1

747 248 44
                                    

     Aynadaki aksine bakarken bugün girip çıktığı ameliyatlardan başka bir şey yoktu aklında.

    Ne zor bir gün olmuştu bugün böyle.

    Sabah saatlerinde gerçekleşen ve hastahanelerine çok yakın bir kavşakta oluşan zincirleme trafik kazası tüm gününü ayak üstünde geçirmesine sebep olmuştu genç kadının.

   Tüm gün koşturmaktan bir şey yemediğini ise yeni duyduğu ses ve midesine yayılan o ağrı haber veriyordu.

   Bir an önce bir şeyler istediğini bağırıyordu adeta genç kızın midesi.

   Ne söylerse söylesin bir şeyler yemeden onu sakinleştiremeyeceğini  anladığında adımlarını kantine çevirmişti ...

   Kantine girdiğinde günün yorgunluğunu atmak için oraya doluşmuş bir doktor hemşire topluluğu ile karşılaştı.

  Kimisi hızlı hızlı karnını doyurmaya çalışırken kimisi yorgunluk kahvelerini yudumluyorlardı. Keyifle .

  Gözleri ile kantini baştan sona süzdüğünde gözlerinin takıldığı elbette tek bir nokta vardı; meslek arkadaşı, can dostu Ömer.

  Ömer ile ta ilkokul yıllarından arkadaştılar. İkisi de birbirini hem bir kardeş, hen de en büyük rakipleri olarak görmüşlerdi yıllarca.

Liseyi birincilikle bitiren Ömer aynı başarıyı tıp fakültesinde gösterememiş ve birinciliği en büyük rakibi olan can dostuna kaptırmıştı.

 Adımlarını hiç düşünmeden Ömer'e doğru yönlendirmişti çoktan genç kız ... Bir sandalye bulup oturması o kadar kolay olmasa da sonunda Ömer'in yanına ilişmeyi başarmıştı.

  "Ne gündü ama" derken Ömer'in peltesi çıktığı her halinden belliydi.

 Bu mesleğin en güzel yanı işte tamda bu andı .Bütün gün ayaklarını hissetmeyecek hale gelmiş olsalar da , hiç bir meslekte günün sonu bu kadar huzurlu ve sakin olamazdı.

 Ömer'in söylediği şeyi duyamayacak kadar yorulmuştu genç kadın bu yüzden arkadaşına başını olumlu anlamda sallamaktan başka bir cevap verememişti.

 Genç kız üçüncü tostun yarısına geldiğinde, midesini ikna etmeyi ancak başarabilmişti susması için.


                                                                        ......



Hastaneden çıktığında soğuk tüm bedenini titretmişti anında. Kış aylarını çok seven ama üşümekten nefret eden bir çelişkiler yumağıydı adeta.

Koşar adımlarla arabasına yaklaştığında arkasından seslenen birini duydu.Tanıdık değildi kulağına çalınan ses. Ama kim olursa olsun onu bu soğukta dışarıda bekletiyor ise söyleyeceği şey çok çok önemli olmak zorundaydı. Ve hastahanede de herkes bunu en az bir fırça  ile öğrenmişti.


  -Tılsım hanım ? Sizsiniz öyle değil mi ?

  -Evet. Konu neydi?

  -Doktor Tılsım Onat.

  -Evet beyefendi bir sorun mu var?

      "-Hiç. Yok bir şey sadece bu zarfı size vermemi istediler." diyerek bir zarf uzattı yabancı adam genç kıza.

  Tılsım isteksizce elini cebinden çıkarıp zarfı aldığında inşallah önemlidir diye de geçirmeden edemedi içinden.

Açıkçası bu gün merak duygusu bile yorulmuş, yorgan döşek yatıyorlardı ayaklarını uzattıkları şöminenin karşısında.

 Tılsım açtığı zarfta hastahaneden gönderilen bir not beklerken gördüğü kelime yığınına oldukça şaşırmıştı.

 Tuttuğu beyaz zarfta gayet güzel ve düzenli bir el yazısıyla yazılmış olduğu belli olan 

"Ali yaşıyor" cümlesi karşılamıştı genç kızı.

Tılsım "herhalde yanlış kişiye seslen diniz" diye kafasını kaldırdığında karşısında hastahanenin arka duvarından başka bir şey görememişti. Yaşadığı son bir dakikayı anlayamayan genç kız hareket etmeyi anca hatırlayarak kafası karışmış bir şekilde kaplumbağasına bindiğinde bir karışıklık oldu herhalde den başka bir açıklama yapamıyordu kendine.



                                                            ....



Evinin sıcaklığı yüzüne vurur vurmaz yorgunluğu dahada artmıştı genç kızın, bir an önce yatağına kıvrılmak istiyordu. Salonundaki geniş koltuk onu ne kadar davet etse de koltuğuyla gizli bir savaş halindeydi.

Eğer oraya uzanırsa asla yatağına gidemeyeceğini biliyordu o yüzden koltuğun yanından hızla geçerek ahşap merdivenlere yöneldi ve o an koltukta uyumak mı yoksa tam 6  basamak olan merdivenleri çıkmak mı daha kötü karar vermeye çalışırken merdivenin koluna tutunmuş mızmız bir halde sallanıyordu.

Ve her zaman ki gibi tabi ki de biricik üçlü koltuğu evinin en nadide parçası kazanmıştı ve kendini nakavt olan bir boksör gibi koltuğa bıraktığında "merdivensiz bir eve taşın malıyım" diye bir not düşmüştü aklının bir köşesine.

 Günün yorgunluğunun üstüne uykunun derin kollarına sığındığında  Ali ismi aklından çoktan çıkmıştı.














TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin