17

62 20 8
                                    

Ölüm nedir? Bir anda yok olmak ...

Ölüm gizemdir .. Ölüm karanlıktır .. Ölüm bilinmeyen tek gerçektir ..

Ölümün ne olduğunu bilmeyenler "yaşamak ölmekten daha zor" derler. Kim bilir .. Belki ölüm daha zordur.

Ne diyorduk edebiyatta? Güzel adlandırma!

Ölüm = Sonsuz uyku !

"Sonsuz uyku" kulağa ne kadar huzur verici geliyor aslında.

...

Onur bir mucize gerçekleştirmiş ve sonsuz uykusuna dalmaktan son anda vaz geçerek bize göz kırpmıştı. Üç gün boyunca Oğuz ile birlikte kapımın önünde Onur'un ölümle savaşına saf tutmuştuk adeta.  

Ölüm Onur'a mı yoksa bize mi acıdığını söylemeden; tek başına, geldiği gibi gürültü yapmadan sessizce ayrılmıştı yanımızdan.


Onur ağır ağır gözlerini kırpmaya devam ederken derin bir nefes alarak Oğuz'a baktım. Oğuz kafasını duvara yaslamış ve ağırlaşan göz kapaklarına daha fazla direnemediği için kendini uykunun derin kollarına bırakmış yavaş  yavaş nefes alıyordu.

Onu rahatsız etmek istemesem de uyandırmalıydım. Üç günlük ölüm arkadaşlığımız sona ermişti. Onur kendine gelmişti.

Onur beni gördüğünde yüzünde şimdiye kadar hiç görmediğim bir masumlukla gülümsedi. Gülümseyişi o kadar gerçekti ki bu saf gerçeklik karşısında kendimi çok kirli hissettim. Hiç tatmadığım bu his beni kollarıyla sımsıkı sararken Onur'a bakmaya devam ediyordum.

Şimdiye kadar Onur'a bakmaktan hep rahatsız olmuştum. Ama o an Onur'u hiç görmediğimi fark ettim. Evet. Ben Onur'a sadece bakmıştım ama onu hiç görmemiştim. Gözlerinin derinliğindeki korkuyu, yüzünün kıvrımlarındaki acıyı, kara kalemle çizilmiş gibi duran kaşlarındaki güzelliği, kulaklarının altından başlayıp çenesinin ortasında birleşen iki çizginin umudu simgelediğini hiç görmemiştim.

Ona sadece bakmıştım. Bakmış ve göremediğim tüm güzelliklerin üzerine adına ön yargı dediğimiz bir kalemle kocaman bir çizik atmıştım.

Onur'un gözlerindeki gerçekler bana sessizce Oğuz'un üç gün önce sorduğu soruyu fısıldadığında yaşadığım hayal kırıklığıyla  hızla gözlerimi kaçırmayı başardım.

Oğuz'a yavaşça seslendiğimde irkilerek uyandı. Onu korkutmak istememiş olsam da yaşadığımız son üç gün yüzünden her an korkar haldeydik zaten. Oğuz bir an nerede olduğunu fark edemeden sağına soluna hızla bakıp kafasını abisine çevirdiğinde kendine gelebildi anca.

Onur'un uyandığını fark ettiğinde ise hiç beklemediğim bir hareketle Onur'un yüzüne kocaman bir yumruk indirip hızla kalkarak kapıyı çarpıp çıkıp gitti. Bunların hepsi bir saniye içersin de gerçekleşti.

Ben yaşadığım şokla Onur'a bakarken Onur Oğuz'un vurduğu yanağını ovuyordu.

-"Bu defa acıttı piç."

Onur'un bu söylediği, zavallı Oğuz'un ölüm nöbetini ilk defa yapmadığını anlatıyordu.

Oğuz hiç bir şey söylemeden çıkıp gitmişti. Onur hala aynı yerde yatıyordu. Onu nasıl kaldıracağımı düşünürken Onur'un kıpırdadığını fark ettim. Zorlandığı her halinden belli olsa da kalkmaya çalışıyordu.

-"Ne yapıyorsun?" Sanki kendi kendime konuşmuşum gibi hiç tepki vermeden kalkmaya çalışmaya devam etti.

İnatla yeniden -"Kalkamazsın." dediğimde tepkisini çekmeyi başarabilmiştim.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin