Can karşımdaydı. Ne yapacağımı bilemez bir halde kekelemeye başladım. Ve daha fazla saçmalayıp kendimi rezil etmemek adına girmesi için biraz kenara çekildim. Can bana bakmadan yanımdan geçerek sanki her gün kullandığı bir evmiş gibi rahat ve doğal adımlarla balkona yöneldi.
Onun balkona yönelmesine içimden bir "oh" çekerek arkasından ilerlemeye başladım.
İnşallah bir mucize olur ve Onur yatağından kalkmamak konusunda sözümü dinlerdi.
Can sanki gelirken rahatlığını da yanında getirmiş gibi sandalyeye kasıldığında bende kendimi toparlayarak konuşmam gerektiğini hatırladım.
-"Hoşgeldin" dediğimde Can sanki beni yeni fark etmiş gibi irkildi.
Bu çok garip refleks beni bir başka şok dalgasına hapsederken Can konuşmaya başladı.
-"Yemeğe neden gelmedin?"
-"Nasıl bu kadar değişken ruh haline sahip olabiliyorsun gerçekten anlamıyorum."
Can sanki ben hiç konuşmamışım gibi aynı sorusunun altını çizer gibi bir tonla yeniden sordu.
-"Yemeğe neden gelmedin?"
-"Bu seni neden ilgilendiriyor?"
Can sanki küfür etmişim gibi sinirle ve hızla kalkarak beni duvara sabitledi.
Korkmamaya çalışıyordum. Onurdan korktuğum gibi beynimin alışık olduğu o korkudan kendimi korumaya çalışıyordum ama sonra birden zaten korkmadığımı fark ettim. Hayır, hayır .. ben bu adamdan korkmuyordum.
Can gözlerinden ateş fışkırır gibi bana sokulmaya devam ederken hislerim, beni onun gözlerine teslim ederken mantığım avazın çıktığı kadar bağır diyordu. Korkmuyorum senden diye..
Ben hep Onur'u Can'a benzetiyordum. Ama bu defa Can Onur'a o kadar benziyordu ki. İşte beni korkutan bu benzerlikti. Hayatıma bir anda giren bu adamlar neden bu kadar birbirlerine benziyorlardı.
Ben düşüncelerimin içinde korkularımla savaşırken ... Can düşüncelerimi böldü.
-"Tılsım babamın seni yemeğe çağırdığı gün yemeğe gelmedin. O geceden beri telefonun kapalı. Ve az önce öğrendiğime göre günlerdir hastaneye gitmiyor muşsun. Neredeydin?"
Gözlerinde gördüğüm panik ruhumun derinliklerine işlerken mantığımdan yayılan "dağılma.. .dağılma...kendini bırakma" sinyalleri işe yarıyor gibi gözükmüyordu.
Öte yandan verecek bir cevabım yoktu.
Can birden -"Neredeydin?" diye bağırdığında gözlerinden çıkan kıvılcımlar alev almaya başlamışlardı artık.
Ben cevap vermek için ağzımı oynatmaya başlamıştım ki arkamdan gelen bir ses olduğum yere dehe fazla sabitlenmeme neden oldu.
-"Benimleydi!"
Can'ın o koyu yeşil gözleri hızla benden ayrılıp arkamda bir noktaya sabitlendiğin de irislerinin daha da büyüdüğünü fark etmemek mümkün değildi.
Bir süre Onur'a baktıktan sonra bakışlarını yavaşça bana çevirdiğinde az önce orada olan duyguların hiç biri yoktu yerinde. Bu kalbime iğne batırmış gibi canımı acıtmasına sebep olurken, gözlerinden rahatlıkla okuduğum hayal kırıklığı hızla beni açıklama yapmaya itse de ben daha ağzımı açamadan yüzüme çarpan rüzgarı her şey için çok geç olduğunu fısıldadı kulağıma. Ben daha arkasından seslenecek kelimeleri bile bir araya getiremeden Onur'un omzuna hızla çarparak evden çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM
RomanceBaşarılı genç bir kadın, Başarılı genç bir adam, Yolları kesişen bu iki genç, çıktıkları yolun hiç bilmedikleri geçmişlerinde başladığını bilmezler. Öğrendiklerinde ise karanlık bir per...