9

190 88 8
                                    

Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki! Eve döndüğümden beri dışarıya çıkmamıştım. Hastaneden aldığım izinin bitmesine iki gün kalmıştı. Bu günleri de evime kapanarak geçirmekten yanaydım. Hiç kimse ile konuşacak bir moralim yoktu.  Ömer ile bile hastaneden çıkıp gittikten sonra konuşmamıştım. Aradığında telefonlarını açmıyordum. Son aldığım karar ile onu kendimden uzak tutacaktım. Görünüşe göre Onur'un istedikleri olacaktı. Bu yüzden Ömer'i de yanımda bir karanlığa sürükleyemezdim. Kendimden onu korumalıydım.

Kardeşimin hayatı söz konusuydu. Onun yokluğunu, benim yüzümden başına bir şey geleceğini düşünmek bile aklımı oynatmama yetiyordu.

Onur ne isterse yapmak zorundaydım. Polise gitmem hiç bir şeyi değiştirmeyecekti. Onur ne yapıp eder Seçkin'e zarar verirdi. Kendisi yapamasa bir başkasına yaptırtırdı. Kardeşimi korumak için başka seçeneğim yoktu.  

Dünyam bir anda nasıl böyle karanlığa gömülmüştü. Nefes almakta zorluk çekiyordum artık. Birilerinin bana yardım etmesini istiyordum. Ama tamamen köşeye sıkışmış durumdaydım. Hiç tanımadığım insanlar yüzünden hiç tanımadığım insanlar tarafından tehdit ediliyordum. Hem de kardeşimin canıyla.

Telefonum çalmaya başladığında titrek hareketler ile telefonuma uzandım. Ekranda yanıp sönen numarayı tanımıyordum. İlk aklıma gelen Ömer'in başka bir telefondan arıyor olmasıydı. O yüzden açmamak için biraz dirensem de her zamanki gibi bu lanet olasıca merakıma yenildim ve açtım. Açar açmaz kulağımda yankılanan o iğrenç sesin kime ait olduğu fikri beynime hareket ettiğinde içimdeki korku alevlenmiş ve o fikir beynime ulaştığında tüm vücuduma korlar  yayılmaya başlamıştı.


Onur ..


-Tılsım nasılsın?


-Ne istiyorsun?


-Ne istediğimi biliyorsun.


-Henüz karar vermedim.


-Demek henüz karar vermedin. Fazla vaktin yok haberin olsun. Düşünmeye devam ederken kardeşini de işin içine katmayı unutma.


Onur  her zamanki iğrençliği ile bana tehtidini savurduğunda ister istemez aklım Seçkin'e takılmıştı. Yapamazdım onun hayatını riske atamazdım. Bunu elbette biliyordum ama Onur'un sunduğu teklifi nasıl yapacağım konusunda da en ufak bir fikrim yoktu.

O telefonu yüzüme kapattığında ben hala kardeşimi düşünüyordum. Tabi o her şeyden daha değerliydi. Benim yıllarımdan, emeğimden, mesleğimden.

Bu işi uzatmanın gereği yoktu. Cevabım mecburen belliydi. Kabul edecektim.

Ama en azından yarını beklemek istiyordum.


Sabaha kadar neredeyse hiç uyumamıştım.

Ve şu an evin içinde aklımı dağıtmak için ve o telefonu elime alıp Onur'u aramayı biraz daha  geciktirmek için saçma sapan işler ile uğraşıyordum. Önce bütün koltuklarımın yerini değiştirmiştim. Şimdi de mutfaktaki rafları boşaltıyordum. Ama sanırım ne kadar geciktirirsem o kadar zor olacaktı bu iş.

Bunu fark ettiğimde elimdeki tüm tabakları tezgahın üzerine bırakarak salona gidip telefonu elime aldım ve  akşam Onur'un beni aradığı numarayı tuşlayıp telefonun açılmasını beklemeye başladım. Ancak Onur'un telefonu kapalıydı.


Bu durum içimde hem bir rahatlamaya hem de daha fazla sıkılmama neden oldu. Bu cesareti bir kez daha toplamak zorunda kalacaktım.


Yada onun beni aramasını bekleyecektim.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin