6- VATI'

22.3K 1.4K 478
                                    


Fatih "Tamam o zaman. Ben üstümü değiştirip geliyorum." dedi ve odasına gidip hazırlanmak için ayağa kalktı. Yiğit ise Fatih'e bakarak laptopu kapattı.

"Acele et."

Ben de ayağa kalkıp pencerenin yanına gittim ve camın kenarında durarak beyaz perdeyi aralayıp, sessiz ve ruhsuz sokağın henüz karanlıktan aydınlığa yeni kavuşmakta olan biçare ve aciz halini izlemeye koyuldum.

Ben usulca etrafı izlerken karşı binanın, dışı içeridekiler görünmesin diye ayna ile kaplanmış, kahverengi çerçeveli olan giriş kapısı aralandı. Orta yaşlı bir kadın kapıyı sonuna kadar açıp, sol omuzuna asmış olduğu pembe sırt çantası ve elindeki beslenme çantası ile kapının önüne çıktı.

Kırmızı bir eşarp takmış ve bu şehrin sabahları baş gösteren  yaman ayazından dolayı oldukça kalın, soluk renkli bir palto giymişti.

Binanın önündeki kaldırımda durup daha yeni çıkmış olduğu kapıya doğru döndü tekrar.

Aynalı kapı bir kez daha aralandı ve bu sefer yedi veya sekiz yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim pembe porkpie şapka takmış küçük bir kız çocuğu kendisini, güneşin yeni aydınlatmaya başladığı sokağa attı.

Yuvarlak bir yüzü, bembeyaz teni, al yanakları ve ufacık bir burnu vardı. Kaşları belli olmuyordu ama o deniz mavisi gözleri "kaşlar olmasada olur,"  der gibi güzeldi. Ya mavi boncukta bulunan o masmavi göz bu küçük kızın gözleriydi. Ya da o mavi boncuktaki gözü çıkartıp bu güzel kızın gözlerine takmışlardı.

Sarı renkli, Fransız örgüsü yaptığı saçları çok güzel görünüyordu. Küçük kızın üstünde saçlarına nazaran daha koyu renkte olan sarı bir okul üniforması ve onun üstünde de kırmızı renkli önü açık bir hırka vardı.

Sol göğsünün üzerinde bulunan daire şeklindeki okul armasının beyaz üzerine yazılmış siyah yazıları hangi okul olduğunu okuyamayacağım kadar küçüktü. Veya arma yeterince büyüktü ama ben okuyamayacak kadar uzaktaydım.

Küçük kız mutlu bir şekilde annesinin yanına geldi ve durdu. Yanağındaki ufak ama derin gamzesi, dünyanın görülmeye değer en güzel şeyleri arasına girmeye hak kazanacak kadar güzeldi.

Annesi dizlerinin üzerine çöktü ve küçük kızının yanağını avuçlarının içine alıp fındık burnuna şefkat dolu bir buse kondurdu. Biraz uzak mesafede olmama rağmen bu buse benim bile içimi ısıtmıştı. Daha sonra ellerini kızının al yanaklarından kaldırıp kırmızı hırkasının fermuarını çekmek için aşağıya indirdi.

"Açelya."

Fatih'in seslenmesi ile araladığım perdeyi tutup, küçükken hep hayalini kurduğum mutlu tabloya gıpta ederek, son bir kez baktım ve  perdeyi kapattım.

O kızın yaşlarındayken hep hayaller kurardım.

Annem ile babam beni ilk önce kim öpecek diye karar veremedikleri için tatlı bir tartışmaya girsinler, sonra beni okula haftanın başında babam, ikinci günü annem, üçüncü günü ise ikisi birden götürsünler ve bu döngü sürekli olarak devam etsin isterdim.

Ama çoğu zaman bu davranışları sergilememelerine bile razıydım. Sadece yanımda olmaları benim için yeter hatta artırdı.

Ben bunların hayali ile mutlu olan küçük bir kızdım.

Yiğit ile yurttan gizlice çıktığımız o gece Yiğit "Hayalimin hayalini kurduğum için yaşıyorum." Değinde, bende bu düşünceyi yaşam felsefesi haline getirmeye karar vermiştim.

İNTİKAM YEMİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin