12

94 52 6
                                    

Yemek başladığından beri masada Murat amca ve benden başka hiç kimse konuşmamıştı. Can ve annesi Nurgül teyze arada bir bize gülümsemekten başka sohbetimize dahil olmamışlardı.

Murat amca beni doğduğum yerden mesleğime kadar hayatımın her ayrıntısına dikkat ederek güzel bir sorguya çekmişti. Ama ilk defa bu kadar sıradan konular hakkında konuşmaktan sıkılmamıştım. Murat amca o kadar ilgiliydi ki beni bile heyecanlandırmıştı kendi hayatım konusunda. En ufak ayrıntılar üzerinde bile uzun uzun yorumlar yapıyordu. Bazen bana da garip gelse de kısa sürede Murat amcanın hayatta her şeye anlam katan en derinlemesine yaşayan insanlardan biri olduğunu anladığımda garipsememeye başlamıştım.

Zaten nasıl bir insan olduğu şu içinde olduğumuz mimariden de kolaylıkla anlaşılabiliyordu.

Sohbetlerimiz sırasında bu şahane restoranı Can'ın açtığını ama şuan sadece Murat amcanın ilgilendiğini öğrenmiştim. Çünkü Can diğer kardeşleri ilgilenmediği için annesinin şirketini bir başına idare etmek zorunda kalmıştı. Murat amca şuan bile şirket hakkında konuşulmaya başladığında birden huy değiştirip huysuz geçimsiz birine dönüşüveriyordu ve şirket dediğiniz o boş beton yığınınızı benden uzak tutun diye kesin bir tavırla resti çekiyordu. Onlar kendi aralarında tartıştıkça bende Can ile ilgili bir sürü yeni bilgi elde ediyordum.

İzmir'de ekonomi okumuştu o da babasının zoruyla. Okuldan pek hoşlanmadığı ben okulumdan bahsederken verdiği tepkilerden anlaşılıyordu. Okulunu bitirip İstanbul'a döndüğünde bu restoranı açmış ama bir yıl kadar anca işletebilmişken dedesi vefat ettiği için şirketin tek varisleri olarak bu aileden biri şirketin başına geçmek zorunda kalmış ve o kişide Can olmuştu.


Ben Can ile ilgili her bilgiyi heyecanla dinlerken Murat amcanın  -"Doktor olmasaydın ne olmak isterdin?" diye bir sorusuyla karşılaştım.

Aslında cevabım belliydi. O yüzden hiç düşünmeden cevap verdim. Ben doktor olmasaydım kafe kitapçı açmayı düşünüyordum dedim. Hepsi ilk defa duymuş gibi bana bakmaya başladıklarında hemen açıklamaya giriştim.

-"Kitapçı dükkanı açmayı düşünüyordum. Ama kitap okuma oranı o kadar düşük ki Türkiye'de bende kendime öyle bir yöntem bulmuştum. Bahçesi kafe içerisi kitapçı olan bir dükkan olacaktı Akçay'da sahil kenarında bir çok yer bakmıştım  kendime ama sonra üniversiteyi kazanınca o hayalimi rafa kaldırmak zorunda kaldım. Şimdi uyumak için bile zor zaman buluyorum. Ama emekli olup memlekete yerleştiğimde mutlaka açacağım hayalimde ki kafe kitapçıyı.

Hepsinin çok hoşuna gitmişti hayalimdeki dükkan ama bilmiyorum bir gün açabilir miyim dediğimde hepsi mutlaka açacaksın diye destek vermişlerdi.


Zaman öyle hızlı geçmişti ki ailemle yediğim yemekler dışında hiç bu kadar keyifli bir yemek yediğimi hatırlamıyordum. Yemekten sonra Can ile babasının tavla atışmaları da görülmeye değerdi gerçekten. Ama zaman çok çabuk akıp tükenmişti her zamanki gibi.

Can beni bırakmak için arabasını getirmek için garaja indiğinde bende Murat amcayla vedalaşıyordum. Beni çok sevdiğini her fırsatta gelmemi istediğini defalarca tekrarlamıştı. Nurgül teyze de haftaya Can'ın kardeşlerinin  döneceğini ve onlarla da tanışmam için mutlaka gelmem gerektiğini söylemişti.

Can beni eve bırakırken neredeyse hiç konuşmamıştık. Sadece ona evimin yolunu tarif ettiğim zamanlarda konuşuyorduk oda bir kaç kelimeyi geçmiyordu.

Evimin önüne geldiğimizde Can'a dönüp "iyi geceler" dedim ve arkamı dönüp inecektim ki hiç beklemediğim bir şekilde kolumu yakaladı. Mecburen ona bakmak zorunda kalmıştım.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin