Daniel sert bir yumruk yüzüme geçirdi. Acısı tüm bedenimde yankılandı.
“Bunu nasıl yaparsın Devrim? Sarah'yı neden oraya götürdün? Sana yardım ettiğimizi hatırlıyorum.”
Ağzımdaki kan tadı midemi bulandırmıştı. Daniel'le bakıp iç geçirdim.
“Daniel Sarah tehlikede beni dinlemelisin.”
Bağırarak konuşuyordu.
“Devrim sana artık güvenemem. Sarah neden bu halde? Söyle?”
“Daniel beni dinle lütfen! Söz konusu Sarah. Onun başı dertte. Bir şeyler yapmalıyız.”
Daniel neden bu kadar sinirlenmişti ki? Sarah'nın sadece korumalığını yapıyordu.
“Devrim babam gelmeden defol git buradan!”
“Lütfen o tehlikede!”
“Devrim git yoksa seni öldürürüm!”
Daniel o kadar öfkeliydi ki, gerçekten beni öldüre bilirdi. Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Tam kapıyı açıyordum ki arkadan gelen sesle irkildim.
“Devrim dur! Lütfen yanımda kal. Sana ihtiyacım var.”
Arkamı döndüğümde Sarah'nın ağladığını gördüm. Hemen yanına gittim. Tam ellini tutuyorken Daniel izin vermedi.
“Devrim sana ne demiştim? Git buradan!”
Sarah gözlerini Daniel'le çevirdi.
“Hiç bir yere gitmiyor! Devrim burada kalacak!”
Sarah kararlıydı. Bana bakıp göz yaşlarını sildi.
“Lütfen Devrim gitme.”
Daniel kolumu tutup bedenimi kendisine çevirdi.
“Devrim gidiyorsun! Sarah'nın peşini bırak ve git!”
“Daniel anlamıyorsun. O tehlikede.”
“Ben onu korurum. Bu sana düşmez. Şimdi defol git buradan.”
Sarah yatığı yerden ağır bir şekilde oturdu. Sırtını tahtaya yaslamıştı.
“Daniel abi lütfen! Burada kalsın. Ona ihtiyacım var.”
Bunu dediğinde ikimizde şok içerisinde Sarah'ya baktık.
“Lütfen o yanımda kalsın.”
Daniel yumruğunu sıkıp bana sert bir ifadeyle baktı.
“Sarah babana nasıl bir açıklama yapacaksın? Ha?”
Sarah hıçkırıklar arasında zar zor konuştu.
“Daniel abi? Dayanamıyorum artık.”
Daniel kolumu bırakıp odadan ayrıldı. Sarah'nın yanına oturdum. Ellini tuttum.
“Ağlama artık Sarah.”
Sarah bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. O ağladıkça kendimi kötü hissetmeye başladım.
“Ağlama artık lütfen.”
“Devrim artık bu olanları kaldıramıyorum. Olmuyor. Yapamıyorum. David'din anılarında gördüm Devrim. O anneme işkence ediyordu. Babam anneme işkence ediyordu. Devrim güveneceğim kimse kalmamış gibi hissediyorum. Artık dayanamıyorum.”
Sarah ne diyordu böyle? Sarah hiç bir şey bilmiyor muydu?
“Devrim babam böyle biri mi gerçekte? O anneme işkence yapabilecek birimi? Söyle bana?”
Bu doğru olabilir mi? David ve Sarah'nın babası arasında ne geçmiş olabilir? Sarah'nın babası David'de ne yapmış olabilir? David orada bir kadından bahsediyordu. Acaba Sarah'nın babasıyla o kadının arasında ne geçmiş olabilir.
“Hayır kesinlikle Sarah. O senin baban. David'de güvenmemeliyiz. Bu David'din sana yaptığı bir oyun bile olabilir.”
“Artık hiç bir şey için emin değilim Devrim. Ben nasıl bu hale düştüm? Hayatım boş sanki. Bu beden sanki benim değilmiş gibi hissediyorum. Ne yapmalıyım? Daha kaç kişi benim yüzümden ölecek?”
“Sarah kimse senin yüzünden ölmüyor. Artık bunları düşünme. Sen nasıl David'den kurulacağını düşün.”
“Düşünmediğimi sanıyorsun? Yıllarca babam ile bir şeyler aramaya çalıştık. Kime gidersek bize inanmadılar.”
“Ben sana inanıyorum. Sana yardım edeceğim Sarah. David'den kurulacağız.”
“Kimse yardım etmeyecek!”
Arkadaki sesle irkildik. Kapıya baktığımda Sarah'nın babası olduğunu anladım.
Sarah babasını görünce yataktan kalkıp yanına gitti.
“Sarah iyi misin kızım? Neden ağlıyorsun?”
Babası şaşkın gözlerle Sarah'ya bakıyordu. Yataktan kalkıp Sarah'nın yanında durdum.
“Hiç iyi değilim baba. Bugün ne gördüm baba biliyor musun?”
Sarah daha kötü olamaya başlamıştı. Kolundan tutup ona destek oldum.
“Söyler misin baba? Anneme işkence yaptığın doğru mu? Söyle bana? Doğru mu?”
‘Doğru mu?” Derken bağırmıştı.
Babası şaşkın gözlerle kızına bakmaya devam ediyordu. Hiç bir şey söylemiyordu. Yoksa gerçekten de böyle miydi?
“Baba bir şey söyle?”
Ses tonunu yüksek tutuyordu.
Sarah meraklı gözlerle ona bakıyordu. Babası kızına bir adım yaklaşıp koluna dokundu. Sarah kolunu çekip bir adım geriye gitti.
“Biliyordum Devrim. O anneme işkence ediyordu.”
Babası kaşlarını çatıp iç geçirdi. Kafasını hayır dercesine sallayıp havada duran ellini aşağıya indirdi. Gözlerini kızından kaçırıyordu.
“Böyle bir şey yok kızım.”
“Yalan söylüyorsun! Gözlerini benden kaçırıyorsun. Baba sen böyle biri miydin? Neden anneme bunu yaptın?”
Babası kızına bir adım daha attı. Sarah yine bir adım geriye gitti.
“Söyle bana bir neden söyle baba? ‘Annem kötü biriydi bu yüzden yaptım' de. Bir neden söyle bana baba. Susma lütfen.”
Sarah ağlamaktan bayılacak gibiydi. Sarah'ya döndüm.
“Sarah lütfen kendini çok yıprattın. Daha fazla ağlama.”
Ağlamaktan sesi kısılmıştı. Babası hala susuyordu. David'din amacı buydu. Sarah'ya yavaş yavaş acı çektiriyordu.
“Baba lütfen bir şey söyle. Lütfen.”
“Sen nereden çıkardın bunları kızım. Ben böyle biri değilim. İnan bana. Babana güvenmiyor musun?”
“Bunları David'din anılarında gördüm baba. Senin anılarında da görmüştüm. Annemle kavga ediyordunuz. Anneme tokat atmıştın. Sana sorduğumda bana küçük bir kavga olduğunu söylemiştin.”
“Kızım inan bana.”
Babası üzgün bir ifade sergiliyordu.
“Yeter artık baba! Sana inanmıyorum artık. Ben gidiyorum bu evden! Seni artık görmek istemiyorum. Anladın mı?”
Sarah zorlukla ayakta dururken hızlı adımlarla odadan ayrıldı. Arkasından koşarak gittim.
Daniel'le baktığımda gözlerini açmış bize bakıyordu. Sarah kapıyı açıp dışarıya çıkınca bende onun arkasından gittim. Sarah'ya yetişince kolundan tutup durdurdum.
“Sarah dur! Bu şekilde babanı terk etmeyi mi düşünüyorsun.”
Sarah ağlamaktan şişmiş gözlerle bana baktı.
“Evet Devrim lütfen beni buradan götür. Bir daha babamın yüzünü görmek istemiyorum.”
...
Sarah koltukta oturmuş derin düşüncelere dalmış gibiydi.
“Sarah?”
Sarah ses vermeyince bir daha seslendim.
“Sarah?”
Ellimle koluna dokundum. Bir anda irkilip bana döndü.
“İyi misin?”
“Evet iyiyim.”
“Ben dışarıya çıkıp ev için bir şeyler alacağım. Sen istersen biraz dinlen?”
“Devrim bende seninle gelsem? Gerçekten nefes almaya ihtiyacım var.”
Onu bu şekilde bırakamazdım.
“Tamam sende gel o zaman. Ama benim kıyafetlerimi giy.”
Kafasını evet dercesine salladı.
“Ben sana uygun bir şeyler vereyim.”
Kapının yanında duran bavulumun zincirini çektim. İçinde Sarah'ya uygun bir şeyler aramaya başladım. Ryan'nın bana hediye etmiş olduğu kazağı çıkardım. Üstüne giysi için bir kapüşonlu ceket çıkardım. Bir tane bere ve atkı çıkardıktan sonra zinciri kapadım. Sarah'nın yanına gidip ona uzattım. Bana gülümsedi.
“Teşekkürler.”
“Geriye bir mont kaldı. Benim sanırım buradaki dolabımda vardı. Ben bakıp geleyim.”
Odama doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdim. Dolabı açtıktan sonra mont var mı diye baktım. Lacivert montumu gördüğümde onu alıp Sarah'nın yanına gittim. Sarah'yı göremeyince endişelendim.
“Sarah? Neredesin?”
Ryan'nın odasının kapısı açıldı. Sarah odadan çıkınca derin bir oh çektim. Verdiklerimi giymişti. Verdiklerim bedenine fazlasıyla büyük gelmişti. Gülümseyerek ona baktım.
“Komik mi olmuş?”
“Hayır çok yakışmış.”
“Ama gülüyorsun?”
“Yakıştığı için gülüyorum. Gerçekten yakışmış.”
Bana gülümseyip yanıma geldi.
“Mont galiba bu? Lacivert montu işaret ederek gösterdi. Montu ona uzatarak.
“Ah! Evet al.”
Montu uzattığımda Sarah alıp giydi.
“Çok bol ama olsun güzel bir mont. Devrim sana da zahmet verdim.”
“Ne zahmeti Sarah. Sen o kadar yardım ettin bana. Hem sen benim hücre arkadaşımsın unutma.”
“Teşekkürler.”
“Sırt çantamı alalım gidelim.”
Odama doğru ilerledim. Kapıyı açtıktan sonra yatağın üzerindeki sırt çantasını aldım. Kapıyı kapatıp odadan çıktıktan sonra Sarah'nın yanına gittim.
“Hadi gidelim.”
Anahtarı alıp kapıdan çıktık. Kapıyı kapattıktan sonra anahtarı montumun cebine koydum. Düz yolda ilerlerken Sarah'ya baktım.
“Hava kararmış çabuk olmalıyız.”
“Haklısın. Bir Süpermarket bulalım.”
“Biraz ilerde var. Oradan alırız.”
Hızlı adımlarla ilerlerken Süpermarketi gördüğümüz zaman kapıya doğru yürüdük. Kapıyı açıp içeri girdik.
“Devrim?”
Sarah'ya döndüm.
“Evet?”
“Türkiye'ye geri dönecek misin?”
“Hayır Sarah. Sana yardım etmeden hiç bir yere gitmeyeceğim.”
Ona gülümseyip sebze ve meyvelerin olduğu tarafa gittim. Alış veriş arabasını Sarah aldıktan sonra yanıma geldi. Bende gerekli olan her şeyi arabaya yerleştirmeye başladım.
“Devrim bu isminle hala bir kaçaksın. O Ryan ve senin evin. Yeni kimliğinle o evi nasıl geçindireceksin?”
Sarah haklıydı. Bu kimlikle asla Ryan ve benim evime sahip olamazdım. Sarah çok önemli bir şey söylemişti. Şimdi ben ne yapacaktım?
“Haklısın ne yapacağız?”
“Aslında Devrim annemle kaldığım bir ev vardı orada kalalım. Ne dersin?”
Sarah'ya şakın gözlerle baktım. Babasının yanına gitmeye niyetli değildi.
“Baban?”
“Devrim babamla aramda hiç bir şey kalmadı. Anneme işkence yapacak biri bana da yapmış olur.”
“Sarah işin aslını bilmiyorsun. Ya sandığın şeyler farklıysa.”
“Ben her şeyin farkındayım. Görmedin mi Devrim? Susuyordu.”
Başka bir şey söylemedim. Sarah'nın daha fazla üzülmesini istemiyordum. Ona David neler yaptığını söylesem daha da üzülmesinden korkuyorum. Susup arabaya koymaya devam ettim.
İkimizde sessizdik. Kasanın önüne geldiğimizde aldıklarımızı yavaş yavaş kasaya bıraktıktan sonra ilerleyip her şeyi poşete koymaya başladık. Her şeyi yerleştirdikten sonra parayı verip Süpermarketten çıktık. Hızlı adımlarla evin yolunu tutmuştuk.
“Sarah istersen iki poşeti daha bana ver.”
“Yok gerek yok. Ağır değiller.”
“Tamam” deyip önüme döndüm. İkimizde yol boyunca konuşmadık. Ev göründüğünde siyah bir arabanın evin önünde olduğunu gördük.
Bir adam bize doğru yaklaştı. Karanlıkta yüzü beli olmuyordu. Biraz daha yaklaşınca kimin olduğunu anladım.
“Daniel abi?”
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYDOS
FantasyBenim umutlarım, mutluluğum her şeyim. bu hücrede bedenimle beraber mahkûm. -Devrim