Bu arada hikayemi defalarca kontrol ettim ama yinede yazım ve noktalama işaretlerinde hata olabilir. Hataları bildirirseniz sevinirim . İyi okumalar :)
Ölüm, bedenin uykusu, ruhun özgürlüğüdür.En güzel kaçış yolu uykuydu; lakin onun ne kaçmaya takati kalmıştı ne de yarınları iple çekmeye. Zamanı hızla geçirmek için sebebe de ihtiyacı yoktu zaten. Çünkü o, ufacık vücuduna kırk beden büyük gelen kocaman bir yorgunluğa sahipti.
Henüz karanlık yok olmamışken, sabahın ilk saatlerinde Yiğit, her zamanki gibi yatağından çıktı ve odasının kapısını kimse duymayacak şekilde yavaşça örttükten sonra, uzun koridorun sol tarafındaki ikili pimapen pencerenin yanına gitti. Her zaman yaptığı gibi pencereyi açıp dışarıdaki sisli havayı ve karanlığın yavaş yavaş ortadan yok oluşunu izlemeye başladı.
Diğer insanlar sabahın o vaktini uyuyarak geçirirken Yiğit çoktan uyanmış ve dışarıya bakarak derin düşüncelere dalmıştı bile.
Çünkü onun uykusunu bölen mutlu mesut yaşadıkları küçük ve sıcak evlerindeki, kendine has odasında bulunan yeşil bir çalar saat veya annesinin güzel sesi değil; geleceğinden mahrum bırakılmış, acılara tutsak edilmiş hazin mazisinin ufacık yüreğine ağır gelen izleriydi.
Bu ufak çocuk o günden beri gece geç vakitlere kadar uyuyamaz olmuş, gözleri galip gelip onu ve düşüncelerini mağlup ettiğinde ise kabusların etkisinde, kan ter içinde uyanır olmuştu uykularından.
Adı gibi "Yiğit" olan bu çocuk sekiz sene evvel ailesinin öldürülmesine gözleriyle şahitlik etmişti. Şuan on yedi yaşında olmasına rağmen dünyanın en büyük acılarından birine göğüs germeye çalışırken o küçük göğsünün dayanamayıp sıkıştığı; kalbini maddi ve manevi açıdan acıttığı oluyordu lakin dayanması gerektiğini adı gibi iyi biliyordu. Kendisi için değil; ailesinin intikamı için !
Ailesi, katilin kapıyı kırmaya çalıştığını anladığı vakit bu çocuğu katil zanlısının bulamayacağı bir yere; oturma odasını net gören yatak odasındaki gardıropa saklamıştı. Yiğit' te oradan seyretmişti bu katliamı; korku ve şaşkınlık ile... Sonradan ise eklenen üzüntü duygusu pişmanlık ile harmanlanmış ve intikam ateşinde pişirilmişti.
Yiğit'in o gün için hatırladığı tek şey; uzun boylu kalıplı ve yüzü maskeli bir adamın, evlerini basarak annesinin ve babasının boğazını büyük bir bıçakla kestiğiydi.
Akranları karınca dövüştürmek ile meşgul iken o, anne ve babasının cansız bedenleri, kanlar içinde yüzen vücutları ve kesik boğazları arasında döngü üzerine döngü yapan halüsinasyonlar görüyordu.
Büyüyünce o adamı ne pahasına olursa olsun bulup öldürmek için kendi kendine yemin etmişti...
Bu mevzu bahis olayın neden gerçekleştiği ve kimin yaptığı meçhul iken o hiçbir şeyin imkansız olmadığına inanıyor, ne zaman umutsuzluk içinde çırpınmaya başlayacak olsa annesinin ve babasının o konuşması geliyordu aklına.
İki ruhu şad olası insanın hâlâ daha Yiğit'in içinde kalan acı hatıralarla sona ermiş malum diyaloğu bir resim misali canlanıyordu gözlerinde.
Annesi "Sebebi ömrümün babası." dedi. Her şeyi ile hayatını adadığı iki önemli varlık vardı bu dünyada onun için. Özellikle bu dünyada dedim çünkü validesinin ahiret inancı sağlam, her bir vakit namazı tamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM YEMİNİ
Mystery / ThrillerTÜM HAKLARI SAKLIDIR © "Ölüm, bedenin uykusu ruhun özgürlüğüdür. " ------ İçlerinde vuku bulan duygular arasında ezilip giden hayaller ve onların bi çare, mahçup ve mahzun olan mazlum dostları... Acı, kaybetme ve olgunluk arasında, acımasız hayatın...