2

289 175 20
                                    

Gözlerimi açmamla yine koltukta yatmış olduğumu fark etmem bir oldu. Kendime söylenerek doğrulduğumda vücudumun her yeri isyan ediyordu elbette.

Bağıran ve isyan eden vücuduma aldırmadan mutfağın yolunu tuttum. Su ısıtıcıyı çalıştırmaya çalıştığımda evren san ki tüm negatif elektriğini üzerime yönlendirmiş gibi hissettim. Çünkü lanet olası elektrikler kesikti. Kahveden vazgeçip duşa girmeye hatta suyun altında kendimi kaybetmeye karar verdim. 

Küveti doldurmak için musluğu çevirdiğimde beni bir sürpriz de elbette orada karşıladı ...

Evet sularda akmıyordu. Bu kadarda olmaz derken birden aklıma en son ne zaman fatura yatırdığım sorusu takıldı. Ne yazık ki en son ne zaman fatura yatırdığımı bile hatırlamıyordum.

İyi de neden hiç bildiri ya da şikayet gelmemişti ki ? 

Merakla telefonuma baktığımda şarjımın bittiğini görünce bugünün benim günüm olmadığını anladım ve daha fazla sinirlenmeden hastaneye gitmeye karar verdim.


...


Hastahane düne nazaran daha sakindi elbette. Hemen üzerimi değiştirip hastalarımı ziyaret etmeye başladım.

 İlk hastamın adı Yağmurdu. Yağmur dün gerçekleşen trafik kazasında yaralanmış sol bacağı üç yerden kırılmıştı buda yetmezmiş gibi sağ kolu bir süre kullanılamayacak derecede ezilmiş ve çatlaklar vardı. Ama yağmuru ilgilendiren ve üzen olay ise dün gerçekleşen üniversite sınavına girememiş olmasıydı. Öyle ki dün onu sakinleştirip bu şartlar altında sınava giremeyeceğini anlatmamız ve onu buna ikna etmemiz oldukça zor olmuştu. 

Ne yazık ki yapılacak bir şey olmadığından Yağmur'un koca bir senesi çöp olmuştu.

Bu üniversite sınavları gençlerin üzerinde öyle bir baskı oluşturmuştu ki çocuklar sağlıklarını hiçe sayıyorlardı neredeyse. Sadece daha fazla ders çalışabilmek için bile fazlaca enerji içeceği tüketiyorlar ve bu da zaten enerjik olan vücutlarını oldukça zorluyordu. Bu durumda ki çocukların neler yaşadığını psikolog arkadaşım Yonca'dan dinliyordum bazen. Sınav yaklaştıkça psikoloji servisleri adeta bu gençlere hizmet etmeye başlıyordu.

Ancak dün Yağmuru sakinleştirmeye çalışırken durumun ne kadar vahim hale geldiğini canlı canlı yaşamıştım maalesef. 


...


Hastalarımı dolaşmam bittiğinde öğlen de olmuştu zaten. Yemek için Ömer'i bulmaya odasına gittim. Kapıyı tıklatmadan açtığımda buna yine pişman oldum tabi. 

Ömer yine bir kızla oldukça samimi bir haldeydi. Samimi ne demek resmen kızı yiyordu.

Ömer kızı kucağına oturtmuş elleri kızın sapsarı saçlarına dolanmış sertçe kızı öpüyordu. Bu kızı tanımıyordum. Ancak kız gerçekten çok seksiydi. Uzun bacaklarını açıkta bırakacak kısa bir eteği vardı. Göğüsleri ise beyaz gömleğinin açık düğmeleri sayesin de tamamen ortadaydı. Ben içeri girer girmez kız birden ne yapacağını bilemez halde hızla toparlandı ve yüzüme bakmadan uçarcasına yanımdan çıkıp gitti. 

Ömer sahte bir sinirle bana bakarken "böldüm galiba" dedim.

-Sana kaç defa kapıyı çalmadan girme dedim?

-Kimdi o ? Tanıyamadım.

-Yeni geldi.

-Sen de gelir gelmez tadına bakayım mı dedin? 

-Ne var Tılsım? Niye geldin?

-Yemeğe gidelim diyecektim ama sen yemişsin yiyeceğini. :)

-Tamam gidelim. :) Gidelim de sen de sus.


...


Her zaman ki gibi zaman yine su gibi akıp gitmiş ve akşam olmuştu. Düne nazaran daha iyi bir haldeydim ama yinede yorgundum elbette. Öğlen arasında tüm faturalarımı yatırmıştım. Bu yüzden evim umarım yaşanılacak bir hale dönmüştür diye içimden geçirerek arabama doğru ilerledim. Mart ayında hava nasıl bu kadar soğuk olabilir diye söylenirken içimi delen bir ürperti hissettim. Gerçekten niye bu kadar üşüyordum ki?

 Arabama bindiğimde yan koltukta duran kutu dikkatimi çekti. Bu da neydi böyle. 

İlk şoku atlattıktan sonra yavaşça kutuya uzandım. Arabamın kilitli olduğuna emindim. Kim nasıl bu kutuyu buraya bırakabilirdi ki. 

Oldukça büyük olan kutu birde hediye paketi gibi süslenmişti. İçimi büyük bir panik kaplarken açıp açmamak konusunda kararsız kaldım. 

Merakıma yenik düşerek kutuyu hızla açarken içimdeki paniğe engel olamıyordum. Gerçekten niye bu kadar huzursuz olmuştum ki? 

Alt tarafı bir kutu içinden ne çıkabili...  Aman Tanrım !


Ellerim titriyordu. Böyle bir şey nasıl olabilirdi ki? Kutunun içinde bir sürü fotoğrafım vardı.

Ve bu fotoğraflar sıradan fotoğraf falan değildi. Bir çoğunda evimde ve yatağımda uyuyordum. Hatta Aman Allahım! çıplaktım. Küvet 'ime uzanmış gözlerim kapalı bir haldeydim. Kulağımdaki kulaklıklar müzik dinlediğimi gösteriyordu. Bir yerim gözükmüyordu ancak önemli olan o değildi.

Bu fotoğraflar nasıl çekilmişti? Kim tarafından çekilmişti? 







TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin