10

109 63 5
                                    

Onur sorduğum sorudan sonra hızla kapıyı çarpıp çıkmış ve beni düşünce dehlizinin tam ortasında bir başıma bırakmıştı. Aklım almıyordu artık hiç bir şeyi. Nasıl bir kördüğümün içindeydim ben böyle.

Neredeydi bu Ali?

Son yirmi dakikadır yaşadığım duygu yoğunluğu yüzünden kendimi yorgun hissediyordum. Sürüklenerek yatağıma girip gözlerimi sımsıkı kapadım. Mümkünse bu olayların hiç başlamamış olduğu bir güne uyanmayı dileyerek uykunun derin kollarına bıraktım kendimi. Dünyada en güvende olduğumuz yere. Acıların, korkuların, soruların olmadığı tek yere.


Sabah uyandığımda dün gecenin izleri hala başımı ağrıtmaya yetiyordu. Sanırım duyduklarımı hazmetmem için uzunca bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Ama bu sürenin uzunluğunu ben dahi bilemiyordum şuan.

Onur resmen bana aşık olduğunu söylemişti. Onur gibi bir insanla bir ilişki yaşamak kemiklerimin dahi ağrımasına yol açacak kadar ıstırap yayıyordu vücuduma.


Bana sunduğu teklifi nasıl bir kirli emeline kullanacağını Allah bilirdi. Mağdem bana aşıktı böyle bir teklifi nasıl bana yapabilirdi. İnsan aşık olduğu birine nasıl zarar vermek isteyebilirdi ki?


Uyanır uyanmaz sorular, düşünceler savaşmaya başlamıştı yine kafamın içinde. Cephesi dahi olmayan bir savaşın içindeydim. Nerde duracağımı, kime güveneceğimi kesinlikle bulamıyordum. Tek istediğim bu durumun bir an önce çözülmesi ve normal sıkıcı hayatıma geri dönmekti. Şimdi düşünüyorum da hayatımdan sıkıldığım ve biraz hareketlilik istediğim günleri ömrümün o kesitinden silip atmak istiyordum. Hayat bana resmen "al sana hareket" demişti.


Ali her konunun içinden çıkıyordu. Artık onu her zamankinden daha çok merak eder olmuştum. Ali eğer gerçekten yaşıyorsa annesini ve babasını hiç tanımamış bir çocuktu. Ya yurtlarda büyümüş olmalıydı, ya da evlatlık verilmiş. Ama o büyük yurt yangınından nasıl kurtulmuştu. Elde edebildiğim tüm belgelerde Ali'nin o yangında öldüğü görülüyordu.

Bir yolu olmalıydı. Bir yerden başlayabilmenin bir yolu olmalıydı. Ali yaşıyorsa elbette arkasında bir iz bırakmış olmalıydı.

Ama ne?

Yine sorular  yine sorular ..


Soruların cevabı başka bir soru oluyordu. Bugün yine Cihan'ın yanına gidip yangınla ilgili tüm dosyaları istemeyi düşünüyordum. O yardım etmez ise başka bir yurda giderdim gerekirse İstanbul'daki tüm yurtları gezerdim. Ama bu olay ile ilgili bir kapı bulup o kapıdan girmem gerekiyordu artık.


...


Cihan'a yetişmek için hastaneden biraz erken çıkmıştım. Cihan'dan tüm dosyaları alıp onları incelemem, gerekirse Sosyal Hizmet Müdürlüğü'ne gitmem gerekiyordu.


Yurda geldiğimde paydos saatine on dakika kalmıştı. Koşarak Cihan'ın odasına girdim. Beni görünce şaşırsa da şaşkınlığını gizlemeye çalıştı.  Pek başarılı olduğu söylenemezdi doğrusu.

Tavrım onu paniğe sürükledi. Neden bu kadar paniklediğini anlamam zor olmamıştı çünkü masasının üzerinde duran mavi bir dosyanın üzerinde büyük harfler ile  ALİ ONAT yazıyordu.


Hemen dosyaya uzandım. Doktor olmanın verdiği hızlı refleksler burada işime yaramıştı. Çünkü Cihan'da benimle beraber dosyaya uzanmıştı.


-"Neler oluyor Cihan"? diye sorduğumda derin bir nefes alarak sandalyesine oturdu. Ellerini masanın üzerinde birleştirerek konuşmaya başladı.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin