmişti. Ben ise sadece acıdan inliyordum. Sarah'nın endişeli yüzüyle karşı karşıya geldim.
“Aman tanrım Devrim! Sana ne oldu.”
Sarah yanıma çömelerek ayağıma bakıp elliyle açık ağzı kapattı.
“Sarah kimse görmeden beni içeriye götür. Hadi!”
Acıyla zor konuşurken Sarah dediğimi yapıp kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Vurulan ayağımı ayakta tutarak tek ayağımla ilerledim. Sarah koluyla bana destek oluyordu. Kapıyı kapatıp beni koltuğa oturttu. Acıya dayanamadım. Gözümden akan iki damla yaşı sildim. Sarah karşımda ne yapacağını bilmiyordu. Bir sağa bir sola ilerlerken bana merakla sordu.
“Devrim bunu kim yaptı?”
“Sarah Daniel'i ara. Buraya gelsin. Bizi buradan götürmeli. Birazdan polis buraya gelir.”
“Bunu yapamam. Onu kovdum Devrim.”
“O seni uzun zamandır tanıyor. Yardım eder Sarah.”
Derin nefes alarak acıya dayanmaya çalışıyordum.
“Sarah acele et!”
Elimle bacağımı tutuyordum. Bu acı beni bitirecek gibiydi. Sarah cep telefonunu çıkarıp Daniel'i aradı.
“Alo? Daniel abi. Çabuk Devrimin evine gel. O çok kötü yaralandı. Bilmiyorum. Acele et. Lütfen. Babama bir şey anlatma. Hayır. Lütfen Daniel abi hızlı ol.”
Sarah telefonu kapatıp bene baktı.
“Kimin yaptığını söylemeyecek misin?”
“Bilmiyorum bir pislik bir anda arabadan çıkıp ayağıma ateş etti.”
Sarah'ya David'din yaptığını söyleyemezdim. Yoksa kendisini suçlu hissedecekti. Sarah yanıma oturup ayağıma baktı.
“Devrim bu çok kötü bir yara. Ne yapmalıyız? Doktorada gidemeyiz. Ne yapmamız gerekiyor?”
“Bilmiyorum Sarah şu anda hiç bir şeyi düşünemiyorum.”
Biraz ses tonumu yüksek tutmuştum. Buda beni rahatsız etti.
“Özür dilerim.”
“Önemli değil. Çok endişeliyim. Ayağının durumu iyi değil. Bir şeyler yapmalıyız.”
“Daniel birazdan gelecek tamam mı? Endişelenme.”
“Tamam. Sana bir şey olmayacak değil mi?”
Kafamı salladım. Derin nefes aldım. Yorgun düşüyordum.
“Şimdilik temiz bir şey ver saralım. Çok kan kaybedeceğim.”
Sarah etrafta bir şey aramaya başladı.
“İlk yardım çantasında olacaktı. Mutfak dolabının içinde vardı.”
Bedenim titremeye başlamıştı. Acı içinde kıvranıp duruyordum. Lanet olsun David!
Sarah çantayla beraber döndü. Çantayı açıp içinden sargı bezini çıkardı. Sargı bezini birleştirerek yaraya tuttu.
“Ağ!”
Yaraya baskı uygulamıştı. Bana bakıp göz yaşı döktü.
“Özür dilerim. Bir anda oldu.”
“Buradan gitmeliyiz her an polis gele bilir.”
“Daniel gelecek birazdan. Bekleyelim.”
“Daha fazla bekleyemeyiz.”
Sarah bana bakıp iç geçirdi. Bu sırada kapı çaldı.
“Önce kimin olduğuna bak.”
“Tamam.”
Sarah ilerleyip pencereden kimin olduğuna baktı.
“Daniel.”
Sarah kapıyı açtı.
“Neler oluyor burada?”
“Daniel bizi buradan götürmelisin.”
“Devrim sana ne oldu?”
“Biri silahla vurdu ayağımı.”
“Kim yapmış olabilir?”
Daniel gelip ayağıma baktı.
“Devrim kan kaybediyorsun. Seni hemen hastaneye götürmeliyiz!”
Kafamı salladım.
“Hayır olmaz. Beni tutuklarlar.”
“O zaman bir doktor ayarlayacağım. Benim bir arkadaşım vardı.”
Daniel telefonu cebinden çıkardı. Kulağına götürdü.
“Hepsi benim yüzümden!”
Sarah göz yaşı dökerken ona bir şeyler söylemeye çalıştım.
Yutkundum.
“Hayır Sarah! Senin yüzünden olmadı.”
“Benim yüzümden oldu. Neden birisi gelip silahla seni vursun! Yoksa bunu babam mı yaptı?”
Ses tonumu yüksek tutarak.
“Sarah hiç bir şey senin yüzünden olmadı tamam mı? Kimse de bir şey yapmadı.”
“O zaman kim bunu sana yaptı? Kim?”
“Sarah şimdi bunları düşünme lütfen!”
“Daniel ne oldu?”
Daniel bana bakıp kaşlarını çattı.
“Açmıyor telefonu.”
Sarah sandalye ye oturup dizlerinin üstünde durdu. Endişeliydi.
“Ne yapacağız?”
...
Yorumlarınızı bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYDOS
FantasyBenim umutlarım, mutluluğum her şeyim. bu hücrede bedenimle beraber mahkûm. -Devrim