🎶 🎶 'EMRE SERTKAYA' - MİNNET EYLEMEM-
İnsana asıl dayanma gücünü veren aldığı yaralar; yaşadığı kayıplardır...
Ben de şuan bu yüzden hayattayım zaten. Yaralarım ve acılarım bana yolumu gösterdi; kayıplarım ise elimden tutup bana yol boyunca eşlik etti ve eşlik etmeye devam edecek...
Düşündüm... Her şeyi...Geçmişimi ve yaşadıklarımı; geleceğimi ve yaşayacaklarımı... Üzüldüm, yalnızlığı iliklerime kadar hissettim, ağladım... Hem de her gece... Lanet okudum herkese ve her şeye...
Onca şey yaşamıştım. Lakin kötü anılarım iyilerden kuşkusuz daha fazlaydı. Metrekareye düşen güzel anı sayısı olumsuz anılarımın onda biri kadardı.
Ben maziye dalmış kara kara düşünürken çaldı kapı zili; ağıt yakıyor sandım. İçimdeki küçük kız için ağıt yakıyor... O zamanlar yurttaydık, fakirdik. Şimdi ise bir elim yağda diğeri balda...Onun da yanımda olmasını isterdim fakat o, ölmüştü...
Arada bir bana temizliğe gelen Hülya Hanım çıktı mutfaktan ve giriş kapısına varıp usulca çevirdi kapı kolunu. Esmira göründü ufukta. Siyah paltosunu teslim etti ve bana doğru yürümeye başladı; bütün ihtişamı, meraklı gözleri ve büyük göğüsleriyle.
Koyu kırmızı olan uzun bir elbise giymiş, saçlarını toplamıştı. Elindeki cüzdan ile mükemmel bir kombin yaratmış ve modadan anladığını (en azından bu konuda benden daha iyi olduğunu) ispatlamıştı. Defalarca kez olduğu gibi.
Elimdeki İPad 'i 18 mm kalınlığında melamin kaplı birinci sınıf yonga levha malzemeden üretilmiş leon cevizi masaya bırakıp ayağa kalktım ve yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirerek "Hoş geldin canım." dedim.
"Hoş bulduk." dedi o ince ve güzel sesi ile. Bir yandan da tebessüm ediyordu ve tebessüm ederken sol yanağındaki gamzesi Esmira'ya ayrı bir güzellik katıyordu.
O, çok güzeldi. Kumral teni, küçük bir burnu ve kusursuz bir fiziği vardı.
Egosu, zekâsı ve güzelliği ile elde edemeyeceği hiçbir erkeğin olmaması -erkeklerle haşır neşir olsaydım eğer benim de- sinirlerimi bozardı elbet. Tıpkı bir zamanlar üniversitedeki kızların sinirlerini bozduğu gibi. Fakat buna rağmen, onu kıskanmıyorum demek aptalca bir yalan olurdu.
Klâsik bayan öpüşmemizi yaptıktan sonra ona karşımdaki tek kişilik koltuğu işaret edip "Otur lütfen." dedim.
Otururken önümde duran masaya bıraktığı şık cüzdanın mat kırmızı olan görüntüsü çok hoşuma gitmişti fakat şuan konu farklıydı ve Esmira'ya anlatmam gereken şeyler vardı ama o anlat demeden anlatmayacaktım tabii ki. Sağ tarafımda bulunan iyilik meleği 'Anlatmak zorunda değilsin.' dedi. Sol tarafımdaki yan gözle bakmaya başladı ona. 'Bu kız buraya gelmeden önce neredeydiniz sayın iyilik meleği? ' Sağ taraftaki sustu. Solcu onu susturmanın mutluluğunu maske yaptı ve taktı yüzüne. Onları susturup Esmira'nın konuşmasını bekledim. Lakin konuşmadı. Bana inat sustu adeta. Hatta daha da ileri gitti. Sütun bacaklarını üst üste attı ve ellerini birleştirip yüzündeki tebessümden de destek alarak 'Evet, seni dinliyorum.' anlamında hareket yaptı.Ben de el mahkum gülümsemesine karşılık verdim. "Ne içerseniz avukat hanım ?"
"Sade bir Türk kahvesine hayır demem."
Kafamla onayladım. Sesimi en kibar tona ayarlayıp
"Hülya Hanım..." diye seslendim. Tatlı dil saniyeler içinde Hülya'yı mutfaktan çıkarmıştı. Sevindim ve sevdim bu ses tonunu bulup kullanabildiğime lakin emin de değildim; bir kaç saat sonra maaşını alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM YEMİNİ
Mystery / ThrillerTÜM HAKLARI SAKLIDIR © "Ölüm, bedenin uykusu ruhun özgürlüğüdür. " ------ İçlerinde vuku bulan duygular arasında ezilip giden hayaller ve onların bi çare, mahçup ve mahzun olan mazlum dostları... Acı, kaybetme ve olgunluk arasında, acımasız hayatın...