Dylan'ın Ağzından
Alarmımın sesiyle ayağa kalktım. Aslında hiç kalkmak istemiyordum ama prens olmak bir takım sorumluluklar getiriyordu, ayrıca kendimi kaybedip görevlilerin kanını içmeden önce ava çıkmam gerekiyordu.
Üzerime siyah kotumu, düz beyaz
t-shirtümü, kahverengi deri ceketimi ve siyah botlarımı giydim.Saçlarımı doğal halde bıraktım çünkü 'yatağımdan yeni çıktım' görünümü veriyordu. Aynanın önünde son rütuşları da yaptıktan sonra yolumu aşağıya, babamın ofisine doğru tuttum.
"Prens" arkamdan çekici duyulmaya çalışan sert bir ses duydum.
Gözlerimi devirdim ve Abby'yi görmek için arkamı döndüm. "Benden uzak durman konusunda sana ne demiştim Abby"
Kızgınlık sesime yansımıştı.
"Sevgilin ve gelecekteki kraliçen ile böyle konuşmak kesinlikle doğru değil." dedi alaycı bir şekilde.
"Abby, sana defalarca kez sevgilim olmadığını söyledim ve gelecekteki kraliçe kesinlikle olmayacaksın." sakin kalmaya çalışarak dedim. Dudağını ısırdı ve kalçalarını sallayamaya özen göstererek bana doğru yürüdü.
Yanıma yaklaşınca elini hafifçe göğsümde gezdirdi. "Bana karşı ne hissettiğini biliyorum, saklamana gerek yok." kulağıma fısıldadı.
"Güzel, o halde sana karşı hiçbir şey hissetmediğimi biliyorsun" düz bir şekilde dedim ve elini göğsümden ittim.
Tamam, izin verin size Abby'i anlatiyim. Sarayda çokça uyuyan ve sizinle iyi bir gece geçirdiği anda bir kuş gibi ötebilecek bir kızdır. Ben ve benim gibi bir çok kişi Abby'e dayanamaz. Burada kalmasına izin verilmesinin tek nedeni babamın ona borcu olmasıdır.
17. doğum günümde, şuan insan yaşına göre 18 vampir yaşına göre 729'um, yaşlıyım biliyorum. Sarhoş olmanın eğlenceli olacağına karar vermiştim ve şu ana kadar yaptığım en büyük hata olmuştu çünkü ertesi günün sabahı odamda çıplak bir şekilde ve yanımda da çıplak bir Abby ile uyanmıştım.
En kötüsü de bu değil, sonrasında Abby herkese benimle yattığını ve şimdide sevgilim olduğunu söylemeye karar verdi. Ailem, Abby'e karşı güçlü bir hoşnutsuzluk duydu bu yanlış davranışlarına karşı. Olgunlaşmam ve sevgilim olmayan kişilerle yatmamam konusunda uzun bir ders vermişlerdi sonrasında da.
"Dylan" rahatsız edici bir ses beni gerçek hayata geri getirdi.
"Seni kendim yolumdan çekmeden önce yolumdan hemen çekil Abby" diye onun burda bulunmasından rahatsız olmuşum gibi bağırdım, sonunda onu yanımdan gönderebilmiştim.
Babamın ofisine doğru gittim ve kapıyı açmadan önce çaldım. İçeri girdiğimde kafasını kaldırıp bana baktı ve yüzümdeki ifadeyi görünce mırıldandı. "Tahmin edeyim, Abby?" Başımı salladım.
"Evet, sadece kızın beni rahat bırakmasını istiyorum. Neyse... bugün gündeminde ne var?" onu öldürmekle ilgili bütün düşüncelerimi silkeledim.
"Evet bende ama babasına borcum var hatırladın mı? Burada kalması lazım. Her neyse, bugün sadece Xander ile avlanmaya gideceksin çünkü görevin üzerinde çok çalıştın. Bir mola vermek senin için iyi olur diye düşündüm." dedi beni mutlu ederek.
O sırada, Xander yüzünde muazzam bir gülümsemeyle içeri yürüdü. Eminim yüzüm ona ayna olabilirdi.
Xander en iyi arkadaşım, genç yaştan beri arkadaşız, insan yılında benim gibi 18 ama vampir yılında 719 yaşında, yani benim yaşıma yakın. O bir kraliyet koruması ve çok iyi bir aile arkadaşı, annem ve babam onu seviyor çünkü şakacı, gürültülü ve çok can sıkıcı ama işinde çok iyi dolayısıyla bende aynısı olduğuma göre arkadaş olmamamız için bir neden yok. Çok şanslı biri çünkü gerçek aşkı Nichole'ü buldu.
"Hadi Dylan gidelim kendimi bir atı yiyebilecekmişim gibi hissediyorum, gerçekten" dedi midesini okşarken.
Kıkırdadım çünkü bunu yapabilirdi, anladınız siz. Vampir hızımızı kullanıp şehre yakın bir kasabaya gittik. En iyi kan genellikle burada olurdu.
Aniden koşmayı bıraktım çünkü hayatımda daha önce hiç koklamadığım bir şeyin kokusunu aldım, inanılmazdı.
"Dylan her şey yolunda mı?" diye sordu Xander.
"Sende kokusunu aldın mı, muhteşem" dedim büyülenmiş bir şekilde.
Xander kafası karışmış bir şekilde bana baktı sonra şaşkınlıkla konuştu. "Dylan bu senin gerçek aşkın."
Cevap bile vermedim ve kokunun kaynağını bulmak için harekete geçtim. Havada takla atan bir araba görmemle duraksadım.
"Benim!" dedim bağırarak.
"Dylan kızı çıkaracağız" dedi Xander arkamdan nazikçe, saniyeler sonra araba durduğunda oraya doğru koştuk.
Arabaya yaklaşıp kapısını kırdım ve kemerini çıkardım. Onun o tatlı kan kokusuna karşı binlerce tuşla yemiş gibi hissettim ama başımı hemen salladım ve onu kurtarmaya odaklandım, yaralanmıştı.
Ona baktım, yüzünde yaralarının olmasına rağmen çok güzeldi. Doğal sarı saçları, kusursuz teni ve yeşil gözleri...
Gözlerinin yavaşça kapanmaya başlamasını gördüğümde bilincini kaybetmeye başladığını farkettim ve paniklediğimi hissettim.
"Hadi güzelim gözlerini açık tut" dedim fısıldayarak ama o narin vücudu ellerime kendini bırakmıştı bile.
"Xander, onu saraya götürüp iyileştirmemiz gerek. HEMEN!" dedim çılgınca, yanıma gelip ellerimden onu almaya çalışınca ondan uzaklaştım ve kızı kendime daha çok sardım.
Xander ellerini yukarı kaldırdı ve bana ona dokunmayacağını söyledi bir bakıma. Kızı kaldırdım ve Xander arkamdan geliyor mu diye bakmadan saraya doğru koşmaya başladım.
Kapılardan içeri girdim ve ailemi gördüm, beni gördüklerine şaşırmış gibilerdi, bir süre sonra kucağımdaki yaralı kızı farketmişlerdi. Yüzlerindeki kafa karışıklığını görebiliyordum fakat bu da uzun sürmedi.
"Cassie" dedi babam.
Beş saniyeden kısa bir süre içinde geldi. "Size nasıl yardımcı olabilirim efendim?" Onların cevap vermesine izin vermeden atıldım ve bağırdım.
"Ona yardım et!" kucağımdaki kızı almak için yanıma gelince dişlerimi çıkardım ve savunma duruşuma geçtim. Onu birine emanet etmeye hiç niyetim yoktu...
"Oğlum, Cassie'nin kızı alması gerekiyor eğer kızın ölmesini istemiyorsan" dedi annem nazikçe.
Yavaşça başımı salladım ve ona son bir kez bakarak kızı Cassie'nin kollarına bıraktım.
Şimdi tek yapmam gereken beklemekti.
Güzel...
Evettt işte 2. Bölüm, bana ne düşündüğünüzü söyleyin...
Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım minnoşlarım <3
Uzun zamandır yazmadığım için kusura bakmasınız diye varsayıyorum... Baya uzun bir bölümdü ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Prens
VampireÇılgın bir en iyi arkadaş? Tik. Aldatan bir erkek arkadaş? Tik. Akıl almaz derecede yakışıklı bir vampir sevgili? Tik. Psikopat bir sapık? Tik. Kocaman bir drama? Kesinlikle. Yüzyıllarca gerçek aşkını beklemek zor bir şey. Onu bulduktan birkaç hafta...